17

2.5K 404 199
                                    

 
   "Bilmiyorum Changbin kapıyı bana bile açmamaya başladı. O günde yaklaşıyor zaten." Felix endişeli bir şekilde telefonda konuşurken Hyunjin'in yanına oturdu.

  Hyunjin telefondan Seungmin'in resimlerine bakmakla meşguldü. Boş zamanlarında hep bunu yapardı.

  "Tamam ben Hyunjin'in yanındayım. Yarım saate alırsın beni." Telefonu kapatıp cebine koymuş ardından yanında oturan çocuğa dönmüştü.

  Sırıtarak telefonunu izlemeye devam ediyordu Hyunjin. "Bu kadarı da şov yalnız."

  Felix'in konuşmasıyla telefonunun ekranını bir kere öpüp cebine koydu. "Seviyorum."

  Felix gülmeye başlamıştı "Ben de seviyorum.".

  Hyunjin yanlış anlamıştı kaşlarını çatıp Felix'e bakıp konuştu "Seungmin'i mi?".

  Felix bu lafına göz devirmiş "Napıyım ben Seungmin'i benim Changbin'im var." demişti.

  Hyunjin'in içine bir rahatlama gelmiş ardından Felix'e dil çıkarıp gülmeye başlamıştı.

Dans stüdyosundaki koltuklarda yalnız başlarına otururken Seungmin yanlarına geldi.

  Hyunjin onu görmesiyle ayağa kalkmış yanına gidip sarılmıştı. Kokusunu doya doya içine çekmişti. Sevgilisinin ölmek üzere olduğu günlerden beri hep bunu yapıyordu.

  Seungmin'i çok üzmüştü geçmişte. Artık onun bir damla gözyaşı dökmesine bile izin vermeyecekti. Dökecekse de kendi omuzlarını sığınak olarak kullanabilirdi.

  Seungmin Hyunjin'in sarılmasına karşılık verip "Bir yere gitmiyorum Hyunjin artık bırakabilirsin." demişti.

Ona bırakabilirsin demesine rağmen kendisi hala Hyunjin'i bırakmıyordu.

Felix ikiliyi uzaktan iğrenen bakışlarla izliyordu. Bu romantik ortama daha fazla katlanamayacağını anlayıp ayağa kalkmış birbirine sarılan çifti ayırmıştı.

  "Yeni evli çiftler gibisiniz dayanamıyorum artık." Seungmin Felix'e kızgın bakışlar yollayıp Hyunjin'e dönmüş döndüğü gibi gülümsemişti.

  "Yakında oluruz belki." Demişti imayla. Felix şaşkınlıktan bir Hyunjin'e bir Seungmin'e bakmaya başladı.

  Hyunjin sırıtıp ortalarında duran Felix'i geriye ittirmiş Seungmin'i kolundan tutup yanına çekmişti. Bir eli sevgilisinin omzuna dolanmıştı.

  "Nişanlandık biz bilmiyor musun?" Felix bu lafla şaşırıp bir süre kendine gelmeye çalışmış ardından "Nereden bilebilirim?" Diye sormuştu.

Seungmin başını sevgilisinin omzuna yaslayıp konuştu "Daha dün gece yaşandığı için bilmemen normal. Hyunjin bana evlenelim dedi ben de kabul ettim. Yurt dışına çıkıp erkek evliliğinin yasal olduğu bir yerde evleneceğiz."

  Felix duygulanarak iki arkadaşına da aynanda sarılmıştı. Hyunjin boğulma numarası yapıp hafifçe arkadaşının sırtına vurmaya başlamış "Ölüyorum napıyorsun?" Demişti.

  Felix bu lafla daha da sıkı sarılmıştı ikisine. Son günlerde aldığı en iyi haberdi.

❄️

   "Minho artık şu arkadaşına söyler misin kitabımı versin." Jeongin kahvesinden bir yudum alıp konuştu.

  Minho'yla bir kafede buluşmuşlardı. Minho tek kaşını kaldırıp "Hyung yok mu?" dedi.

  Jeongin karşılık olarak göz devirip "Efendim yok mu?" diye sormuştu.

  Minho hemen oturuşunu düzeltip tekrar konuşmuştu "Hyung demezseniz olacak şeylerden ben sorumlu değilim efendim.".

  İmalı bir şekilde konuştuğu için Jeongin daha fazla uğraşmama kararı almış tekrar cümlesini kurmuştu "Minho hyung artık arkadaşına söyler misin kitabımı getirsin."

  Minho bu cümleden hoşnut olduğu için gülümsemiş ardından başını sallamıştı.

  Tek sıkıntısı Jisung'la konuşmaya hazır olup olmadığıydı. Kendisi düşüncelere dalmışken telefonu çaldı. Arayan Changbin'di.

  "Efendim" diyip telefonu açtığında Jeongin kendi telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı.

  "Minho, Jisung sıkıntılı zamanlar geçiriyor. Kuklan olduğu için onla ilgilenmelisin. Zihnine falan gir. Rahatlat onu." Changbin'in konuşmasından hiçbir şey anlamayan Minho endişelenmişti.

"Noldu ki? Birkaç gündür okula gelmiyor. O yüzden mi gelmiyordu?" Jisung'un okula gelmediğini fark etmiş ama utandığı için olduğunu düşünmüştü.

  "Evet. Evden dışarı çıkmıyor, Felix'i bile eve almıyor. Ayrıca geçmişte bir travma yaşamış galiba. O günün tarihi de yaklaşıyormuş." Changbin'in gergin sesi Minho'yu daha fazla strese sokarken ayağa kalkmış telefonu kapatmıştı.

  Jeongin'in sorgulayıcı bakışlarını görüp endişeli bir ses tonuyla konuşmuştu "Sonra konuşuruz olur mu? Bu seferlik hesabı sen öde.".

  Jeongin ne olduğunu anlayıp konuşmaya başlayamadan Minho çoktan kafeden çıktı.

  Ceketini giyip Jisung'un evine yürümeye başlamıştı. İçindeki endişe artarken adımlarını hızlandırmış koşmaya başlamıştı. Kafe Jisung'un evine çok uzak olmadığı için şanslıydı.

  Nefes nefese kapının önüne ulaştığında perdeleri kapalı eve baktı. Ardından bir köşeye çökmüş, Jisung'un zihnine girmeye çalışmıştı.

   Başaramamıştı

  Kuklacılar kuklalarının zihnine bilinçleri kapalı olsa bile girebilirlerdi. Kendine sakin olmasını söyleyip bir kere daha denemişti.

  Yine başaramamıştı

Bir tane gözyaşı yavaşça yanağına süzülürken korkmaya başlamıştı. Son bir kere daha denemek istedi.

   "Jisung ölme lütfen" demişti kuklasının zihnine.

  Kuklasının kalbinde yankılanmıştı bu kelimeler.

  Minho zihnine girmeyi başaramadığını anlayıp ayağa kalkmış merdivenleri hızlıca çıkmıştı.

  Sonunda Jisung'un dairesinin önüne geldiğinde hızlı hızlı çalmaya başlamıştı kapıyı. Kapıyı çalarken de bağırıyordu "Jisung ölme lütfen."

  Jisung'un zihninde yankılanmıştı bu sefer kelimeler.

  Yattığı zeminden gözlerini aralayıp kapıya bakmıştı. Kapıdaki kişinin kuklacısı olduğunu biliyordu.

  İçinde bir yerlerde emindi o olduğuna. Bu kadar emin olma nedeni neydi bilmiyordu.

Minho kapıyı tekmelemeyi bırakıp etrafta anahtar aradı. Belki bir ihtimal bulurum diye düşünüyordu.

İlk defa şanslı olduğunu hissetti. Ellerinin titremesini durdurarak kapıyı anahtarla açmıştı.

  İçeride acı çeken çocuk kapanmak üzere olan gözleriyle kapıdan giren çocuğa baktı. Gözleri netleyemiyordu bedenini.

  Çocuk endişeyle yanına gelip yüzüne dokunup ismini sayıklarken ve telefonu çıkarıp ambulansı ararken de bilinci yerindeydi.

  Her hücresinde hissettiği papatya kokusuyla kısa süreli olduğunu bildiği derin bir uykuya dalmıştı

🗣️👤


Puppeteer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin