"Minho kitabı okumayı bırakır mısın? Çocuğa buluşma sözü verdik." Chan, yarım saattir ayakta dikilip kitap okuyan Minho'nun bacağından dürterek konuşmuştu.Minho kitaba dalmıştı. Kitaptaki şeyler kendi okuduklarıyla tamamen farklıydı.
Onun okuduğu sahte kitapta Bm ve Jseph sevgili oluyor ardından Bm kendi kuklacı özelliğini kaybedip insan oluyordu. Jseph ile sonsuza kadar mutlu yaşıyorlardı.
Gerçek kitapta ise Bm ve Jseph birbirlerine duygularını açıp sevgili olduklarında vücutları birbirine bağlanıyordu. Mesela Jseph elini kesse aynı acıyı Bm hissediyordu ya da birbirlerinin düşüncelerini her saniye duyabiliyorlardı. Bu ise bir zaman sonra onları yoruyordu.
Devamını okuyamadan Chan ayağa kalkmış Minho'nun elindeki kitabı çekmişti. "Çocuk bekliyor" demişti sinirle.
Minho bakışlarını elleri arasındaki boşluktan çekip Chan'a dikti "Chan ben galiba Jisung'u seviyorum.". İlk defa sesli itiraf etmişti.
Onu her hareketiyle mutlu eden, göz göze gelince kalbine bir şeyler olduğunu hissettiği, onun için endişelendiği çocuğu seviyordu.
Chan bu ani itirafla afallarken tahmin ettiği ama tamamen karşı çıktığı bu olay onu sinir etmişti. Yine de Minho'yu kırmak istemedi.
"Minho kuklacılar kuklalarını sevemez geçici bir hevestir belki."
Minho eliyle kitabı gösterdi "Kitaptaki tüm olaylar gerçekmiş yani sevmişler birbirlerini."
Chan bir elini Minho'nun omzuna koydu ve derin bir nefes aldı "Sonları kötü bitmiş ama."
Minho bu ayrıntıyı atladığını fark etmiş anlık hayal kırıklığı yaşamıştı ardından kafasını kaldırıp konuştu "O zaman kuklamı bırakırım ve Jisung ile sevgili olurum.".
Chan başını olumsuz anlamda salladı "Hastalığını yenmeden bırakacak mısın cidden? Ayrıca sizin aranızdaki bağ kuklacı ve kukla olarak mühürlendi."
Minho Jisung'un tamamen iyileştiğine emin olmadan onu bırakamayacağını biliyordu. Ayrıca Jisung'u sevmeyi bırakamayacağını da biliyordu.
"Çok mu bencilim acaba?" Chan hafif bir şekilde gülüp Minho'ya sarıldı. Jisung'u unutması için her şeyi yapabilirdi o an.
❄️
Jeongin sonunda kitabını bulduğu için çok mutlu olmuştu. O kadar mutlu olmuştu ki 2 saattir beklemesini bile kafaya takmamıştı. Saat çoktan 10'u geçmişti.
"Çok teşekkürler" dedi karşısındaki iki çocuğa. Bu kaçıncı teşekkür edişiydi bilmiyordu.
Minho artık teşekkür etmesinden sıkılmış göz devirmişti. Ardından buraya gelmeden öğrendiği ama yine de cevabından emin olmak istediği soruyu sordu.
"Bugün kuklamın beynine ne kadar istesem de giremedim. Nedeni ne olabilir?" Jeongin bu cümleyle kitabı incelemeyi bırakmış kaşlarını çatıp Minho'ya bakmıştı.
"Nasıl yani?" Diyebilmişti. Chan olayı bildiği için önündeki içecekle ilgileniyordu.
"Bilinci yerindeydi, zaten bilinçsiz de olsa girebiliyorum ama giremedim. Nedenini bilmiyorum. Çok korktum öldü diye. Ölmemiş."
Jeongin anladım dercesine başını sallamış ardından kafasına takılan ayrıntıyı söylemişti.
"Bilincinin açık veya kapalı olduğunu ya da ölüp ölmediğini nereden biliyorsun? Yoksa tanıdığın birisini kuklan mı yaptın?" Sesi sonlara doğru yükselmişti.
Minho hiçbir mimik olmadan kafasını sallayarak onayladı. Jeongin daha fazla şaşırmıştı. Böyle bir aptallığa ilk defa şahit oluyordu.
"Sakın bana kuklanı sevmeye başladığını söyleme" sesi yüksek çıkmaya devam ediyordu. Minho omuz silkip "Tamam söylemem ama zeki çocukmuşsun." demişti.
Chan bu konuşmaya gülmüştü. Jeongin de onun aksine korkuyla bakıyordu.
"Kuklana aşık olursan neler olduğunu biliyorsun değil mi?" Minho bildiklerini saymaya başladı.
"Kuklam zihnine girmemi engelleyebiliyor, benim zihnime girebiliyor, o ne acı hissetse ben de aynı acıyı yaşıyorum. Bir de birbirimizin düşüncelerini her saniye duyabiliyoruz." Çok normal bir şey gibi parmaklarıyla sayarak göstermişti.
Jeongin en büyük olayı bilmediğini fark etmiş elini alnına vurmuş ardından konuşmuştu.
"Ayrıca bütün organlarınız birleşiyor. Fiziksel olarak birleşmiyor ama aralarında bir bağlantı oluşuyor. Sen ne zaman kolunu kaldırsan o da kolunu kaldırıyor, sen yürüyünce o da yürüyor ve sonunda tek bir organı iki kişi beraber paylaşmış oluyor. Bu ne anlama geliyor biliyor musun?"
Minho korkmaya başlamış başını olumsuz anlamda sallamıştı.
"Bu tek bir kalbin zamanla iki kişiye yetmeyeceği anlamına geliyor. Aranızdan birinin kalbi bırakması anlamına geliyor. Bu birinizin ölmesi anlamına geliyor." Son cümleyi soğuk bir ses tonuyla söylemişti Jeongin
Minho ve Chan irkildiğini hissetti. Daha önce hiç duymadıkları bir şey öğrenmişlerdi. Jeongin soğukkanlılıkla konuşmasına devam etti
"Ve sen kuklanla ilk evreyi yaşamaya başlamışsın bile. O kuklayı acilen bırakman gerek."
O sırada Jisung Felix, annesi ve Changbin ile eve gelmişti çoktan. Üçüyle de muhattap olmayıp odasına girdi Jisung.
Kendini direkt olarak yatağına bırakmıştı. İçeriden Felix ve annesinin kavga sesleri yükseliyordu.
Annesi Felix'e "O benim çocuğum ona bakabilirim" diyordu. Felix'in ne cevap verdiğini bilmiyordu ama galiba küfür etmişti.
Bu kavgalardan sıkılmıştı artık. Kendisi sadece yalnız kalmak istiyordu. Kimse olmasın istiyordu.
Sonra bencillik yaptığını fark ediyor. Felix ve annem iyi ki var diyordu.
Kavga seslerinin kesilmesinden birkaç dakika sonra dış kapı sesi gelmişti. Changbin ve Felix gitmişti büyük ihtimalle.
Doğru da tahmin etmişti. Annesi içeriden "Ne yemek istersin?" Diye bağırmış ardından cevabı beklemeden yapabildiği yemeklerin hepsini yapmaya başlamıştı.
Jisung kafasını yastığa gömmeyi bırakıp duvardaki resimlere bakmaya başlamıştı.
İstemsizce sırıttığını fark ettiğinde dudağına vurdu. Ardından aklına bu yatakta ikisinin yattığı gelmişti.
Sonra papatya kokusunu hatırlamıştı. En sevdiği çiçek papatyaydı ve Minho'da papatya kokuyordu.
Papatyalar sadece koparıldıktan sonra kokarlardı. Ölümün güzel kokusu gibilerdi papatyalar.
O şu an bilmiyordu ama Minho'da onun için öyleydi. Ölümün güzel kokusuydu...
🗣️👤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puppeteer
Fanfiction» İnsanların haberi olmadan insanlarla beraber Dünya'yı paylaşan kuklacılar yaşamak için kuklaya ihtiyaç duyarlar. Kuklacı Minho, tek arkadaşı dışında kimseyle konuşmayan ve anksiyetesi olan Jisung'u kuklası seçer. Peki bundan sonra ne olacaktır? ...