54. BÖLÜM

496 27 3
                                    

Busenin emar çekilmesinin ardından kızlar odalarına geri dönmüş ve erkeklerin yemekleri ayarlamaya çalıştıklarını görmüşlerdi. İkisi birden gülümseyerek sevgilelerine baktılar. En zor zamanda yanında olan kişi bulmak bu devirde zorken onlar çifte kombo yapmış ikisine de öyle biri gelmişti. Arslan Aybarsın elinden tabağı alıp sinirle konuşurken "yanlış yapıyorsun. Bak onu buraya koyacaksın" Aybars dikleşip gülerken "ne alaka. Buraya da gayet iyi oluyor" Arslan kıstığı gözlerle Aybarsa dönerken "bak gereksiz sana denileni yap. Bir bildiğim var herhalde" dedi. Aybars haha diyerek Arslana yaklaşırken "bak ergen kılıklı. Ben ne yaparsan doğru yaparım" dedi. Kızlar ortamın gerginliğini gülerek izlerken Berrin sonunda hafif öksürerek birbirine ilerleyip kavga etmeye çalışan erkeklerin dikkatini çekti. Malum Berrin onların bu halini gördükçe küçük çocuk gibi atışmalarını gülerek izlese de bu kavga büyüsün istemiyordu.

Buse ayağa kalkarken Aybarsa doğru ilerledi. Bir anda herkesi şok eden Busenin ulu orta bayılmasına karşı Aybars son anda sevgilisini yakalayabilmişti. Herkesin yüreği ağzına gelirken Berrin bağırarak hemşireleri çağırdı. Neden veya nasıl bir anda bayılmıştı anlam veremiyordu. İçeri hızla giren hemşireler Aybarsın kollarının arasında baygın yatan Buseye karşı hızla işlem yapmaya başladılar. Aybars endişeyle hemşirelere dönerken sevgilisinin iyi olup olmayacağını sordu. Hemşire "doktora sorun" diyerek Aybarsı umursamazken Aybars kaşlarını çattı. Sevgilisi burda kucağında baygın yatarken onunla böyle ilgilenilmemesine karşı "ne demek doktara sor. Sen necisin. " Dedi. Aybars Buseyi nazik bir şekilde Yatağa yatırdıktan sonra aynı hemşireye döndü. Kaşları öfkeden çatılmış bir halde hemşireye bakarken odaya giren Busenin doktoru, telaşla Buseye ilerledi. Göz bebeklerine ve kalp atışına bakarken "her şeyi temiz. Bu da demek oluyor ki Buse Hanımın tümörü ilerlemeye başladı. " Berrin telaşla kaşlarını çatarken "nasıl yani?" dedi. Doktor Buseden gözlerini ayırıp "demem o ki o ağaçlara çarpması beklediğimiz yan etkiyi göstermeye başladı. Tümörü tetikledi. Ameliyat etmemiz gerekiyor. Beynindeki tümörü çıkarmamız lazım aksi takdirde bayılmalar artı felç gibi kalıcı hasar verecek şeyler de gerçekleşebilir" dedi.

Berrin duydukları karşısında yıkılırken yere çöktü. Daha temin iyi olan kardeşi nasıl bir anda ameliyata girecek kadar kötüleşmişti. Hayat neden adaletli değildi. Aybars boğazında oluşan yumruyla Buseye döndü. "Ameliyat için ne bekliyoruz o zaman" derken doktor "maalesef Aybars Bey. Bu o kadar kolay bir ameliyat değil. Ameliyat oldukça tehlikeli. Buse Hanımı yaşatma ve kalıcı felce veya masada kalmasına sebep olabilir. Bu çok önemli bir karar. Bunu ailesi ve Buse Hanımın onaylaması gerekli. Aksi halde ameliyat olamaz" dedi. Berrin ellerini saçlarına götürüp ağlamaya başlarken Arslan Berrinin yanına çökerek kollarını ona doladı. Aybars elini yumruk yapmış duvara yaslarken başını ellerinin üzerine koydu. "Ameliyat olmazsa ne olur" diyen Berrine karşı doktor "en fazla bir hafta yaşar Berrin Hanım. Tabi ona yaşamak denirse. Tabi bu süre uzayadabilir. Ama felç veya sürekli kriz yaşamasına neden olur. Yani anlayacağınız ne olacağını kestirmek kolay değil" dedi. Ve izin isteyerek odadan ayrıldı.

Berrin ağlayarak Arslana sarılırken "onu kaybedemem Arslan. O... o benim her şeyim. O benim ikizim. Benim kanım" dedi. Arslan şşşt derken "onu kaybetmeyeceğiz Berrin. Böyle düşünme. Kendini üzme" dedi. Aybars öfke ve çaresizlik içerisinde ağlayarak odadan çıktı. Elleri duvarda sürtüyor destek arıyordu. Canı çok yanıyordu. Bu nasıl bir çıkmazdı. Buse ameliyat olsa da olmasa da ölebilirdi. Nefes almayı unutmuş bir halde yalpalayarak hastaneden ayrıldı. Kendinde değildi. Deli gibi ağlıyordu. Canı çok fazla yanıyor bu yüreğine fazla geliyordu. Eli kalbine gitti. İşte işte tamda en acıdığı nokta burasıydı. Busenin ait olduğu yerdi. Hastanenin bankında zorla oturmayı başarırken acıyla inledi. Bu nasıl bir acıydı. Sevdiği içerde ölümle burun burunayken onun bu halde çaresiz kalması nasıl olabilirdi. Ellerini saçından geçirirken neden... Dedi kısık sözleri kendinin bile duyamayacağı şekildeydi. Aldığı her nefes boğazına batarken çaresizlik içerisinde ağladı. İlk defa hiçbir şey bilmiyor ilk defa kendini bu kadar çaresiz hissediyordu. Sevdiği kızın her geçen gün ölmesi... Bu düşünce yüreğini darladı. Ayağa kalktı. Sonra yeniden oturdu. Kendinde derman bulamıyordu. Buse ölürse.... İşte o zaman Aybarsın yaşaması da saçma olurdu. Aybars Busesiz hayat düşünemiyordu. Buseyi kaybedemezdi. Kaybederse onun da cenazesi o gün kalkmalıydı. Kalkmak zorundaydı.

Berrin mahfolmuş durumda Arslan'ın koynunda kaç saat ağladı farkında değildi. İlk defa bu kadar çok ağlamıştı. İlk defa duyguları herkes tarafından görülmüştü. Ve İlk defa bu kadar acizdi. Kardeşi, ikizi, kendi kanının ölme olasılığı onu berbat duruma sokmuştu. Kendini çok yorgun ve aciz hissediyordu. Gözleri, yorgunluktan ve ağlamanın verdiği o lanet durumdan sonra kapanmaya başlamıştı.

Arslan Berrini usulca kanepeye yatırdıktan sonra sessizce odadan ayrılıp Aybarsın peşinden gitti. Sonuçta Aybars aptaldı. Busenin bu durumuna karşı kendini vurma durumu vardı. Gerçi Berrinin öldüğünü düşününce Arslan hak vermişti. O da Berrinin olmadığı bu boktan dünyada yaşamak istemezdi. Arslan'ı bu hayata bu dünyaya bağlayan Berrindi. Hastanenin dışına çıkıp her yerde Aybarsı ararken köşede mahfolmuş Aybarsı gördü. O tarafa ilerlerken hıçkırarak ağladığını duydu. Arslan'ın bile yüreğine dokunmuştu. Ona kafa tutan adamın bu hali onun ne kadar çaresiz olduğunu gösterirdi. Buseye çok değer verdiği belliydi. Yanına usulca otururken "güçlü ol gereksiz. Sen güçlü olmazsan Buse de çöker." dedi. Aybars Arslanın sözünü duyduğu gibi kendini toparlamaya çalışırken dediklerini düşündü. Bu durumda bile ona gereksiz demesi Aybarsı şaşırtmamıştı. Aybars burnunu çekerken "farkındaysan ergen, Busenin yanında değil dışarda mahfolmuş durumdayım" dedi. Arslan gözlerini kısarken "teselli etmeye çalışıyorum. Ne diye beni bozuyorsun" dedi. Aybars buruk bir şekilde gülerken başını salladı. "Sen buna teselli mi diyorsun?" dedi. Arslan gülerken "valla sana destek olmaya gelmiyor gereksiz. " Dedi ve ayağa kalkmadan önce Aybarsa sigara uzattı. Aybars sigaraya bakarken hayır diyerek başını önüne çevirdi.

Geçen üç saatin sonunda Buse ayılırken Berrin ve Aybars Busenin yanında bitti. Aybars hızla Busenin elini tutarken iyi misin diyerek sordu. Buse ne olduğunu hatırlamıyordu ama iyi bir şey olmadığı kesindi. Aybarsın Berrinin gözleri hep şişmişti. İkisinin de ağladığı çok belliydi. İçine düşen sıkıntıyla ikisine baktı. "Ne oldu. Tümör kötü mü?" dedi. Berrin başını eğerken Aybars dudaklarını Busenin alnına bastırdı. Ağlamamak için kendini sıkarken gözlerini yumdu. Buse sorduğu sorunun cevabını alırken ağzından kaçan hıçkırığa engel olmadı. Titreyen sesiyle "yaşamam için bir şansım yok mu?" dedi. Aybars bu soruya cevap veremezken gözlerini daha sert yumdu. Buna rağmen göz yaşı firar etmiş Busenin saçını ıslatmıştı. Berrin dolu gözleriyle kardeşine baktı. "Var Buse... ameliyat olmak" Buse buruk bir tebessüm ederken "o zaman olayım" dedi. Berrin başını olumsuz anlamda sallarken "ama ameliyat çok tehlikeliymiş Buse... Orda da öle.."cümlesini bitirmeye yüreği dayanamamış ve ağzını kapatmıştı. Göz yaşları ardı arkası kesilmeden akarken Buse de ağladı. Ölmek değil de sevdiklerinin bu hali ona daha çok koyuyordu. Canı yanıyordu ama o öyle bir acı değildi. Bu kalbini etkileyen bir acıydı. Paramparça olan kalbinin acısıydı... 

kürkçü dükkanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin