LIV

776 71 164
                                    

Emir

Bir süre yol gidip şehir dışına çıkmıştım. Arabayı kuytu bir yere çekip sabaha kadar uyumuştum. Sabah olur olmaz ise ara vermeksizin Antalya'ya kadar araba sürdüm. Şehir merkezine girdiğimde bir otopark bulup arabayı park ettim. Acıktığımı farkedip bir hamburgercide karnımı doyurdum.

Oradan çıkıp sahile indim. Son bir kaç saattir normal hayat yaşayan bir insan gibi hissediyordum. Ama gerçekler bir bir yüzüme vurmayı ihmal etmiyordu. Yaşadıklarım beynimi tırnaklarken Tayfun'u aramak için telefonumu çıkardım.

Bir kaç defa çaldıktan sonra telefon meşgule düştü. Tekrar tekrar aradım. Bir yerden sonra pes edip telefonu açacaktı. Telefon aniden açılınca yutkunarak gerginliğimi sindirmeye çalıştım.

"Tayfun."

"Efendim Emir. Neden ısrarla arıyorsun?"

Sesindeki soğukluk yoldan geçen bir yabancıdan daha uzak hissettirmişti. "Seni özledim."

"Önceden bir lafına yumuşuyordum biliyor musun? Ama beni öyle bir alıştırdın ki bu tavırlarına. Hissizleştim. Bağışıklık kazandım sana. Artık hiç bir etkisi olmuyor."

"Ne demek bu? Beni artık sevmiyor musun?"

"Keşke her şey sevmekle çözülseydi Emir. Seni hâlâ deliler gibi seviyorum. Ama olmuyor işte. Seni defalarca affetmeme rağmen bildiğinden vazgeçmiyorsun."

O kadar haklıydı ki, bir süre sessiz kaldım. Buna verecek bir cevabım yoktu. Ama buraya geliş amacımı düşünüp son dediğine cevap vermemeyi tercih ettim. "Şey, ben Antalya'dayım. Seni görmeye geldim."

"Ben görüşmek istemiyorum. Zaten zor toparladım kendimi. Seni tekrar görüp başa dönemem. Biliyorum, bir bakışına ikna olacağım. Sonra yine aynı şeyleri yaşayacağız. Çünkü sen busun Emir. Bu hayatı seçmişsin."

"Yapamıyorum. Uzak durmayı denesem de peşimi bırakmıyorlar. Sen de şahit oldun."

"Çok kişinin canını yaktın. Elbette birileri peşine takılacaktı. Uğraştığın insanlar sıradan insanlar değil ki."

"Haklısın. Her şeyi kendim bu hâle getirdim. Ama artık kurtulmak istiyorum bu hayattan. Bir şans daha verir misin bana?"

"Of Emir of. Beni mahvediyorsun. Zorlama. Dayanamıyorum ki sana. Yapma şunu lütfen. Bizden olmaz."

"Lütfen. Sana yalvarıyorum. Son bir kez göreyim bari seni. Aşkımızın hatrına."

"Tamam. Ama beni ikna etmek için tek kelime dahi etmeyeceksin. Sana konum atacağım."

"Teşekkür ederim Tayfun. Seni çok seviyorum."

Telefonu kapatır kapatmaz bir kaç dakika içinde konumu göndermişti. Yola çıkıp ilk gelen taksiyi çevirdim. Kaybedecek bir saniyem bile yoktu. Taksiye bindikten sonra şoföre adresi söyleyip kafamı cama dayadım. Gözlerim yolu takip etse de baktığım yerde gözümün önünden geçen pişmanlıklarım ve güzel anılarım birbirine karışıyordu.

***

Taksiden inip geldiğim evi incelerken bahçe kapısına doğru yürüdüm. 2 katlı eski bir müstakil evdi. Demir kapının paslanmış mandalını kaldırıp içeri girdim. Hem gergin hem heyecanlıydım. Tayfun'u çok özlemiştim. Heyecanım bu yüzdendi. Ama gerginliğim eli boş dönme korkusundan kaynaklanıyordu.

Evin kapısına kadar gelip kapıyı çalmak için elimi kaldırdım. Bir anlık tereddüt ile elim havada kaldı. Ama buradan dönmek istemiyordum. Kapıyı üç defa tıklatıp geri çekildim. Bir süre bekledim ama kapıyı açan olmayınca tekrar çalmak istesem de beklemeye devam ettim.

GÜNAHLARIN GAZABI(GAY)(GERİLİM)(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin