25

2.2K 359 185
                                    


   Yaya geçidinin ışığı yeşile döndüğünde Minho koşarak karşıya geçti. Jisung hala donmuş duruyordu.

  Ne yapması gerekiyordu? Şu an içinde bir yerlerde mutlu olmuştu, başka bir yanı ise kandırılmış hissediyordu. Kızgındı bi de.

  "Jisung konuşalım lütfen" dedi Minho karşısındaki çocuğun kolunu tutarken. Jisung önce bakışlarını kolundaki ele ardından karşısındaki çocuğun gözlerine çevirmişti.

  Sert bir şekilde yutkunduktan sonra kolundaki eli indirdi, olduğu yerden bir adım geriye gidip Minho'yla arasına mesafe koymuştu.

Minho bu hareketiyle üzülürken karşısındaki çocuğun ruh eşi, kaderi veya onu seven biri olduğunu kendine hatırlatarak üzülmemeye çalışıyordu.

  "Konuşalım" dedi Jisung. Sesi soğuk çıkmıştı. Yine de bu lafı bile karşısındaki heykel çocuğun gözünün içinin parlamasına neden olmuştu.

  Jisung bunu fark ettiğinde yumuşadığını hissetti. Tepki vermemeyi seçmişti.

  Minho hemen çaprazlarında kalan kafeyi gösterdi eliyle. Jisung'un ondan rahatsız olmaması için mesafeli bir şekilde kafeye yürüdüler.

  Buldukları en yakın masaya oturmuşlardı. Minho susuyordu. Jisung ise Minho'nun bir şey demesini bekliyordu.

   Minho beni seviyor diye geçirdi içinden Jisung.

  Bu düşünceyle gülümsemesini engelleyememişti. Minho kafenin duvarlarında gözlerini gezdirirken bu gülümsemeyi fark etmiş.

  Jisung'un gülümsemesinde takılı kalmıştı. İstemsizce kahkaha attığında Jisung tek kaşını kaldırıp bir süre kahkaha atmasını izlemiş.

  Ardından kendisi de kahkaha atarak gülmeye başlamıştı. Sinirleri bozulduğu için gülüyordu.

  Sabahın köründe bağırarak gülen ikiliye anlam veremeyen bakışlarla bakıyorlardı çevredekiler.

  Jisung ve Minho kimseyi önemsemeden gözlerinden yaşlar gelene kadar gülmeye devam etmişlerdi.

  Şu an olayın komikliğine gülüyorlardı. Jisung kendini biraz sakinleştirdiğinde "Tamam gülmeyelim artık" demişti.

Minho gözünden akan yaşı silip kafasıyla dediğini onaylamıştı. Jisung'la gözleri buluştuğunda ikisinin de yüzündeki gülümseme donmuştu.

  Ortam bir anda ciddi bir hal almıştı. Minho derin bir nefes alıp olaya girdi.

  "Jisung senin kuklacın benim." Jisung bakışlarını ellerine indirip kafasını salladı "Biliyorum".

  "Özür dilerim" dedi Minho. Kafasını yere eğmeyi bırakıp mahçup bir şekilde kendisine bakan çocuğa çevirdi.

  "Neden?" Kaşları çatılmıştı.

  "Ben olmasaydım zor anlar yaşamazdın." Sesi çok fazla mahçup çıkıyordu. Jisung gerçekliğini tüm hücresinde hissetmişti.

  Hafif bir şekilde gülümseyerek masanın üzerinde duran elini tuttu çocuğun "Sen olmasaydın burada olmazdım.".

  Dediği şey doğruydu. Minho olmasaydı evinde onu kimse bulamayacak saatlerce baygın yatacak belki de ölecekti.

  Minho çocuğun bu hareketiyle vücudunun yandığını hissediyordu. Çok mu sıcak olmuştu?

  Kendi elinin üstünde duran eli, ellerinin arasına aldı Minho.
 
  "Jisung bunu hızlıca söylemek istiyorum. Söz veriyorum olayların hepsini açıklayacağım." Yutkundu. Jisung da yutkunmuştu.

  "Ben seni her şeyimle seviyorum."

   Jisung daha demin yaşadığı duygu karmaşasını şu an yaşamıyordu. İçindeki his ilk defa kötü değil de iyi bir şey söylemişti.

  Karşısındaki çocuğa gülümsedi "Ben de Lee know. Ben de seni seviyorum.".

  Minho ne yapacağını bilemez bir şekile Jisung'a bakıyordu. Jisung ona gülüyordu, o Jisung'a gülüyordu. Bir süre kaldılar o şekilde.

  Birbirlerinin gözlerinin içine odaklandılar. El ele durdular.

  En sonunda yan masada oturan bir adam onlara bakıp göz devirmiş "Sarılın bari birbirinize. Ben bekle bekle yoruldum burada" demişti.

  İkisi de gözünü o tarafa döndürürken gülümsemiş ardından ayağa kalkmışlardı. Minho masanın yanında durup kollarını hafif öne uzattığında Jisung hiç düşünmeden girmişti o iki kol arasına.

   Minho'ya göre küçük olan kollarıyla belini sarmış çenesini omzuna yaslamıştı. Minho'nun bir eli Jisung'un saçlarındayken diğer eli de omzunu sarıyordu.

  Jisung Minho'nun papatya kokusunu çekti içine doya doya. Minho da yumuşak saçlarından öptü onu hafifçe.

  Yanlarındaki adam ise onları alkışlamıştı. "Sonunda"diyip gülümseyerek kahvesini içiyordu.

  Minho küçük bedene sarılmayı bırakmış Jisung da kendini geri çekmişti. Bir elini Minho'ya doğru uzatınca Minho sinyali algılamış parmaklarını kendi elinden biraz daha büyük ele geçirmişti.

  Elleri aşağıda birbirlerine kenetlenirken ikisinin de yüzlerindeki mutluluk uzaktan okunuyordu.

El ele bir şekilde gülerek sokağa çıkmışlardı. Konuşacakları çok şey vardı. Gelecekleri güzel gözükmüyordu. Geçmişleriyse ikisi içinde korkunçtu.

  Ama şu anları ikisinin en mutlu olduğu zaman dilimiydi.

🗣️👤

 

 

Puppeteer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin