bölüm 1

666 18 0
                                    

yaşam neydi ki. bu kadar acı çekmeye değer miydi. bunca şey yaşamaya değer miydi. kapana kısılmış ruhlarımızın kelepçelerini kırmak için uğraşmaya değer miydi. hem de benim gibi biri için. 

"zeynep hanım. Anlamıyorum. Saygısızlık etmek istemiyorum ama beni hiçbir yere gönderemezsiniz" bulunduğum küçük odada bir sağa bir de sola yürüyordum. Odada sadece yetimhane müdürümüzün eşyalarının olduğu uzunca masa vardı. oldukça küçük bir oda olsada duvarlardaki krem rengi boya odanın boyutunun büyük gözükmesini sağlıyordu. on dört yıldır burada olduğum için buna aşinaydım.

"Arzin. Tatlım anlamıyorsun. Bu senin için çok büyük bir fırsat. Seni evlat edinecek ailenin durumu iyi. Liseyi bitirdikten sonra hep istediğin üniversiteye bile gidebileceksin. Hem daha on altı yaşındasın.  hatta daha on altı yaşına bile girmedin. seni evlat edinecekler. Bu konu tartışmaya kapalı" sinirle ona baktım. benim hayatım hakkında kararlar verip yaşamımla oynuyordu.

"Mal muamelesi görüyorum. Ben bir oyuncak değilim. Buradaki yaşantımdan memnunum. Daha iyi şartlarda yaşamak istemiyorum." Bana olan bakışları sertleşmişti. hakkı yoktu. bana kızmaya hakkı yoktu. kendi hayatım hakkında kararları ben alamayacaksam, neden yaşıyordum ki, ne anlamı vardı yaşamamın.

"Bavulunu topla. Kapıda seni bekliyorlar" yüzüme düşen saçımı yukarıdan yaptığım topuzun içine sıkıştırdım. Hırsla kapıyı açıp çıktığımda ilerlemek yerine bir bedene çarptım. Düşmeyi beklerken belimdeki el ile şaşkınca beni tutan kişiye baktım. Benden biraz büyük olduğu boyundan ve yüzünden belliydi. Yüz hatları belirgindi. Benim yaşımdakilerin daha yuvarlak yüz hatları olurdu. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken gülümsedi.

"Sakin ol maviş" mavişi ensemdeki mavi boyaya hitaben söylemişti. Hırsla geri çekildim. Bana dokunamazdı. Bana yakın duramazdı. Arkamdan gelen sesle irkildim.

"Arzin. Bavulunu toplamaya gidelim mi" kadının omuzuna dökülen siyah saçları vardı. Boyu benden uzundu. Büyük ihtimalle beni evlat edinen aileydi. hayatımla oynayan.

"Gelmenize gerek yok" yanlarından geçip on iki kişiyle aynı odada kaldığım yere girdim. Naz bana döndü. Beline inen kumral saçlarını tarıyordu.

"Arzin. Demek şans yüzüne güldü. Neden senin yüzüne güldü. Neden benim değil" eşyalarımı bavula hırsla koyarken sinirle ona baktım.

"Bunu ben istemedim" alaycı bir kahkaha attı. ben mi çok asabiydim. yoksa onlar mı bana çok hırslı davranıyordu işte orasını bilmiyordm. hiçbir zaman ne arkadaş, ne de sevilmek istemiştim.

"Tabi canım. Bir de üvey abin varmış. Asla istememişsindir" beni sinirlendirmemeliydi. Yıllardır onu dövememenin acısını çıkartacaktım. Ne de olsa bu gün gidiyordum. Belki beni evlat edinen aile bu halimi görüp beni istemezdi. Yanına gidip kahverengi uzun saçlarını elime doladım. Kapıyı açıp dışarı fırlattım. Hepsi oradaydı ve yaptığımı görmüşlerdi. Acıyla yerden doğrulup saçlarının arasından bana baktı. onca kişiyi dövmüşken ona hiçbir şey yapmamıştım. açıkcası neden olduğunu anlamıyordum.

"Belki benim yerime sen istersin" içeri geçip bavulun kapağını kapattım. Komodinin üstündeki anne ve babamın resmi gözüme çarptı. Alıp uzunca baktım. Benim yüzümden hayattan gitmişlerdi. Ben iki yaşında hayatın toz pembe olmadığını anlamıştım. onları ölümle tehdit eden ortaklarından evde ben varım diye kaçamamış ve ölmüşlerdi. Etrafımda olan herkese zarar veriyordum. Saçımdaki mavi boya benim lekem gibiydi. Her yaptığım hatada saçımı biraz daha maviye boyamıştım. Mavilik görülecek kadar genişlediğinde yapmak istediğim bir planım vardı. Ama artık gerçekleştirebilir miyim bilmiyordum. Iç çekip bavulun içine koydum. Buradan ayrılmak istemiyordum. Burası benim hapishanemdi. Burası benim cehennemimdi. Ailemin ölümünden sorumlu olduğum için ben burada yanmaya mahkümdum.

"Sarışın" arkamdan telaşla gelen sesle gülümseyerek arkamı döndüm. Bana sarışın diyen tek isim mertdi.  Yandaki yetimhanede kalsa da buraya tek giriş izni olan kişi oydu. Saçlarım normalde sarı olsa da ben üst kısmını siyah. Alt kısmınıysa maviye boyuyordum. Onlar benim lekemdi ve ben onları kabul etmiştim. benimle bunu kabul eden tek kişi oydu. n azından kısmen kabul etmişti.

"Gidiyorsun" sorgular gibi söylediği soruya güldüm. gitmeyi isteyen ben değildim ki.

"İstemiyorum" kapı ardına kadar açıktı ve onlar bizi görüyordu.

"Sarılmadan" böyle soruları gitmemi daha çok zorlaştırıyordu.

"Durdurmazsan" neden beni seçmişlerdi ki. peki o  nasıl durduracaktı. benimki de umuttu işte.

"Maviyi büyütme" yatağın üstünden gri bavulu aldım.

"Hapishanede çürümediğim sürece acımı başka nereden çıkarabilirim" üzgün gözlerle bana baktı. gitmemi istemiyordu. istemiyorduk.

"Görüşürüz sarışın" tepkisizce yüzüne baktım. nasıl görüşecektik ki. nasıl kopmayacaktık.

"Durdursan görüşürüz" gözlerini gözümden ayırdı. mermer yere baktı.

"Mutlu ol sarışın" alayla güldüm. Cevap vermedim. Ikimiz de mutlu olamayacağımı biliyorduk. Dışarı çıktığımda kadın gülümseyerek bana baktı.

"Arzin ben asu. Eşim murat ve abin baha. Eve gidelim. Her şeyi sana anlatacağız. Kafanın karışık olduğunu biliyorum" baha elini havaya kaldırdı.

"Ve mavi" annesi ona susması için sinirli bir bakış atıp yürümeye başladı. Baha elimden bavulu almaya çalışsa da vermedim. Güçsüz gözükmek istemiyordum. Eğer istersem onu burada evire çevire dövebilirdim.

"Alınma ama on altı yaşındaki küçük bir kız için fazla ağır bir bavul" elimi tuttuğunda geri çekildim.

"Sakın bana dokunma" ellerini teslim olmuşçasına havaya kaldırıp yürümeye başladı. Anılarımın çok olduğu hapishaneme baktım. Başımı hafif sağa yatırdım. Ben kendimi nerede yakacaktım. Ben kendimi nerede cezalandıracaktım. beni neden buradan götürmeye zorluyorlardı.

"Hadi" bavulu sürükleyerek okulun dışına çıktık.  İçimde hala bir umut vardı. Buradan gitmek istemiyordum. ama iş işten geçmemiş miydi. büyük ihtimalle bir sürü evrak imzaladıklarına neredeyse emindim.

"Sarışın. Kimseyi öldürme" arkamdan gelen sese döndüm. Dövdüğüm kız ve erkeklerin sayısı çok fazlaydı. Artık saymaya sıkılmıştık. Cevap vermeden yürümeye devam ettik. Siyah bir arabanın önünde durduklarında baha elimden bavulu alıp bagaja koydu. Kapıyı açıp oturmamı işaret etti. Garip bir sinirle oturdum. Karşıya geçip benim yanıma oturdu. Ben sağ cam kenarında. Oysa sol cam kenarında oturuyordu. Annesi ve babası dışarıda bir şeyler konuştuktan sonra içeri girdiler. Kadın gülümseyerek bize baktı.

"Çok iyi anlaşacağınıza eminim" benim tepkisizce dışarıya bakmam onu önüne döndürmeye zorlamıştı. Dakikalardır içimde tuttuğum soruyu sordum.

"Neden ben. Onca kızın arasından neden en olmayacak kişi" ses tonum ben istemeden biraz sinirli çıkmıştı. Baha kaşlarını çatıp bana döndü.

"Maviş" ses tonu uyarıcıydı. doğruları söylemem miydi ki canlarını acıtan. Kadın cevap vermeden dışarıyı izlemeye devam etti. İç çekip başımı cama yasladım. Artık kendimi yakacağım bir yerim yoktu. Artık bir evim yoktu. Artık boşluktaydım...

Masum MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin