BAYAN MORİARTY

1.5K 115 155
                                    

[Bay ve Bayan Moriarty için> 'River' by Bishop]
_______________________________________


Gözlerimi hastahanede açtım. Bayılmadan önce evime gelen John'du.

Ama uyandığımda Sherlock da yanımdaki sedyede uyuyordu.

John, benim uyandığını görünce hemen muayene etti. O bir doktor sonuçta.

"Sherlock'a ne oldu?"diye endişeyle sordum.

John çok yorgun, üzgün, gergin ve bitikti. Zavallı John...

"Yine... yine uyuşturucu kullandı. Nasıl baş edeceğimi bilemiyorum artık. İyi bilmediğimiz bir şehirdeyiz ve çok düşüncesiz davranıyor. Biraz daha geç kalsaydım ölebilirdi. Onu o korkunç halde görmek..."

Sonra kafasını sedyemin kenarına dayayıp çocuk gibi ağlamaya başladı. Yanımda uyuyan Sherlock'a kızgın bir bakış attım. Buradan çıkınca ona bunların hesabını soracaktım.

Hastahane doktoru gelip beni muayene etti. Kendime dikkat etmem için öğütler verdikten sonra serumum bittiğinde taburcu olabileceğimi söyledi.

Doktor çıktıktan sonra John, kendini toparlamış olarak konuştu.

"Ama sana da kızgınım Valentine. Neden kendine dikkat etmedin? Heyecan verici bir vaka bulduğunuzda kendinizi, sağlınızı hiç düşünmüyorsunuz.
Sen de tıpkı Sherlock gibi davranmaya başladın. Doktor 3 gündür yemek yemediğini söyledi. Yemek yemeyi unutamazsın. Ben sizi önemsiyorum Bayan Valentine White!"

Gerçekten bu sözlerin üzerine diyebileceğim bir şey yoktu. Haklıydı.

Sherlock'a hesap sorma işini yanımda John yokken yapacaktım. John'dan defalarca kez özür diledim.

Ben çıkış işlemlerini tamamladıktan sonra John'u eve gönderdim.

Sherlock'un uyanmasını bekledim. Bunu kendine neden yapmıştı? Hiç böyle sorumsuzca davranabilecek biri olduğunu düşünmezdim.

Sonunda uyandı.
"Neredeyim ben? John neden yine buraya getirdin beni? İyiyim ben. Valentine? Sen miydin? John nerede? John! John!"

Bağırmaya başladı. Sadece John'un adını söylüyordu. Elimle ağzını kapatıp onu sakinleştirmeye çalıştım.

Ama delirmiş gibiydi.
"John! John!"
O bağırırken koşarak hemşire çağırdım.

Hemşire ona sakinleştirici yaptı. Uyuyana kadar John'u sayıkladı.

Hemşireye bu tarz bir maddenin etkisinden yeni kurtulduğunu söyledim ama sorun olmayacağını sabaha kadar uyuyacağını söyledi.

Sabaha kadar sandalyede bekledim. Gün doğumunda John da geldi.

Ona olanları anlattım. Dertli bir şekilde dinledi. 1-2 saat sonra Sherlock uyandı. Dünkü haline göre oldukça kendinde görünüyordu.

Bu akşam Moriarty'nin balosuna gideceğimizi ve o buradan çıkana kadar hazırlanmamız gerektiğini söyledi.

John karşı çıkmaya ve bu yaptıkları için hesap sormaya çalıştı. Ama Sherlock durmadan sözünü kesip onu dinlemedi. Ben hesap sorma işini sonraya saklıyordum.

Hızlıca akşam için planınızı yapıp Sherlock'u hastahanede bırakıp çıktık.

Siyah bir elbise aldım. Hızlıca eve gidip hazırlandım. Ama hızlıca dediğim her şeyde kendimi çok yavaş hissediyordum.

Durmadan telaş halindeydim. Ama aklım hep başka yerdeydi. Alice'in yaşaması, Sherlock'un bağımlılığı, John'un o dertli hali, Moriarty'nin tuhaf planı, Molly'nin bensiz işleri halledip halledemediği, içimdeki garip sıkıntı, uykusuzluk, stres...
Tüm bunlar kemanın yanımda olsaydı keşke diye düşünmeme neden oluyordu.

Hazırlandıktan sonra Sherlock'un kaldığı yere gittik. Sherlock'un dünkü halinden eser yoktu. Kendini çok hızlı toplamıştı.

Bu geceyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp planlamıştı. Çok heyecanlı olduğunu görebiliyordum.

Duygularını belli etmemeye çalışsa da gözleri parlıyor ve yerinde duramıyordu.

John da arkadaşını böyle görünce hem mutlu oluyor hem de korkuyordu. Bu kadar heyecanlı iken tehlikeli bir şey yapmasından endişeleniyordu.

John ve Sherlock ikişer silah almıştı.

Oraya gittiğimizde Sherlock davetiye yerine telefonundaki mesajı gösterdi. Görevli mesaj adımızı içermemesine rağmen Moriarty'nin bizi beklediğini belirtmek için bizi isimlerimizle içeriye aldı.

Bir süre insanların arasına karıştık. Dans ettik. Bir saat sonra Sherlock'un işaretiyle üst kata çıktık ve Moriarty'nin adamlarından biri bizi zaten bekliyordu.

"Hoşgeldiniz, ben Sebastian Moran. Bay Holmes, Bay Jim Moriarty bugün sizinle görüşemeyecek ama sizinle ben ilgileneceğim. Bayan Valentine White, siz Bay Moriarty ile tanışmayı çok istiyordunuz sanırım, oysa o sizi uzun zamandır tanıyordu."

Adamın pişkinliği beni çok öfkelendiriyordu. Aniden üstüne atlayıp dirseğimi boğazına dayadım.

Sebastian denen bu adamı duvara dayayıp dişlerimi sıkarak "Kardeşim nerde? Alice White nerede?" diye bağırdım.

Sebastian'ın gülerek "Alice Moriarty'den söz ediyorsun."demesiyle kalakaldım.

Sherlock kolumdan tutarak beni yavaşça geri çekti ve Sebastian'ı özgür bıraktı.

"Eminim Bay Holmes bile onun pek de evlilik adamı oldugumu düşünmezdi. Bayan Moriarty!
Gelin de misafirlerimize merhaba deyin!"

Koridorun sonundan topuklu ayakkabı sesleri duyuluyordu.

Alice geldi ama sanki küçük kardeşime hiç benzemiyordu. Bakışları çok şeytaniydi.

"Sevgili ablacım."dedi ve bana elini uzattı. Ona korkutucu bakışlar attım ama elini tutmadım.

Sherlock "Herhalde bizi buraya evlilik tebriği için çağırmadınız."diye sert bir ses ile konuştu.

"Elbette, şuradaki salona geçin de biraz iş konuşalım"dedi Bayan Moriarty. Ona artık Alice demek istemiyordum.

Sherlock ve John'un ortasına oturdum. Çok sarsılmış hissediyordum. Ellerim titriyordu. İkisi de ellerimden tuttular.

Sebastian ve Alice Moriarty içeri girdi onları öyle görünce hemen ellerimi çektim ve titremelerini yumruğumu sıkarak kontrol altına aldım.

Sherlock normalinden de duygusuz ve sert sesiyle konuşuyordu.

Sebastian bir şey teklif ediyor Sherlock bunun mümkün olmayacağını söylüyordu. Ama konuyu algılayamıyordum.

Zihnim sanki tamamen kapanmıştı. Yalnızca uğultular vardı.

İşimiz bittiğinde John'un koluna girdim ve Sherlock son birkaç kelime söylerken biz aşağıya inmiştik bile.

Sherlock'u dışarıda bekledik. Sherlock oldukça sinirli bir şekilde yanımıza geldi. Jim'in adamlarından biriyle bizi Sherlock'un kaldığı yere bıraktırdılar.

John bu halde kaldığım otele gidemeyeceğimi söyleyerek beni bırakmadı. Bu yüzden hepimiz Sherlock'un otel odasında kaldık.

Ben Sherlock'un yatağında uyudum. Sherlock ve John da salondaki kanepelerde uyudular...

_______________________________________

Bölümü beğenmiş olduğunuzu umuyorum...
♡♡♡

My Dear GeniusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin