bölüm 37

87 5 0
                                    

"Arzin şu bahsettiğiniz üvey kızınız mı" beni zorla getirdikleri evde diken üstünde otururken ece nin annesinin sorduğu soruyla gözlerimi kaçırdım.

"Evet. Ama biz onun için üvey demiyoruz. O Bizim küçük kızımız. Bahanın küçük kardeşi." Boğazımda bir yumru oluşurken göz ucuyla fark ettirmeden bahaya baktım. Tepkisizdi ama dik duruşundan ödün vermiyordu. Benim aksime öz güvenli duruyordu.

"Ee arzin. Sende var mı özel birisi" içimde susmak bilmeyen ses hıçkıra hıçkıra ağlarken tekrar göz ucuyla bahaya baktım. Bana bakmıyordu.

"Yok. İstemiyorum zaten" onlara bakmadan dediğim şeyle şaşırma nidaları yükseldi.

"Olurmu öyle. İyi birini bulduğun zaman neden olmasın" etrafa bakındım. Giderek sinirlerim bozuluyordu.

"Olmasın" diye mırıldandım. Biraz daha konuşmak zorunda bırakılırsam içimdeki ses mecburen dışarı yansıyacaktı.

"Derslerin nasıl" heyecanla cevap veren asu teyzeydi.

"Son sınavları çok iyiydi. Baha ilk sınavlarının biraz düşük olduğunu anlayınca yardım etti" tekrar göz ucuyla bahaya baktım. Bana bakmamakta ısrar ediyordu. Son sınavların hepsinde kağıtları değiştirdiğimiz için iyiydi.

"Bir hedefin var mı. Ne okumayı düşünüyorsun" benim yerime bahanın cevap vermesi içimdeki umut kırıntılarının kendini ateşe verdiğini hissetmeme neden olsa da çok yanlış olduğunun farkındaydım.

"Müdür olacak. Yetimhane müdürü" ece kıpırdandı. Sarı uzun saçlarını arkaya attı. Yaptığı hareketler yersiz değildi. Buraya haber vermeye gelmiştik ama tek konuşulan bendim.

"Birbirinizi tanımanız ne güzel. Her gün neler neler duyuyoruz" bu kez herkesin gözü ecenin annesinin üzerindeydi.

"Evlat edindiği ailesinin oğlunu seviyor. Ne büyük rezillik. Sana sahip çıkıyorlar ama senin yaptığın şeye bak. Ailesine de çok ayıp. Engel olamamışlar mı." Kadının sözleri tekrar omuzlarıma bir yük bindirirken ne için söylediğini anlayamamıştım. Bizi mi sorguluyordu.

"Onlar seni mutlu bir hayata sürüklesin. Sen onların oğluna yapış. Terbiyesizlik. Ne büyük acı. Bende öyle bir şey olsa kimseye saygım kalmazdı. Kovardım" gözlerimi kaçırıp ellerime bakınmaya devam ettim.

"Anne" ecenin cırtlak sesi kadını susmaya zorlamıştı. Elimde bahanın elini hissettiğimde ona göz ucuyla baktım.

"Kaldır başını" kimsenin duyamayacağı şekilde fısıldamasına karşılık dediğini yapmadım.

"Eğer böyle durmaya devam edersen bir şeyler olduğunu anlayacaklar. Kaldır başını" ecenin annesinin sesi tekrar duyuldu.

"Yalan mı söylüyorum. Öz kardeşini sevmek gibi bir şey bu. Hastalık. Psikolojik bir sorun. Böyle insanlar tedavi olmalılar. Ruhsal sorunları olmalı" umutla diğer yanımda oturan asu teyzeye baktım.

"Geç oldu. Ben önden gitsem olur mu" başını yukarı aşağı salladı. Ece hemen ayağı kalktı.

"Ben geçireyim seni" ayağı kalkıp kapıya ilerledim. Peşimden geldi ve kapıyı açtı. Dışarı çıktığımda içeri bakınıp benimle dışarı çıktı. Kollarını göğüsünde birleştirip bana döndü. benden uzundu.

"Bahayla aranızda bir şey var mı" başımı iki yana salladım.

"Hayır. Hayır yok ve olamaz. Duydun zaten. O benim abim" alayla gülümsedi.

"Zaten bahanın seninle ilgilenmeyeceğini biliyordum. Ona göre birisi değilsin. Kimsesiz" sinirle ona baktım.

"Kişiliğim hakkında istediğin kadar söylenebilirsin. Ama bir daha ailem hakkında konuşma. Sakın" ellerini teslim olmuşçasına havaya kaldırdı.

"Doğruyu söylemem ne kadar da canını yaktı. Neyse. Bir hafta içinde düğün olacağı için gelinlik bakmaya gideceğiz. Sen de gel. Bahayla hiçbir şey yaşamadığını ve ya hiçbir şey hissetmediğini anlayayım. Tamam mı arzin" içimdeki ses haykırdı."gelinlik giymeyi hak eden sendin. O değil" hızla o sesi susturup başımı yukarı aşağı salladım. Biraz daha burada durursam hıçkıra hıçkıra ağlayacaktım.

"Iyi. tamam Gelirim" sahte bir şekilde gülümsedi.

"Tamam. Yarın Görüşürüz" gözlerimi devirme isteğine engel olarak bahçeden dışarı çıktım. İçeriden kahkaha sesleri geliyordu. Ne vardı ki bu kadar gülecek. Konuştukları ne vardı. Bahçeden çıkıp nereye olduğunu bilmeden yürüdüm.

"Sarışın." Gözümden düşen yaşı silmeden mertin sesiyle arkamı döndüm. Gülerek bana gelirken gözümdeki yaşı gördüğünde gülen yüzü soldu.

"Ne oldu" yanıma geldiğinde başımın döndüğünü fark ettim. Sendelediğimde kolumu tuttu.

"Gel otur biraz" kaldırıma ilerleyip oturduğumda yanıma oturdu.

"Daha iyi misin" başımı hafifçe yukarı aşağı salladım.

"Sen neden dışarıdasın" gülümseyip etrafa bakındı.

"Yaş on sekiz. Bana istersem gidebileceğimi söyledikler. Bir dakika durmadım. İş arıyorum" boş boş yüzüne baktım.

"On sekiz yaşına iki gün önce girdiğini biliyorum da nerede kalıyorsun" dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı.

"Kız arkadaşımda. Hani şu bahsettiğim" kaşlarımı çatıp sertçe omuzuna vurdum.

"İğrençsin, biliyorsun değil mi" benom vurduğum yeri kahkahalarla ovalarken bana döndü.

"Asıl sen iğrençsin. Şu haline bak. Gözler kıpkırmızı. Saç baş dağınık. Kavgadan falan mı çıktın" kaşlarımı hayır anladında hareket ettirdim.

"Ama az kalsın kavgadan çıkacaktım" ayağı kalkmaya çalıştığımda başımın tekrar dönmesiyle geri oturdum. Telaşla kolumu tuttu.

"Sarışın sana bunu sorduğumu cevabımı aldıktan sonra hemen unutmak istiyorum ki umarım başarırım" tedirginlikle ona baktım.

"Siz. Birşeyler yaşadınız mı" yüzüm ısınırken omuzuna vurdum.

"Sorduğun soruya bak. Kim sanıyorsun sen beni ya delirdin mi" o kahkahalarla gülerken sinirle onu bıraktım.

"Ne bileyim ben. Öyle başın dönünce. Neyse asıl konumuza dönelim. Sen boşu boşuna ağlamazsın ne oldu"tekrar önüme döndüm.

"Evleniyor. Ve onu ben mecbur bıraktım" şaşkınca yüzüme baktı.

"Nasıl mecbur bıraktın" gözümden birkaç damla yaş süzülürken hırsla koluma sildim.

"Yapamadım tamam mı. Bencil olamadım. Kendi mutluluğumu düşünmedim. Üvey abimi sevdiğim için onu düşündüm" sesim giderek kısılmış ve sonunda bir mırıltı gibi çıkmıştı.

"Afferim be sarışın. Hayatını mahvetmişsin afferim. Çok iyi bir iş çıkarmışsın" gözümden düşen yaşı tekrar sildim.

"Nasıl düzeltebilirim" ellerini iki yana açtı.

"Öyle bir şey yapmışsın ki. Hiçbir diyecek sözüm yok. Ama sana şunu söyleyeyim. Aptalsın be. Sadece sarışın değil. Aptal bir sarışınsın. Hayatınla oynamayı çok seviyorsun. Ama yaptığın şeyin çözümü yok. Aşık olduğun adamı başka biriyle evlendirecek kadar aptalsın. Ama bu işte artık teksin" ayağı kalktığında kolunu tuttum.

"Yardım et o zaman. Gitme" ayağı kalktığımda bana baktı.

"Ne kadar zamanın var" gözlerimi kaçırdım.

"Bir haftadan az. Yarın kıza gelinlik bakmaya gidecekler" iç çekip etrafa bakındı.

"Aptal. Bu kadar kısa sürede hiçbir şey yapamazsın" ellerimi iki yana açtım.

"Ben onu geri istemiyorum. Canım acıyor. Nasıl geçecek" başını iki yana salladı.

"Geçmeyecek. Bunhn suçlusu da sensin. Evine git. Düşünürüm. Bir yolunu bulursam ararım seni" başımı hafifçe yukarı aşağı salladım.

"Dikkat et. Geç oldu" ikimiz için de artık çok geç olmuştu...

Masum MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin