26

2.1K 349 156
                                    


   "JİSUNG ÇOK MUTLUYUM ŞU AN" Felix odada zıplarken bunları söylediğinde Jisung da gülümsemeye devam ediyordu.

Arkadaşına Minho'yla sevgili olduklarını anlatmıştı. Arkadaşı da bunu öğrenince sevinçten zıplamaya başlamıştı.

  "Çifte randevuya çıkalım." Dedi zıplamayı bıraktığında. Jisung buna gözlerini deviremeyecek kadar mutlu hissediyordu.

  İki yıldır ilk defa bu kadar mutluydu.

  Felix yatağın bir köşesine otururken ciddi bir yüz ifadesi aldı "Cidden çifte randevuya çıkalım.".
 
  Jisung Felix'in ciddi olduğunu anlamış dudaklarını büzerek düşünüyormuş gibi yapmıştı. Felix tüm mimiklerine dikkat ederken umutla ona bakıyordu.

  Jisung gülüp arkadaşına dönüp kafasını salladı "Çıkalım". Felix bu cevaba mutlu olup tekrardan ayağa kalkıp zıplamaya başlamıştı.

  Mutlu olduğunda zıplama alışkanlığı edinmişti. Jisung "Yalnız..." dediğinde donup ne diyeceğini bekledi.

  "Minho'ya da sormam lazım." Felix geri yatağa otururken "Tamam ara sor o zaman" demişti.

  Jisung tek kaşını kaldırıp "Şimdi mi?" diye sordu. Felix başını sallayıp "Zaman kaybetmeye ne gerek var." demişti.

  Kendisinin de Changbin'e sorması gerekiyordu ama Changbin'in kabul edeceğini biliyordu.

  Jisung telefonu çıkartıp telefon rehberine girmişti ki bir şeyi hatırladı "Yalnız Felix". Telefonun ekranını Felix'e çevirmiş 5 kişiyi kaydettiği telefon rehberini gösteriyordu.

  "Minho'nun numarası ben de yok." Felix bu dediğine gülerken ciddi olduğunu anlamış gözlerini devirmişti.

  "Sevgilinin telefon numarasını nasıl bilmezsin ya! Gerçi siz farklı bir iletişim tekniği kullanıyordunuz" Jisung bu dediklerine gülmüş.

  Aklına iletişime geçtiği anlar gelmişti. Bunları hatırlarken gülümseye devam ediyordu. Felix arkadaşının bu halini görünce omzuna hafif vurmuştu.

  "Sen aşık değildin bu kadar bir günde ne değişti?" Jisung ona çatık kaşlarla bakmaya başladı.

"Bu soruya ben değil duvarımdaki çizimler cevap versin." eliyle Felix'in arkasında duran duvarı göstermişti.

  O kadar çizim vardı ki duvarın rengi gözükmüyordu.

  Felix arkadaşına hafifçe sırıtıp "Bu konuyu boşver de ben Changbin'e söylemeye gidiyorum. Sen de bir şekilde söyle Minho'ya" demiş sözleri bitince de rahatça konuşmak için odadan çıkmıştı.

  Jisung Minho'nun zihnine girmeyi düşünmüştü ama nasıl girildiğini tam anlamamıştı. O an yaşadığı duygu karmaşasında kendini Minho'nun zihninde buluyordu. Bunun kontrol dışı bir şey olduğunu düşünüyordu.

  Sırtını yatağın başlığına yaslamış gözlerini sımsıkı kapayarak Minho'nun zihnini hayal etmeye çalışıyordu. Onun papatya kokusunu düşünüyor. Zihnine girmek istediğini söylüyordu kendine.

  Uzun çabaları sonuçsuz olunca zihnine girmekten vazgeçmişti.

  Vazgeçtiği sırada vücudunun hafiflediğini hissetti.

  "Minho?" demişti.

   Minho gülerek "Sevgilim?" diye yanıtladı.

  Jisung bunu demesiyle tekrardan sırıtmaya başladı. Şakaya vurarak konuşmuştu "Sevgilim dediğin çocuğun telefon numarasını bilmiyorsun."

  "Zihninden geçen her şeyi duyabiliyorum ama" sesi hafif yüksek çıkmıştı.

  "Aaa! Öyle mi? Ne düşünüyorum şu an?" Jisung hemen ona söylemek istediği şeyi düşündü.

"Beni çok sevdiğini" kıkırdama sesleri Jisung'un beyninde yankılanıyordu.

  "Evet seni çok seviyorum" Minho bunu sesli demesini beklemediği için heyecandan vücudunun karıncalandığını hissetti.

"Ben de. Ben de seni çok seviyorum."

  Hızlı gelişiyordu ilişkileri. 2 aydan beri konuşan bir çiftin şu an bu kelimeleri kullanması normal değildi.

  Ama Jisung sıkılmıştı heykel çocuğu uzaktan izlemekten. Minho ise biliyordu zamanları yoktu.

O her saniyesini pişman olmadan yaşamak istiyordu.

"Minho Changbin ve Felix ile çift randevusuna çıkıyoruz bu arada. Söyleyeyim dedim."

Minho'nun kaşları çatıldı "İkisini de her saniye evimde görüyorum zaten. Biz ikimiz ayrı bir randevuya çıkalım."

"Changbin ile aynı evde yaşıyorsun tamam da Felix'i nasıl görüyorsun?" Olaylardan biraz uzak kalmıştı Jisung.

"Bizim evden çıktığı yok çocuğun. Annesi de evde sadece erkekler var diye rahatça yolluyor. Sorunun 'sadece' kısmında olduğunu anlamasını bekliyorum ben de."

  Jisung bu dediğine gülmeye başlamıştı. "Lee teyze kızmaz o kadar zaten de Felix bunu anlatmamıştı bana."

"Neyse konumuz bu değil. O çift randevusuna gideceğiz itiraz kabul etmiyorum." Konuyu değiştirmeye çalışan Minho'nun çabaları başarısız olmuştu.

  "Ben kuklacınım senin. Gitmiyoruz dersem gidemezsin."

  Bir süre durmuş Jisung tam bir şey söyleyecekken tekrar konuşmuştu.

  "Ama hanımcılık kazanacak. Tamam gidelim o zaman. Siz ayarlayın Felix'le."

  Jisung dediği şeyle mutlu olmuştu. Minho'nun ona önem verdiğini biliyordu. Bu yüzden Minho'nun telefon numarasını almış bedeninin tekrar ağırlaştığını hissedince de Minho'yu telefondan aramıştı.

Felix saatler sonra odaya geri döndüğünde kulağında telefonla, yatakta gülümseyerek uyuyan Han'ı görmüştü.

  Bu manzaraya gülümseyip telefonu kulağından almış yorganı da üzerine örtmüştü.

  Odadan çıkmadan önce arkadaşını alnından öpmeyi unutmamıştı.

  Alından öpmenin onlar için anlamını ikisi de çok iyi biliyordu.

🗣️👤

  Bu arada 2. bölümde alından öpme olayını açıklamıştım. Unuttuysanız diye söyleyim.

  Alından öpme Jilix'in dilinde kötülüklerin yerini sevgi alması demek. Birbirlerini desteklediklerini böyle ifade ediyorlar

Puppeteer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin