Bölüm 51

4.4K 243 52
                                    

Zilin çalmasıyla yüzümdeki sırıtışla birlikte abime seslendim.

"Abiii, kapıya bakar mısın? Doruk geldi."

"Sen baaaaak."

"Mutfaktayım ya sen baksanaa."

"Odamdan çıkarma beni hadi gözünü seveyim. Git aç işte."

"Ya ben hastaneden yeni çıktım sen baksanaaa."

Zürafa: Nolur biriniz açsın artık.

Abimin kafasını mutfak kapısından mutfağa doğru sarkıtmasıyla bakışlarımı telefondan ona doğru döndürdüm.

"Ben de kendi sevdiceğimle buluşayım iki dakika o zaman. İkinizi evde yalnız bırakıyorum ben artık batılı bir abi oldum sanırım."

"Görüşürüz."

"Arada arayıp kontrol ederim sizi. Hadi görüşürüz."

Abimin kapıyı açma sesiyle bir iki konuşma duydum. Ardından kapının kapanmasıyla bakışlarımı mutfak kapısına çevirdim. Doruk hızlıca mutfağa girip bana yaklaştı ve sarıldı. Sarılışına karşılık verirken bir yandan da burnumu boynuna gömmüştüm.

"Montunu bari çıkarsaydın."

"Unutmuşum ya çıkarmayı. İçeri girer girmez yanına geldim."

"Okulda görüştük 4-5 saat önce aslında."

"Ben senin yanındayken bile özlüyorum seni. Neyse ben montumu asıp geleyim."

"Tamam."

Doruk mutfaktan çıktığında annemin dün yaptığı kurabiyeleri ve kahveyi masaya koyup bir sandalyeyi çekip oturdum. Doruk da gelince tam karşımdaki sandalyeye oturdu ve kurabiyelere baktı.

"Ben geleceğim diye kurabiye mi yaptın 5 dakikada?"

"Hayır tabiki de. Dün annem yapmıştı. Kahveyle idare edeceksin artık." diyip önündeki kupayı gösterdim.

"Üşüyeceğimi düşünüp kahve yapmış olman yeter zaten bana."

Ne diyeceğimi bilemediğim için ortamızda duran kurabiyelerden birini alıp yemeye başladım. O da bana ayak uydurup kocaman kurabiyeyi tek lokmada ağzına attı.

"İlaçlarını içtin mi bugün? Unutmadın, değil mi?"

"İçtim içtim. Okulda da evde de ben unutsam siz unutmuyorsunuz zaten. Sorun olmuyor o yüzden."

Bir süre susup sonra tekrar devam ettim.

"Doruk, sana bir şey sorabilir miyim?"

"Sorabilirsin tabiki."

"Final maçında neden Akın'la kavga etmiştiniz?"

"Gereksiz şeyler söyledi."

"Ne gibi şeyler?"

"Seni sevmemle ilgili işte. Isınamıyorum o çocuğa bir türlü. Ama sen arkadaş olmak istiyorsun diye bir şey diyemiyorum. Sevgilin olmam sana karışabileceğim hakkını vermiyor bana. Ama ne bileyim, sevemedim bir."

"Ya seni yerim, sen ne kadar iyi bir sevgilisin."

Ayağa kalkıp sandalyesinin yanına gittim ve kollarımı boynuna doladım. Zaten ben ayakta o otururken anca aynı boyda olabiliyorduk.

"Nerden vardın  cümlelerimden bu kanıya?"

"Herkes sevgilisini kısıtlıyor. Onunla görüşemezsin, bunu giyemezsin diye. Sen ise diyorsun ki böyle bir şeye hakkım yok."

"Sana güveniyorum çünkü. Ters bir hareketi olan biri olursa da ilk kendinin uyaracağını sonra gelip bize anlatacağını biliyorum."

"Ya ben seni kısıtlarsam?"

"Onu da kısıtlarsan konuşuruz."

Çalan kapı ziliyle yüzüne bakmayı bırakıp kaşlarımı çattım.

"Birini mi bekliyordun?"

"Hayır. Abim gelmiştir belki."

Mutfaktan çıkıp kapıya doğru yürümeye başladım. Arkamdan Doruk'un da geldiğini biliyordum. Kapı kulpunu tutup açınca karşımda görmeyi beklediğim kişi yüzü kıpkırmızı olmuş ağlayan Ateş ve koluna girmiş abim ve Su kesinlikle değildi.

"Noldu Ateş sana?"

"Bu gerizekalı gitmiş içmiş, içmenin de bokunu çıkarmış bir yerde."

"Neden içmiş ki?"

"GECEEEEE." Üzerime doğru kendini bırakıp ağlayan Ateş'le dengemi sağlayamadım. Çünkü Ateş tüm ağırlığını bana vermişti. Tam düşecektim ki arkamda hissettiğim destekle yamuk da olsa durabildim.

Ateş bana, ben Doruk'a yaslanmış bir şekilde duruyorduk şu an.

"Gece çok özür dilerim ama böyle eve götürsek annem çok kızardı. Alp de diyince annemler evde yok diye buraya getirdik."

"Sorun değil de. Nasıl kendine getireceğiz bunu?" Gözümle üstüme çullanan Ateş'i gösterdim. Abim Ateş'in ensesinden tutup kendine çekti.

"Gerizekalı. Kızın daha dikişleri var ya patlasaydı? Doruk sen gel benle. Şunu duşa sokalım. Kızlar siz de yapabildiğiniz kadar kahve yapın. Bunu kahveyle boğmazsam şerefsizim."

Abim Ateş'i sürükleyerek banyoya götürdü. Arkasından da Doruk onu takip etti. Biz de suyla mutfağa geçip kahve yapmaya başladık.

"Çok sevindim senin adına Gece. Çok yakışıyorsunuz."

"Yaa. Su sana bir şey sormak istiyorum."

"Dinliyorum."

"Ben biraz odun gibi davranıyorum Doruk'a."

"Buzdolabı seni."

"Ya dalga geçmesene. Arada romantik şeyler söyleyeyim diyorum. Sanki onu bile buzdolabı gibi yapıyorum. Onu gerçekten sevdiğimi anlıyor mudur?"

Belime dolanan kollar ve omzuma konulan baş ile Su dışında başka birinin sesini duydum.

"Anlıyordur."

Gözlerimi açıp Su'ya neden söylemedin gibisinden bir şeyler yaparken Su gülerek konuşmaya başladı.

"Ben Alp'e yardım edeyim. Siz halledersiniz bunları."

Su'yun çıkmasıyla ben de Doruk'a döndüm. Beni belimden tutup tezgaha oturdu. Böyle yüzlerimiz biraz daha yaklaşabilmiş ve o bu kadar eğilmek zorunda kalmamıştı.

"Beni sevdiğini sürekli söylemene gerek yok. Hareketlerinle veya yaptıklarınla bana bunu hissettiriyorsun. Romantiklikten kastın bana güllü mumlu yemek hazırlamaksa yeriz biter. Dert etme bu kadar."

"Öyle değil tabiki de. Sadece sana sevgimi hissettiremiyormuşum gibi hissediyorum bazen."

"Kalbimin en derininde sevgini hissettiğime emin olabilirsin."

"Sen sormayacak mısın?"

"Neyi?"

"Ben senin sevgini hissediyor muyum diye."

"E yuh kızım bu sevgimi de hissetmiyorsan ben daha ne yapayım sana?"

Tepkisine karşılık omzuna vurdum ve tezgahtan inmeye çalıştım. Beni tutup gülerek tekrar konuştu.

"Şaka yaptım sinirlenme hemen civciv. Ama hissettiğini biliyorum. Bu yüzden sormama gerek yok. Yine de söylememi istersen söyleyeyim. Seni çok seviyorum."

"Ben de seni çook seviyorum."

"Ben ikinizi de çok seveceğim birazdan."

Zürafa|yarı texting [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin