[Medya:"I'm still here" by Sia] >Valentine için.
______________________________________Sherlock hiç bilgi vermiyordu sadece ilginç şeyler bulduğunu biliyordum.
John'a her şeyi anlattım. Gerçekten ilgiyle dinledi. Benimle birlikte geleceğini söyledi.
Eşyalarımı hazırladım ve yola çıktık. Cambridge'e varana kadar Sherlock, John'u bin kez aradı.
Vardığımızda üçümüz de farklı otellere gittik. Ben kardeşimin oturduğu evin yanındaki bir otelde, Sherlock polis merkezine yakın bir otelde, John da Sherlock'un oteline yakın ama şehir dışına daha yakın bir oteldeydi.Böylece gözlem yapabilecek daha kolay bilgi alabilecektik.
Ama bence Sherlock'un benim için burayı seçmesinin nedeni geçmişimle yüzleşmemi istemesiydi. Ama bu benim için çok zordu. Sakin kalmaya çalışıyordum.
Cambridge'e geldiğimiz gün hiç konuşmadık. Ertesi gün Sherlock bize her şeyi anlattı.
"Valentine, Alice yaşıyor olabilir. Sen onun öldüğünü sandığında o yurt dışına çıktı ama sen bunu bilemezdin çünkü hastahanedeydin. İyi bir plan yaptı ve gitti.
Neden yaptığını bilmiyorum. Kaza nasıl oldu bilmiyorum.
Tesadüf olduğunu sanmıyorum, bana kalırsa her şey çok ince şekilde ayarlanmıştı.""Yaşadığını nereden biliyorsun?"
"Moriarty."dedi sesi titreyerek.
"Moriarty? O kim?"
"Danışman suçlu. Benimle iletişime geçti." dedi ve telefonunu uzattı. Mesaj şöyleydi.
Gel de oynAyaLİm.jm.
CEvap W.er. jm.
Büyük harflerde Alice W. yaziyordu.
"Çok basit bir şifre değil mi?"diye sordum.
"Evet öyle ama eğer doğrudan ismini yazsaydı, polise götürdüğümüzde şüpheli olurdu böyle ise oyun gibi, yani bir işimize yaramaz. Alice'in hayatta olduğundan başka bir şey bilemeyiz."
"Alice. Yaşıyor."
"Evet."
"Onu bulabilir miyiz? Onu ya da Moriarty'yi."
"Moriarty de onları bulmamızı istiyor zaten."
John sessiz sessiz bizi dinliyordu. Sonra gözü telefonuna gitti. Yavaşça eline alıp mesajlarına baktı.
"Sh... Sherlock. Baksana."
Sherlock telefonu John'un elinden hızlıca aldı.
"Valentine. Küçük bir parti veriyorum. Ona söyle John. İkisine de. Partime gelmek isterler. Mümkün olduğunca güvenli. JM."
Sherlock'a "Ne kadar süredir Alice ile ilgilendiğini biliyor?"diye sordum.
"Bilmiyorum."
"Gidecek miyiz?"
"İyi bir plan yapabilirsek evet"
John "Ne zaman? Nerede?"
Sherlock "Yakında öğreniriz."diye sakince cevapladı.
Mesaja baktım bir şifre olmalıydı. Anlaşılan bu adam Sherlock'un zekasını test etmeyi seviyordu."Sanırım gelecek ayın 2. Günü." deyiverdim.
Sherlock "Neden?"diye heyecanla sordu.
"Biz üç kişiyiz ama burada 2 kişi olarak konuşmuş mesaj bu olmalı ,ya da gittikçe paranoyak da oluyor olabilirim."diye açıkladım.
John "Bence ayın ikisinde olması ile ilgili şey hiç mantıklı değil."diyerek söylediğim şeyi küçümsedi.
Ama tam o sırada benim telefonuma mesaj geldi. "Doğru çıkarım, Bayan White."
"Bu adam bizim konuştuklarımızı nereden biliyor?"diye Sherlock'a dönüp endişeyle sordum. Gülümsedi ve "Moriarty'den söz ediyoruz."dedi.
Sonra hızlıca paltosunu alıp dışarı çıktı. Tabi biz de onun peşinden koşturduk.
Dışarıda yağmur yağıyordu. O kadar şiddetli bir sağanaktı ki bağırarak konuşmak zorunda kalıyorduk.
Sherlock "John'un oteline gidiyoruz." dedi. Zaten en yakın orası olduğu için kısa sürede vardık. Ama sırılsıklam olmuştuk.
"Bana Moriarty denen adamdan biraz bahseder misiniz?"dedim merakla.
Sherlock yumuşak tekli koltuklardan birine gömüldü. Yüzü hafifçe bulutlandı ve anlatmaya başladı.
"Jim Moriarty... Moriarty tam olarak bir adam değil, o bir örümcek. Suç ağalarını kurmayı çok iyi bilen ve bunları asla ayağına dolamayan bir örümcek. Danışman suçlu."
John bize çorba yapmaya gitmişti.
"Alice ile ne ilgilisi olabilir? Alice de ağlarından biri mi?"diye sordum.
"Sanmıyorum. Öyle olsa bir kaç yıl bekleyecek kadar sabırlı olamazdı. Zekasını belli etmeyi sever ve bu konuda oldukça sabırsızdır. Alice, onun için çok daha fazla şey ifade ediyor olmalı. Öyle olmasa bu kadar bekleyemezdi."
"O da senin gibi bir dahi mi?"diye sordum.
Sherlock gülümsedi ve beni "Ve senin gibi."diyerek yanıtladı. Ben de onun gülümsemesine karşılık verdim.
John çorbalarımızı getirdi. Bir kaşık alıp bıraktım, pek iştahım yoktu.
Kısa bir süre daha oturup kalktım. John taksi çağırmayı teklif etti. Ama şu kazadan sonra taksilere binemiyordum. Telefonumdan bir şekilde otelime giden otobüsleri buldum.
Otelime vardığımda ise çok yorgundum hemen uyudum.
Sabah olduğunda başım dönüyordu. Vücut sıcaklığım 39.5'ti. Yine de umursamadım.
Bugün bireysel araştırma yapmak üzere anlaşmıştık. Alice'in eski evine gittim.
Yeni komşularıymış gibi davranıp orada oturan yaşlı çift ile konuştum. Çok iyi insanlardı. Her şeyi anlatmaya çok hevesiydiler ama Alice hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı.
Yani o gün hiçbir şey çıkmadı. Sherlock ve John da aynı şekildeydi.
Odama döndüm. Aç hissetmiyordum. Aslında üç gündür neredeyse hiçbir şey yenememiştim. Bir süre öylece oturup düşündüm.
Ah, Alice ne yaptın sen? Neredesin? Neden böyle bir şey yaptın? Anlayamıyordum. Ama anladığım tek şey o artık benim küçük kardeşim değildi. Kötücül planlar yapan bir cadıya dönüşmüştü. Kim bilir ne zamandır?..
Kapı çaldı. Sherlock ya da John gelmiş olmalıydı.
Kapıyı açmak için ayağa kalktım. Ama başım dönmeye gözlerim kararmaya başladı.
Ayaklarım tutmuyordu gücümü toplamaya çalıştım, kapıyı açtım ama kim olduğunu bile göremeden gücümü yeniden kaybettim.
Yere düştüm. Kulaklarım uğulduyordu. Ve bilincim kapandı...
_______________________________________Bölümler için kullanılan şarkılar ve şarkıların anlamları, bölüm veya belirtilen karakter ile uyumludur.
Bölümü beğenmiş olduğunuzu umuyorum.
♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Genius
Fanfiction"Aşk tehlikeli bir dezavantajdır, Valentine." "Aşık olmayı istemiyor olman, olmayacağın anlamına gelmez." ©joliereinre | 2020 Askıda. ♡─────────────── _en iyi sıralamalar_ #1 sherlock #1 sherlockholmes #1 holmes #1 watson #1 johnwatson #1 bbc #1 mor...