bölüm 23

104 5 0
                                    

"Ya sen ne kadar iğrenç bir insansın. Açtığın filme tüküreyim" garip bir film açmıştı ve yaşıma uymadığını söyleyip gözlerimi kapattırmıştı.

"Ne bileyim böyle sahnelerin olacağını ya. Niye kızıyorsun" televizyonun kapandığına dair ses gelince gözüme kapattığım ellerimi geri çektim.

"Nedense bilerek açmışsın gibi geliyor ama bilemedim" kaşlarını çatıp bana baktı.

"Bilerek açsaydım bundan senin de haberin olurdu maviş" omuzuna sertçe vurdum. Zilin çalmasıyla ona baktım.

"Bu kadar erken gelemezler herhalde" omuzunu silkip ayağı kalktı.

"Arkamda dur" alayla gülüp yanına geçtiğimde kapıyı yavaşça açtı. Gözleri dolu , sarışın, omuzunda küt saçları olan, tahminen yirmilerinin sonunda olan bir kadın çıktı. Arkasına saklanan küçük bir kız vardı. O da beş altı yaşlarındaydı. Kadın dolu olan gözleriyle bana baktı.

"Arzin. Ben" sendeleyip duvarı tuttuğunda kolunu tuttum. Bu kadın kimdi ve benim adını nereden biliyordu. Bir ada gözleri kapanıp aşağı kaymaya başladığında baha onu kucağına aldı. Içime garip bir şüphe düşmüştü.

"Tanıyor musun" diye sordum merakıma yenik düşerek. Baha garip garip bana baktı.

"Onla çocuk yapıp yapmadığımı mı soruyorsun" burada annesi için endişeli bir çocuk varken bunları konuşması mantıksızdı. Koltuğa ilerleyip kadını koltuğa yatırdı. Dışarıda kalmış gözleri dolu olan çocuğa bakıp elini tuttum.

"Gel" cevap vermeden dediğimi yaptığında kapıyı kapattım. Kız yavaşça kadının yanına ilerleyip koltuğun kenarına çöktü. Kız garip bir şekilde bana benziyordu. Kadın da öyleydi. Iç çekiş seslerinden ağladığını anlayabiliyordum. Dayanamayıp kızın yanına çöktüm.

"Ağlama ya. Uyanır birazdan" uzun, sarı ve dalgalı saçlarının arasından bana baktı.

"Uyuyor mu" göz yaşlarını saklamaya çalıştığı belliydi. Elimi hafifçe yanağına değdirip gözünden düşen yaşları sildim.

"Uyuyor. Uyandığında ağladığını görüp üzülmesini ister misin" başını hafifçe iki yana salladı. Ayağı kalkıp ona elimi uzattım. Küçücük elini elime koyup ayağı kalktı. Baha yaptığımı mutfak tezgahına yaslanmış gülerek izliyordu. Diğer koltuğa oturduğumda yanıma oturup bana baktı.

"Annen beni nereden tanıyor" sorduğum soruyla boş boş bana bakmaya devam etti.

"Bana söylemedi. Büyüklerin işine karışılmazmış" baha yanımıza gelip kızın diğer tarafına oturdu.

"Aslında arzin de çok büyük sayılmaz. Adın ne senin" gözlerini annesinin üzerinden çekmeden cevap verdi.

"Dilayla" kızın adı, annemin adıyla aynıydı.

"Annen. Sana hiçbir şey söylemedi mi" başını yine iki yana salladı.

"Sadece sana çok benzediğimi söyledi. Ama sana hiç benzemiyorum." Şaşkınlıkla suratına baktım. Çocuğu daha fazla sorgulamaya gerek yoktu.

"Hiç de bile. Benim küçüklüğüme çok benziyorsun" sorun buydu. Neden bana benziyordu ve o kadın bana benzediğini nereden biliyordu.

"Fotoğrafın var mı" telefonumun arkasındaki kılıfı çıkartıp katladığım resmi düzelttim. Onun yaşlarındayken çekindiğim tek bir fotoğraf vardı. Düzeltip ona gösterdim. Yanımda birkaç kişi daha olduğu için kendimi gösterdim.

"Ama şimdi senin saçların sarı değil" oradaki fotoğrafta belime kadar, sarı ve dalgalıydı.

"Senin yaşında sarıydı" fotoğrafı katlayıp geri koydum. Kadın kıpırdanıp doğrulduğunda kız koşarak ona sarıldı. Kadın ikimize bakıyordu.

Masum MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin