8. BÖLÜM

3.1K 97 4
                                    

Aşağı gergin bir şekilde insemde hemen kendimi toparlayıp gülümseyerek muhabbete dahil olmuştum. Kızlar selinayın hala sevgili konusunu konuşuyorlardı.

Hemen kendimi olaya dahil ederken "zorlamayın artık. Sabahtan beri kızın peşindesiniz"berrin göz devirirken elifte sustu. Bu sefer aynı soruyu elife sordum. elif umutsuz vaka olduğunu belli ederek"nerde kaliteli erkek. Olsa da bende kendime eş gönlüme kral yapsam. Ama yok" gülümserken "varda sen görmüyorsun dur"dedim. Olabilir derken kaldığımız yerden muhabbete devam ettik. Saat gece yarısına gelmişti. Telefonumu elime alırken saatin biri geçtiğini gördüm. Ne ara bu kadar geçmişti anlam verememiştim.

Kızlar etrafa dağılmıştı. Berrin ve elif bahçeye çıkmış muhabbet ederlerken selinayda kucağıma yatmış uyukluyordu. Canımın sıkılmasına karşı telefonumdan aybarsı aradım. Yürek yemiş olabilirdim ama uyku sersemi ve ne yaptığımı kestiremeyecek kadar uykusuzluktan sarhoş olmuş durumdaydım. Yani ne yaptığımın farkında bile değildim. Açılmayacak diye beklediğim telefon açılınca afallasam da  sert otoriter sesin ismimi seslenmesi ile konuşmaya başladım. "Sen cezalarında neyi kastediyorsun?? Beni da cafenin lavabosuna kilitlemezsin öyle değilmi?"  Karşıda aybarsın sesi dışında bütün sesler kulağımı doldururken arkadan gelen erkek sesleri yavaş yavaş kesildi.  aybarsın sesini sonunda duydum. "Beni aramak için güzel bir bahane olarak bunu mu türettin. İlk günlerden bana bağlanma istersen"sinirle yerimde dikleşirken alayla"hah!! Sende kimsin be?? Benim canım sıkılıyordu ve sataşabileceğim en uygun insan sen olduğundan arama ihtiyacı hissettim. Yoksa benim arayabileceğim daha yakışıklı ve odun olmayan erkekler var. Sen merak etme" sinirimi ses tonuna yansırken aybarsın telefonu yüzüme kapanmasından sonra şaşkınlıkla telefona baka kaldım.

İşte şimdi ayılmıştım. Ben ne diye bunu aramıştım ki. Sinirle yerimde tepinme fikri cazip gelse de kucağımda yatan selinay buna engel oldu. Derin bir nefes alırken onu engelledim. Aşırı derece sinirli olmam onunla uğraşmanın saçmalığını kanıtlamıştı. Başımı geriye atarken telefondan gelen arkadali konuşan sesler zihnimde canlandı. Nerdeydi acaba?? Başımı olumsuz anlamda sallayarak kendine gelmeye çalıştım. Ondan bananeydi. Selinayı uyandırmadan kucağımdan indirirken içeriye giren berrin ve elife baktım. Berrin bana bakıp "biz yatıyoruz" diyerek yukarıya çıktı. Elif arkasından yukarı çıkarken bende selinayın üstünü örterek sessiz bir şekilde bahçeye yöneldim. Bahçede bulunan abimin stoklarından beyaz şarabı bardağa doldurarak hazırda bulunan çardağa oturdum. Canım sıkılıyordu ve aybarsın  sıkıldığında yararlanabileceğin insan olmadığını anlamış oldum. Bardağı hafif hafif yudumlarken bahçeyi inceliyordum.

Evimiz şehir içine yakın bir yerde yer alıyordu. Bahçe yola bakıyordu. Bahçenin etrafı küçük çitlerle kaplıydı. Tatlı samimi ve korunaklı bir bahçeydi.  Evin önüne yanaşan siyah araba dikkatimi çekti. Bardağı kenara bırakıp oraya yönelirken arabadan inen aybarsla duraksadım. Onun burda ne işi vardı. Rahat bir şekilde çitlerden atlayarak bahçeye girdi. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Beni fark etmemiş olacakki telefonla uğraşıyordu. Büyük ihtimalle beni aramaya çalışıyordu lakin onu engelledimden haberi yoktu. Bardağı yeniden elime alıp rahat bir şekilde çardağa kurulurken burda ne yapıyorsun dedim. Aybars bana doğru dönerken olduğum yere doğru ilerledi. İri cüssesi ışığın altında büyümeye başlamıştı.

Bir insan nasıl bu kadar endamlı olurdu anlayamıyordum. Kendimi hızla toparlayarak bardağımdan büyük bir yudum alıp ona baktım. Gözleri önce bardakta sonra benim üzerimde gezerken çardağın boşta kalan kısmına oturarak rahat bir şekilde bütün alanı kapladı. Kollarını arkama ve diğer tarafa olmak üzere yayarken aynı zamanda bacaklarını da hafif aralayarak başını geriye atıp gözlerini yumdu. Şuanda  neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Bu ne halt yiyordu. Büyük rahat alanım onun yüzünden daraltılmış ve en köşeye geçip sıkışmış vaziyette ona bakıyordum. "Farkında mısın bilmiyorum ama burası özel mülk elini kolunu sallayarak buraya giremezsin. özellikle rahat olduğum çardağa iri cüssenle kaplayamazsın"dedim.

Ayaklarını birleştirip kollarını kendine çekerken öne eğildi. Kollarını ayaklarının üzerinde birleştirip kafasını yana eğmiş gözlerini gözlerime dikti. Ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışırken kısmış olduğum gözlerimle koyu kahverengi gözlerine bakıyordum. Başını önüne eğip kafasını ellerinin arasına aldı. Esen rüzgarla çıplak ayaklarımla çıkmanın verdiği üşümenin etkisiyle ayaklarımı kendime çekip bağdaş kurdum. Bardağımın son yudumunu alıp bardağı masaya bıraktım. Kendime bir tane daha doldurmak için şişeye uzanırken elimden alınan şişeyle kaşlarımı çattım. "Ne yapıyorsun sen?" Şişeyi benden uzak tarafa koyup sırtını banka yaslayıp bana baktı. Masanın diğer tarafına yürümeye üşendiğimden aynı şekilde banka oturdum.

Sessiz kalması oldukça can sıkıcı hal almıştı. "Normalde de bu kadar sıkıcımısın" alayla dudağı yukarı kıvrılırken "dediklerimi dinlemeyip aksine bana inat yaptığın şeyi konuşmaya geldim" sorduğum soru boşta kalıp konunun değişmesi afallamama sebep oldu. Dediği şey yeniden zihnimde canlanırken yediğim halt aklıma geldi. "ah bende tam yatmaya gidiyordum. İyi geceler" diyerek ayaklanırken kolumdan tutulup zorla yerime bir daha oturtturulmam ile şaşkınlıkla aybarsa baktım. İşte şimdi sinirlenmeye başlıyordum. Canın yanmıştı. Beni sinirlendirmek istemezdi. Ben buse kılıçarslandım. "Sen ne halt yiyorsun be. "Sinirle ona bağırırken aybars kaşlarını çattı. Bende ses tonumun farkına vardım.

  Ne Berrini buraya toplamak ne de selinayı uyandırmak istemezdim. Aybarsa bakıp devam ettim. "Ben sana hesap vermek zorunda değilim Aybars anlıyor musun. Ve sen buna karşı hiç bir şey yapamazsın" Aybars kaşlarını çatsada oldukça rahat bir şekilde bana bakarak yüzüne tehlikeli ve beni ürküten gülümsemesini koydu ve "ben sana ilk başta ne dedim hatırlıyormusun buse?? Ağıma düştüğünü söyledim. Ve ben asla ağıma düşenleri affetmem" gözlerimi kısarken bir anda ayaklandım. Bunu beklemediğimden afallamış ve ondan uzaklaşmama karşı bir tepki verememişti. "Belliki senin ağına bir çok kız düşmüş ve onlara da aynı şeyi yapmışsın. Ama ben onlar gibi değilim aybars. Kendine başka yem bul"öfkeyle eve girmek için ilerledim. Bu duruma neden bu kadar öfkelendiğimi bile anlayamazken kolumun tutulup aniden çekilmesi ve sert cisme daha doğrusu sert bir bedene çarpmamla duraksadım.

Kolumu kurtarmaya çalışırken öfkeyle yerimde debelendim. İri cüssesinden kolumu kurtaramazken sinirle ona baktım. Ona bakmam için başımı kaldırmam gerekiyordu üstelik. Bu daha çok moralimi bozmuştu. Gözlerine bakarken sinirle "bırak kolumu" dedim.  Umursamaz bir şekilde "konuyu yanlış yerlere çekip konudan sapma"sakin çıkan sesine kıyasla ses tonu oldukça ciddi ve netti. Gözlerimi kısarak "konuyu saptırdığım yok aybars. Benden uzak dur ben o ağına girmiş olan... "Konunun çok saçma yerlere gittiğini fark edip sustum. Ben kendimi niye sürekli birileriyle kıyaslar duruma sokmuştum.

Sinirle "peşimi ve hayatımı rahat bırak. Ben sana hesap vermek zorunda değilim. Ben abime hesap vermiyorum" kolumu elinden kurtarıp evin kapısına giderek kapıyı açtım. İçeri girmek için adım atmama izin vermeden kapanan kapı ve ensemde hissettiğim nefesle durdum. Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalışırken kulağımın dibinden gelen nefes ve ardından aybarsın sesini duydum. "Ben abin değilim buse. Bu duruma alışmaya başlasan iyi olur." Ayak seslerini duymamla rahatladım. Sonunda gidiyordu. Onunla tartışmaya artık dermanım kalmamıştı. Beni iki dakika da hayattan bezdirmişti. Ben onunla nasıl baş edecektim. İflah olmaz inadı vardı. Bir insanın nasıl olurda benden daha çok inadı olurdu anlayamıyordum. Kafamı dayadığım kapıdan kaldırarak içeriye girdim. Sersem gibiydim. Hepsi aybarsın suçuydu.

kürkçü dükkanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin