20

2.5K 394 174
                                    


Changbin Minho'nun yatağının başında mızmızlanıyordu "Minho'm bu sensiz okula gidişimin 10.günü artık o yataktan kalkıp benimle okula gelir misin?"

Minho göz devirip yatağın diğer tarafına dönmüştü. Changbin bu sefer Minho'nun sırtını dürtüyordu.

"Jisung bugün okula gelmeyecek zaten benle gel işte." Minho Jisung'un ismini duymasıyla yatakta doğrulup Changbin'e bakmıştı.

Kaşlarını çatarak konuştu "Neden?". Changbin omuzlarını silkip "Babasının ölüm yıldönümüymüş annesiyle beraber mezarını ziyaret edeceklermiş." Demişti.

Minho Jisung'un babasını nasıl kaybettiğini biliyordu. Zihnini okuduğunda öğrenmişti.

Onun yanında olmak istediğini hissediyordu. Kuklası olarak zihnine girmeyi düşündü ilk önce. Sonra ondan uzak kalma nedenini hatırlamıştı.

Sehpanın üzerinde duran çizimi eline almış minik bedeni nasıl sardığını görmüştü. Changbin göz devirip elinden kağıdı çekmiş ve eski yerine koymuştu.

Ardından Minho'yu iki kolundan çekerek kaldırdı. Minho oflarken kendini banyoda sabah rutinini yaparken bulmuştu.

Chan içeriden neşeyle bağırdı "Bugün size ziyafet hazırladım.". Changbin gelen güzel kokularla mutfağa koşmuştu.

Üst üste koyulmuş pankekleri gördüğünde kimseyi beklemeden yemeye başlamıştı. O sırada içeriye Minho girmiş Changbin'in yemek üzere olduğu pankeki elinden çekip kendi yemişti.

Zevk aldığını belirten sesler çıkartıp "Tadı çok güzelmiş" dediğinde Changbin öldürücü bakışlar atmaya başlamıştı. En son pes edip yeni bir tanesini yemeye başlamıştı.

Chan da aralarına katılıp "Ben yaptım tabiki de güzel olacak." Demişti. Birkaç tanesini aynı anda ağzına sıkıştırıp okula gitmek için mutfaktan çıktı.

Minho ve Changbin arkasından iğrenen bakışlar atıp yemeye geri dönmüşlerdi.

Minho ağzındaki lokmayı yutup konuştu "Felix'le nasıl gidiyor?". Changbin Felix'in adını duyar duymaz sırıtmaya başlamıştı.

"Çok güzel gidiyor." Bu her halinden belliydi zaten. İlişkileri masaldan fırlamışcasına güzeldi.

Minho arkadaşının mutluluğuyla mutlu olmuş gülümsemişti.

❄️

Jisung babasının mezarının yanına çömeldi. Annesi de tam karşısında ağlamamak için dudaklarını dişliyordu.

O günün anıları zihnine dökülmeye başladığında düşünmeyeceğim diyordu kendine Jisung.

Annesi daha fazla dayanamamış mezarın yanından uzaklaşmıştı. Yeteri kadar uzaklaştığında ise ağlamaya başlamıştı.

Jisung yalnız kaldığında babasının mezar taşına sarıldı. Fazla soğuktu. "Kışın kardan adam yaptığımızda onlara sarılırdım hatırlıyor musun? Şu an bu taş onlardan daha soğuk baba."

Üzülmek istemediği için gülmüştü. Yılın 364 günü üzgündü ama bugün mutlu olmalıydı.

Annesinin en çok üzgün olduğu günde güçlü durmalıydı. Ayağa kalkıp uzakta ağlayan annesinin yanına gitti. Kollarını kadının beline dolamış başını da omzuna koymuştu.

"Ağlama artık." Annesi belinde duran oğlunun eli okşadı ve kafasını yana çevirip saçlarına bir öpücük kondurdu.

"Tamam ağlamıyorum. Babanın en sevdiği restoranta gidelim mi?" Sevecen sesiyle sormuştu. Ağladığından dolayı sesi biraz çatlak çıkıyordu.

Puppeteer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin