Minho yataktan kalkmadan önce Jisung'un zihnine onun gibi yatmasını söylemişti.
Jisung Minho'nun sağ tarafına yatarken Minho doğruldu. Onun bu hareketiyle Jisung'da doğrulmuştu.
Bedenlerinin birbirine bağlı olması çok yorucu bir durumdu. Her hareketlerini hesaplamak zorunda kalıyorlardı.
Minho Jisung'un zihnine tekrar konuşup onun önüne geçmesini söylemişti. Minho hareket etmemeye özen gösteriyordu.
Jisung yatakta dizlerini süreyerek Minho'nun önüne geçti. Ağlamaktan kızarmış gözlere sahip sevgilisinin gözlerinin için baktı tüm sevgisiyle.
Bakışmaları onlarda ağlama isteğini daha fazla arttırıyorlardı. İkisi de biliyordu. Bu sondu. Onların son saatleriydi.
Yine de konuşmama kararı aldılar. Jisung bedenlerini eşitledi. Minho yatalak bir hasta gibiydi şu anda. Özgürce hareket edemezdi.
Normal bir insan olmak için her şeyini verirdi şu an. Ne olurdu normal bir insan olsaydı? Sevdiği çocuğu tüm kalbiyle sevebilseydi.
Şimdi düşününce o kadar da pişman değildi Minho. Jisung'u iyileştirmişti en azından. Kendisi onu bıraksa da arkadaşları her zaman yanında olacaktı onun.
Sesli konuşursa sözcüklerin birbirine gireceği için yine Jisung'un zihnine konuştu.
"Sincabım ben seninle hep ay ışığının altında oturmayı hayal etmiştim." Minho sağ gözünden bir damla yaş düşerken kurmuştu cümleyi.
Minhoyla eş zamanda sol gözünden yaş düşen Jisung bu cümleyle sevgilisine bir gülümseme sunmuştu. Ardından kafasını sallayıp "Hadi dışarı çıkalım" demişti.
Minho bir anlığına bedenlerinin birleştiğini unutup başını olumlu anlamda salladı. Han'ın da kafası aynı şekilde sallanmıştı.
Minho bunu fark edip özür diledi Han'ın zihnine. Han gözleriyle sorun olmadığını anlattı. Minho şu an hiç görmediği kadar hassastı.
Bu yüzden kendisi daha güçlü durmalıydı.
Dizlerinin üzerinde ilerleyip Minho'nun omzuna başını koymuş ardından kollarını beline sarmıştı.
Minho'ysa sadece kokusunu içine çekebilmekle yetiniyordu. Şaka gibiydi.
Jisung Minho'dan ayrılıp kendi yatağa yatmıştı. Minho yatağa yakın duran tekerlekli sandalyeye -Chan alt kattaki komşularından ödünç almıştı- kendini oturturken onun yaptığı şeyleri Han'ın da yapmasını engelleyememişti.
Jisung Minho tamamen durduğunda eski haline dönmüş. Tekerlekli sandalyenin arkasına geçip Minho'yu odadan çıkarmıştı.
Kapının önünde yere çökmüş bir şekilde ağlayan Chan'ı görmeyi beklememişti Minho.
Chan sanki 2 saniye önce ağlamamış gibi ikisini görünce sıcak gülümsemesini onlara sunmuştu.
Minho arkadaşının bu halini ikinci defa görüyordu. İlk gördüğü yer Minho'nun ailesinin öldürüldüğü zamandı.
İçinden 3'e kadar saydı. Beyni tam 3 dediğinde Chan daha fazla dayanamamış Minho'ya sarılmıştı.
Olayı karşı koltuktan izleyen Changbin de koşarak yanlarına gitmiş onlara sarılmıştı. Bu 3 genç -105 yıldır yaşamaları genç olduklarını değiştirmiyor- çocukluk yıllarına dönmüş gibi grup kucaklaşması yapmıştı.
Minho sincabını ağlatmamak için ağlamamaya çalışsa da daha fazla direnememiş kollarını 2 kardeşinin etrafına sararak ağlamaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puppeteer
Fanfiction» İnsanların haberi olmadan insanlarla beraber Dünya'yı paylaşan kuklacılar yaşamak için kuklaya ihtiyaç duyarlar. Kuklacı Minho, tek arkadaşı dışında kimseyle konuşmayan ve anksiyetesi olan Jisung'u kuklası seçer. Peki bundan sonra ne olacaktır? ...