Uzun zamandır sıradan günler geçiriyorduk. Sıradan kelimesi hakkında demek istediğim, davalar çözüyorduk -tabii ki Sherlock'un beğendiklerini- artık neredeyse onların evine yerleştiğim için eskisinden de fazla davaları çözmelerine yardım edebiliyordum.
John daha sık blog yazıyordu.
Ona bloğunda benden hiç söz etmemesini rica ettim. Çünkü -Alice yüzünden- birileri tarafından tanınmak beni endişelendiriyordu.
John da olayları biraz daha değiştirerek yazıyordu.Bu şekilde Sherlock'u daha olağanüstü gösteriyordu. Sherlock belli etmek istemese de John onun zekasını övdüğü ve ne kadar harika falan olduğunu söylediği için mutlu olduğunu tahmin edebiliyordum.
Bir gün ben hastahanede, John olay yerinde, Sherlock da evindeyken, Mycroft'un görevlendirmesi ile bazı adamlar hepimizi Saraya getirdiler.
Sherlock beyaz bir çarşafa sarılmıştı. Bunu sadece Mycroft sinir olsun diye yaptığına eminim.
Sherlock ortaya oturmuştu ve üçümüz yan yana dizilmiştik.
John, Sherlock'u göz ucuyla süzdü. "Altında bir şey var mı?"diye sordu.
Sherlock rahatsız bir şekilde "Hayır." dedi. Sonra bir bana bir de John'a baktı. Şaşkın bakışma faslı bittikten sonra gülüşmeye başladık.
John "Neden buradayız?"diye sordu. Anlamamış mıydı? Laf olsun diye mi soruyordu.
Mycroft içeri girerken Sherlock gülerek"Kraliçeyi göreceğiz."diye dalga geçti.
Mycroft bozuntuya vermeden "Lütfen biraz daha yetişkin gibi davranır mısınız?" dedi.
John, Mycroft'a bizden çok şey beklemelerini söyledi. Mycroft ile Sherlock son davadan ve çözümünün ne kadar basit olduğundan söz ettiler. İncelemeye bile gerek olmayacak kadar basitti gerçekten.
Mycroft küçük kardeşine üstünü giyinmesini söyledi. Sherlock yerine ben utandım. Yüzümün kızardığını hissettim. Mycroft bana baktı ve Sherlock'a döndü "Pantolonunu giy"
Sherlock umursamazca sordu. "Ne için? Yoksa Bella yakınlarda da benden etkilenmesinden mi korkuyorsun?"diye sordu. Çünkü Mycroft'un hassas noktasının Bella olduğunu biliyordu.
Mycroft "Karımdan asla şüphe duymam. Bir müşteri için giyinmelisin."dedi ve ses tonundan müşterinin kimliğini saklamaya çalıştığı belli oluyordu.
Sherlock ayağa kalktı. Mycoft'un yüzüne meydan okurcasına bakarak "Kimmiş bu müşteri?"dedi.
Kapıda bir başkası belirdi biz daha yüzünü görmeden Sherlock'a cevap verdi. "Oldukça ünlü biri."
Adam içeri girince John ve ben de ayağa kalktık.
Adam bir süre bu olayın müşteri için gizliliginden söz etti. Mycroft'a selam verdiğinde bu adamın adının Harry olduğunu öğrendik.
Mycroft, Sherlock adına özür diledi.
Harry, John'u tanıdı. "Ve bu da 5 Northumberland Tugayı'ndan Doktor John Watson olmalı." dedi. John kibarca Harry'i selamladı.
Patronunun ,John un bloğunu beğendiğini söyledi. Harry bana baktı "Ve bu güzel hanımefendi de..." dedi kendimi tanıtmamı bekledi.
"Valentine White."diyerek kendimi tanıttım.
Mycroft "Bayan White, Cambridge ve Oxford üniversitelerinde okumuş olan aynı zamanda bir çok yuksek lisans yapmış olan, 8 dil bilen çok zeki bir hanımefendidir. Küçük kardeşime çok yardımcı oluyor. Bu vakada da işimize yarayacağını düşünüyorum."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Genius
Fanfiction"Aşk tehlikeli bir dezavantajdır, Valentine." "Aşık olmayı istemiyor olman, olmayacağın anlamına gelmez." ©joliereinre | 2020 Askıda. ♡─────────────── _en iyi sıralamalar_ #1 sherlock #1 sherlockholmes #1 holmes #1 watson #1 johnwatson #1 bbc #1 mor...