bölüm 13

132 9 0
                                    

"Bana onu hiçkimse giydiremez" elinde tuttuğu oldukça kısa siyah elbiseyi bana gösterdi.

"Ama sadece elbise değil. Şortlu bu" yarım saattir buz pateni yaparken giyeceğim şeyi tartışıyorduk. Yarın yarışma vardı ve ben gergindim. Oldukça haklıydım. Daha baz patenlerinin üstünde zor dururken birden beni buz pateniyle dansın birleşmesinden olan bir yarışmaya girmem için zorluyordu. Tamamen saçmalıktı.

"Neyse ne." Elbiseyi üstüme doğru tuttu.

"Maviş. Yarın bunun çok daha kısasını ve açığını giymek zorundasın. Ayak hareketlerini görebilmek için zorunda tuttukları bir kısalık var. Bu gün bunu giymeyip yarın çok daha kısasını mı giyeceksin. Ne olur giy şunu. Hem renkli de değil siyah" dedikleri doğruydu. Elindeki elbiseyi hırsla aldım. Her şeyi geçsem de elbise giymek neydi. Neden elbise giymek zorundaydım ki. En saçması da buydu. Benim elbise giymek zorunda olmam. O rahat rahat gezerken ben elbiseyle gezecektim.

"Abuk sabuk triplere girme gözlerini oyarım" ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı.

"Tamam. Giyin gel" burada neden olduğunu anlayamadığım soyunma odasından çıktı. Iç çekip üstümdekileri sıyırdım. Aldığı elbiseyi üstüme geçirdim. İnce askılı. Yakası oldukça açık belime kadar oturan. Sonrasındaysa açılarak gelen dizimin beş parmak üzerinde siyah bir elbiseydi. Daha önce hiç elbise giymediğim için oldukça garipsemiştim. beyaz buz petenlerini alıp piste geçtim. Kenarlardaki sandalyelerden birine oturup giyip ayağı kalktım.

"Neden sen garip şeyler giymiyorsun da ben giyiyorum. Hayır sanki ne olacak ben elbise giyince" dedim bahanın yanına giderken. Müziği ayarlamaya çalışıyordu. Gözlerini ayırıp çaktırmamaya çalışarak bana baktı.

"Çünkü sana yakışan şey bana yakışmaz" dediği şeyi saçmalığına gülerken müzik sesi etrafı doldurmuştu. Bütün bir hafta boyunca çalıştığımız için ezberlediğim yere geçtim. Arkama gelip bir eliyle yana doğru zarifçe uzattığım elimi. Diğer eliylede hafifçe belimi tuttu. Yavaşça ilerlerken müziğin hızlandığı noktada belimi bırakıp elimi tuttuğu elini havaya kaldırdı. Etrafımda döndüğümde iki elimi tutup hafifçe durdurdu. Bulunduğu yere yavaşça çöktüğünde ayaklarımı biraz geri kaydırdım. Birkaç tur kendi etrafında döndürüp geri ayağı kalktı. İki elimi tutup başını hafifçe yukarı aşağı salladı. Öne eğilip bir bacağımı kırmadan arkaya uzattım. Bir elini bıraktığında o elimi sırtıma götürdüm. Diğer elini de bıraktığında ellerimi sırtımda birleştirdimyavaşça doğrulup birkaç kez kendi etrafımda döndüm. O da benle aynı anda, aynı zamanda kendi etrafında döndü. Yön değiştirip önüme geçti. Belimi kavrayıp havaya kaldırdığında yapacağı şeyi anlayıp ellerimle omuzundan destek aldım.

"Aklından bile geçirme" daha da hızlanmıştı. Beni daha da havaya kaldırıp bacağımı tuttu. Huylanınca gülüp ne yaptığımı anlamadan kafasına sarıldım. Sacma sapan hareketler yapmaya çalışarak beni huylandırıyordu

"Indir beni" gülüp başını iki yana salladı.

"Huylandın mı" kafasına daha çok yapıştım.

"E ne yapacağız yarışmada" derin bir nefes alarak gülmemeye çalıştım.

"Tamam. Tamam sakinim" bacağımı yavaşça yana ayırdığında dayanamayıp kahkaha attım. Beni acilen yere indirmesi gerekiyordu.

"Vaz geçtim. Çabuk beni yere indir" çok kıpırdandığım için dengesi kaybolmuş ve yere düşmüştüm. O da benim üstüme düştüğünde hem yorgunluktan, hem de heyecandan nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Yüzüme yapışan saçımı zarifçe itledi. Yüzü yüzüme çok yakındı.

"Ne düşünüyorum biliyor musun" yutkunup başımı hafifçe iki yana salladım. Yüzüme hafifçe eğildi.

"İkimiz de romeo julietten atılmış olsak da şu sahneyi" ha bir de o vardı. Kızın yüzüne hapşurduğunda drama hocasına ben heyecanlanınca hapşururum gibi bir bahane uydurup oyundan çekilmişti. derin bir nefes alıp biraz daha yüzüme eğildi.

"Şu sahneyi denemek için her şeyi yapardım" gözümün içine sanki dediğim şeyi anlayacakmışçasına baktı.

"Ama bu beni basitleştirir. Ne de olsa sen önüne çıkanla öpüşüyorsun" gülüp başını iki yana salladı.

"Sana dediğini hatırlıyor musun. Eğer hiçbir şey hissetmezsen elini tutmamdan fazlası olmaz. Onlarla hiçbir şey hissetmedim, ki sadece öpmedim. Ayrıca daha önce kimse seni öpmedi. İlk hislerinin, ilk öpücüğünün ya da çok daha ilerisinin sahibi olmanın değerini anlayamazsın. Bu. Bu zaten ölçülmez. Öptüğüm kızların hiçbiri senin gibi değildi. Hiçbiri masum değildi. Öyle olsalar bile bu hiçbir şeyi değiştirmezdi." Biraz daha yüzüme yaklaşıp yüzünü hafif sağa yatırdı. Burunlarımız birbirine değiyordu.

"O kadar mı önemli" derin bir nefes daha alıp cavap verdi

"Tahmin bile edemezsin" gözümün içine baktı.

"Ama benim için bunun cavabı bile yeterli" alnını alnıma yaslayıp elini hafifçe yanağıma değdirdi.

"Daha önce hissetmediğin şeyler hissediyor musun" bir şeyler hissetmek demek az kalırdı.

"Nasıl bir şeyler" gülüp yüzüme biraz daha yaklaştı.

"Tuhaf" cevaptan emin olsam da zaman kazanmalıydım.

"İyi tuhaf mı kötü tuhaf mı" dudağımın hemen kenarına dudaklarını değdirdiğinde o hisler anlayamadığım bir şekilde büyüdü.

"Tuhaf tuhaf" dudağını geri çekmeden konuşmuştu.

"Doğruyu mu söyleyeyim" iç çekip dudağını hafifçe kulağıma doğru sürükledi.

"Doğruyu söyle" derin bir nefes aldım.

"Ama doğruyu söylersem ben mutlu olmam" kulağımın hemen kenarına getirdiği dudaklarını geri çekmeden cevap verdi.

"O zaman yalan söyle" ellerini başımın iki yanındaki buza sabitledi.

"Yeter ki bir şey söyle." Kulağımın altında dudaklarını hissettiğimde gözlerimin kapanmasına engel olamadım.

"Ilk hislerinin sahibi olmanın değerini, Senin kadar masum birinin en az o kadar masum olan sevgisine sadece karşılık vermenin ne demek olduğunu asla anlamayacaksın" kanara çekilip yere oturdu. Gözlerimi açıp yavaşça doğruldum.

"Her ne kadar buna emin olsam da sorayım. gerçekten bir şeyler hissettin mi" yavaşça ayağı kalktım.

"Yarışma yarın ve daha ne yapıp ne yapacağımızı bile bilmiyoruz." O da ayağı kalktı. Xaman kazanmaya çalıştıkça batıyordum. Ve bu pek iyi olmuyordu. Elimden geldiğince sert duruşumu bozmamaya çalışıyordum. Ne kadaf başardığım konusuysa. İşte onu bilmiyordum.

"Daha konu değiştirmeyi bile bilmiyoruz" omuzumu silktim.

"Tamam o zaman şöyle söyleyeyim bu konuyla ilgili hiçbir şey konuşmak ya da duymak istemiyorum" gülüp bana baktı.

"Ilk geldiğin zamanlarda konunun ben istediğim zaman değişeceğini öğrendiğini sanıyordum" boş boş yüzüne baktım.

"Bana konuyu değiştirmeyi öğreteceğini sanıyordum" gülerek müziği durdurmaya gitti. Bu zamana kadar hala hafif bir melodi şeklinde çalmaya devam ediyordu. Bilgisayara geçip bir şeyler yaparken yanına gittim.

"İşime gelen şeyleri öğretmeyi yeğlerim" ona bakmadan bilgisayara bakarak sordum.

"Mesela" gülüp bana baktı.

"Yaşın tutmaz maviş" sertçe omuzuna vurdum. Asla akıllanmayacaktı.

Masum MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin