bölüm 29

93 5 0
                                    

"Hayır arzin. Biz daha yeni geldik. Nereye gidiyorsun" elimde bavulla bestenin yanına gitmek için beklerken onlarla karşılaşmayı beklemiyordum.

"Ben gitmek istiyorum" evin kapısı bir kez daha açıldı ve içeri baha girdi. Yüzüne bakmadım. Elimdeki bavula baktım.

"Nereye gitmek istiyorsun. Onu bir söylesen hep beraber gideriz" diyen asu teyzenin yüzüne bakmadan cevap verdim.

"Ablamın yanına. Onun yanında olmamı istiyor"

"Hayır" gelen kalım ve tok ses bahaya aitti.

"Senden izin almıyorum." Bunu dememle cevap verdi.

" benden izin alıp almadığını sormadım. Hiçbir yere gitmiyorsun" sinirle ona baktım.

"Buraya gelmiyorsun bile. Gidip gitmemem neden umurunda." Alini kapıya vurdu. Beni korkutmaya çalışıyordu. Başaramayacaktı.

"Artık buradayım ve gitmene izin vermiyorum." Sinirli bakışlarım umut dolu bakışara dönüştü.

"Ablamı affetmemi ve onunla mutlu olmamı sen istemedin mi" elini saçlarından geçirip dağıttı.

"Onunla yaşamanı istemedim." Bahanın sözünü asu teyze kesti.

"Arzin. Baha haklı. Ablanla tanışmak ve yakın olmak senin her ne kadar hakkın olsa da tamamıyla orada kalmanı istemiyoruz." Onun yüzünden yanlız kalamıyordum.

"En azından bir süre gideyim" kaşlarını çattı.

"Bir süreden kastın ne" diye soran asu teyzenin bakışlarından gözlerimi kaçırdım.

"Birkaç hafta. Yıllarca birbirimizle görüşmedik. En azından birkaç hafta yanında durayım" aniden bana sarıldığında neye uğradığımı şaşırdım.

"En fazla bir ay. Sıkılırsan hemen yanımıza geliyorsun. Okulu aksatmayacaksın" itiraz etmek istesem de bu konuyu daha fazla uzatacaktı.

"Ben okula gittiğine emin olmak için ggötürürüm" bavulu kapıya doğru sürüklerken cevap verdim.

"Ben giderim" kapıdan çıkıp beni bekleyen bestenin yanına ilerledim. Bavulu bagaja koyup ön koltuğa oturdum.

"Şimdi neden gelmek istediğini anlatacak mısın" yüzümü ovuşturdum

"Hayır. Anlatmayacağım" iç çekip gülümsedi.

"O çocuk. Bazen çok çekilmez oluyorlar ve insanın biraz" güldü.

"Kafasını toparlaması gerekiyor. Çok anlamsız şeyler yapıyorlar. Ama senin durumun daha vahim. Üvey abine aşık olmuşsun. Ailesi istemiyor. O zaten her gün başka biriyle" sözünü kestim.

"Onu mu konuşacağız" şaşırmışçasına bana kısa bir bakış atıp önüne döndü.

"Tabi ki onu konuşacağız. İlk aşklar hep dikkatimi çekmiştir" duraksayıp bana tekrardan kısa bir bakış attı.

"Öpüştünüz mü" yüzüm ısınırken etrafa bakındım. Tiz bir çığlık sesi arabayı doldururken gülerek başımı iki yana salladım.

"Kaç kere" oflayarak yolu gösterdim.

"Önüne bakar mısın" içten içe hep ona kızgın olsam da onun bir suçu olmadığının farkındaydım.

"Tamam. Sonra detaylı olarak konuşuruz. Geç oldu bu gün" başımı cama yasladım ve okula gitmem için gelmemesini umdum...

*********
Bir hafta sonra

Odanın beyaz kapısı çalınıp yavaşça açıldı. İçeri giren besteydi.

"Arzin. Bir haftadır okula gitmiyorsun. Yemek yemiyorsun. Ölü gibi burada duruyorsun. Ne oldu. Buraya gelmeden önce ne yaşadın" iç çekip tavana bakmaya devam ettim. Yavaşça yanıma gelip pudra pembesi olan yatağın üstüne oturdu.

"Seni terk mi etti" ona kısaca baktım.

"Ben onu terk ettim" kaşlarını çattı.

"Ne. Neden. Onu sevmiyor muydun" başımı yukarı aşağı salladım.

"Asıl sorun oydu zaten" yavaşça ona baktım.

"Ailesi mi izin vermedi" hayır anlamında kaşlarımı yukarı aşağı hareket ettirdim.

"Ailesi umurunda değildi. Ben izin vermedim" derin bir nefes aldı.

"Anlatsana" omuzumu silktim.

"Anlayacaksın sanki" elini destek olmak istercesine omuzuma koydu.

"Anlamaz mıyım. Çok aşk acısı çektim ben. Ailesi beni kabul etmedi. Ama sonuca bak" alyansı olan elini havaya kaldırdı.

"Akın. Bana bir çay koyar mısın" bağırmasına karşılık bir bağırma sesi duyuldu.

"Kaç şekerli" gülümsedi.

"Bir" ben olanları boş boş izlerken bana döndü.

"İpler benim elimde. Ailesi en başta bize küstü. Hiçkimse oğlunu bırakmak istemez. Eninde sonunda affederler. Ailesine takılma bu kadar" hırsla yüzümü ovuşturdum.

"Benim takıldığım ailesi değil. Şirketlerindeki ortaklarıyla bir sözleşme imzalamışlar. Ortak olmaları için bahanın kızlarıyla evlenmesi gerekiyormuş. Benim yüzümden yıllar gören şirketin batmasını istemiyordum. Onlara beni sevdiğini söylemek istedi ama ben izin vermedim. Pişman olacağıma emindi, yanılmadı da. Pişman oldum ama iş işten geçti" omuzumdaki elini çekti.

"Onunla konuştun mu" başımı iki yana salladım.

"Konuşmadım. Konuşacaktım ama okulun ortasında üvey kardeşi olduğumu ilan etti" diğerini söylemeyecektim. Ben bile kendime yedirememiştim.

"Her gün başka bir kızla yan yana oturdu. Gözümün içine baka baka öptü." Sözümü kesti.

"Onu sevmemek istiyorsun ama bu senin elinde değil. Gururun ve başkalarını düşünmen onu sevmenle çakışıyor. Ama bir tavsiye istiyorsan duygularına göre hareket et. Çünkü ikiniz de birbirinizi seviyorsanız itirazlar umurunuzda olmaz." Dedikleri aklımda dönüp dururken ellerini birbirine vurdu.

"Şimdi. Bana şu çocuğun numasını veriyorsun. Ben de ona senin durumunu abartarak söylüyorum. Seni almaya geliyor ve barışıyorsunuz. Başkasını kabul etmiyorum." Kaşlarımı çatıp geri çekildim.

"Hayır. Senin zorunla yanıma gelmesini istemiyorum" ayağı kalktı.

"Tamam. Ne zaman istersen yardım ederim. Bir yere gitmemiz gerekiyor. Gelemek ister misin"

"Hayır" kısaca verdiğim cevapla odadan çıktı. Haksızdım. Onun gayet farkında olsam da ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu...

Masum MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin