33.BÖLÜM

588 42 6
                                    

Medya : Saye'nin elbisesi

Peki bundan sonrası nasıl olacaktı ? İntikamımdan asla ama asla vazgeçmezdim . Ama aynı şekilde ne ben bir cana kıyabilirdim ne de Ege'ye tekrardan aynı şeyleri yaşatmayı isterdim . Artık Ege'den de öylesine çekip gidemezdim.... Arafta kalmak bu olsa gerekti....

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Oturduğum sandalyede bir ileri bir geri giderek sallanırken aynı zamanda elimle karnımı okşayarak içeride beni bir türlü rahat bırakmayan bebeğimle konuşuyordum . Beni anlar mı anlamaz mı orasını tam kestiremiyordum çünkü ne desem çoğunlukla tersini yapıyordu .

- Balım , annecim sence de bu aralar biraz fazla yaramaz değil misin ?

Evet onun adını " BALIM" koymuştum . Onun da benim ismim gibi bir hikayesi vardı fakat onun hikayesi benim ki gibi güzel değildi . Benim hamileliğim boyunca sürekli bal canım çekmişti ama beni tıktığı bu  delikte değil bal , su bile vermeye eli titreyen adamdam bana bal vermesini ummak baya bir gülünç olsa gerekti . Ben de onu adını işte böylece BALIM koymuştum .

Karnıma atılan yeni bir tekmeyle cevabımı almıştım . Her zaman onunla konuşurken sesimi mutlu çıkarmaya , görmeyeceğini bilsemde  yüzümden gülümsememi asla eksik etmezdim ama bu aralar ki artık sona yaklaşıyorduk ve bu beni çok korkutuyordu . O yüzden onu daha doğrusu bizi bekleyen sona hazırlamaya çalışıyordum .

- Annecim keşke doğduğunda seni güzel bir ortam beklese.... keşke öyle bir imkanımız olsa... keşke benim çektiğim acılara seni de kurban olmanı engelleyebilseydim...

Sanırım hayatımın üçüncü çaresizliğini yaşamama çok ama çok az kalmıştı .

Sesimin ağlamaklı çıkmasına aldırmadım bu sefer . Öyle yada böyle kızımı kucağıma alacaktım . İkimiz içinde kaçınılmaz son yaklaşıyordu .

Tam tamına 8 ay 26 günlük olmuştu . Doğuma çok az bir süre kalmıştı ve ben onu koruyamayacaktım . Tıpkı babasını koruyamadığım gibi....

O günü ne kadar çok unutmak istediysem bir o kadar da çok beynime kazınmıştı . Hayat benden önce annemi almıştı sonra da Ege'yi almıştı . Oysaki biz daha birbirimize tam olarak varamamışken hayat araya soyut mesafelerini bir bir örtmüştü....

8 AY 26 GÜN ÖNCE....

Ege bak gerçekten sabrımı zorluyorsun ! Hani sağlığın sıhatin için şu ağzını açıp birkaç kelime söylesen !

Bıkmış bir şekilde ofladı . Ben olsam bende kendimden bıkardım . Sabahtan beri tek kelime etmemeye inat etmiş gibi bütün sorularımı cevapsız bırakıyordu .

- Ya Saye sana daha kaç kere söylemem gerekiyor ? Adı üstünde sürpriz ! Sürprizler nasıl yapılır ? Söylenmeden gizlice !

Sesi sert çıkmıştı . O da benim gibi sabrının son demlerini kullanıyordu . Aslından bu zamana kadar bana tahammül etmesi  bile mucizeyken ben yüzsüzlük yapıp illaki onu yüze çıkaracaktım .

Gerçi ben niye yüzsüzlük yapıyormuşum ki ?! Beni belirsizlikte koyan oydu . Dün gelip sabah sabah şafak mafak bir şeyler saçmaladı , bugün ise gözlerimi tavanda asılı beyaz bir elbiseyle açtırmıştı . Evet evet yanlış duymadınız ! Resmen tavanda kefen gibi bembeyaz bir elbiseyle uyanmıştım . Tamam kefen gibi değildi ama sabah uyanıyorsunuz ve diğer renkler değilde bembeyaz bir elbise kafanızın üstünden size göz kırpıyor ! Siz olsanız korkmaz mıydınız ?

- Madem sürprizi sen benden çok iyi biliyorsun o zaman açıkla bakalım üzerimdeki bu elbiseyi koltuğun üstüne yada ne bileyim yatağın üstüne koymak yerine tavanda asılı bıraktın ?!

VeylHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin