34. BÖLÜM

793 36 7
                                    

Kızları hastaneden alan Bartu hepsinde gözlerini gezdirdi. Hepsinin yüzünün beş karış olması üstüne birde Berrinin yararlı olması onun sabrını taşırmasına ramak kalmasına sebep oldu. Sabır çekerek onları eve bırakırken Berrin abisine dönüp, sonra sana her şeyi anlatırım ama bugün olmaz dedi. Bartu gözlerini kısarak ona baktı. Konuyu daha fazla uzatmayarak ben Aybars'ların yanına gidiyorum. Demiş ve Berrin eve taşıyıp kanepeye oturtturarak arabaya geri dönmüştü. Berrin içerde ona merakla bakan gözlere karşı derin bir nefes alarak her şeyi anlatmaya başladı.
*****************

4 sene önce Berrinin ağzından

Hazırlamış olduğum çantamla aşağı inerken abime baktım. Çatık kaşlarıyla bir bana birde çantama bakarken yeniden ona sormadan yaptığım planlara kızacağını anladım. Ama maalesef ben huyum dan vazgeçemiyordum. Abim nereye diye sormasıyla "İstanbul'a Busenin yanına. Çat kapı ona baskın yapacağım" dedim. Abim gözlerini sinirle yumarak "daha eğitimin bile tam değil Berrin. Tek başına ziyaret de ne demek. Orda başına bir şey gelebilir artık sende bu işlerdesin." Aşırı panik olmasına karşı dudaklarımı dişledim. "Abi lütfen yapma. Bu işlerde olmam özgürlüğümü kısıtlayacağını söylemedin. Hem bana bu konuyla alakalı seçim hakkı da sunmadın. Busenin yanına gideceğim. Kararım dan vazgeçiremezsin." Dedim. Abim inadını bildiğinden bende geleceğim dedi. Sinirle nefesimi dışarı verirken "beni artık rahat mı bıraksan" dedim. Abim öfkeyle gözlerini yumarken "peki ne halin varsa gör. Kaçırılıp işkence görürsen umrumda değil. Duydun mu.?" Gözlerimi devirip çantamı alarak kapıya giderken, bir şey olmayacak diyerek evden çıktım. Ben Buse gibi şehir dışına değil yaşadığımız şehirde kalıp şirkette çalışmayı tercih etmiştim. Hem burda üniversite okuyor boş zamanlarımda da şirketle alakalı işleri yürütüyordum. Arabama binip çantamı ön koltuğa bırakırken heyecanla arabayı sürmeye başladım.

Uzun bir aradan sonra sonunda İstanbula varmıştım. Kalabalık şehre. Kalabalık şehirleri pek sevmezdim. Kimin eli kimin cebinde belli değildi. Belki de abim bu yüzden fazla endişelenmişti. Derin bir nefes alıp trafikte sıkışıp kaldığımdan sakinleşmeye çalışıyordum. Hadi ama bu şehir neden bu kadar kalabalıktı. Sonunda trafik rahatlarken rahat bir şekilde yolda ilerledim. Yaşadığımız şehir İstanbul'a yakın olduğundan iki veya üç saatte İstanbula gelmiştim. Abimin Buse için satın aldığı küçük evin yolunu bildiğimden rahattım. Evin anahtarınım bende olmaması biraz gerilmeme sebep oldu. Çünkü Buse buraya geleceğimi bilmiyordu ve bu aralar sürekli arkadaşlarında kalıyordu. Eve gelip kapıyı çaldım. Uzun bir süre buna devam etmeme rağmen açılmayan kapıyla başımı kapıya yasladım. Tamda tahmin ettiğim şey olmuştu. Sıkıntıyla nefes alıp yanaklarımı şişirdim. Bir kere de hayat yüzüme gülseydi. Arkamı dönüp arabaya doğru ilerledim. Ensemden tutulup çekilmemin ardından burnuma bastırılan mendille duraksadım. Ne kadar debelensem de uğraşlarım boş olduğu gözlerimin kapanıp bayılmamla kesinleşmişti.

Gözlerimi açtığımda karşımda pişkin bir şekilde oturan bir erkeği gördüm. Abimin uyarılarının anında gerçekleşmesine karşı gözlerimi yumdum. Gözlerimin dolmasına engel olamazken bu işlerde bu kadar acemi olmama karşı sinirlendim. Adam sandalyesini daha çok bana yaklaştırırken gerilmeye başlamıştım. Elinde tuttuğu bıçağı giydiğim askılı bluz sayesinde meydanda kalan koluma değdirip sürterken kanımın çekildiğini hissettim. Bıçağı batıracak hali yoktu her halde.

Dudaklarımı dişlerken adamın ne yapmaya çalıştığını anlam veremiyordum. Adam bıçağın sivri kısmını koluma batırırken batırdığı yerden akan kanı görmem uzun sürmemişti. Canım acısıyla yüzüm buruştu. Bu ne biçim bir işti. Ben neye bulaşmıştım böyle. Gözlerim anında dolarken başımı eğdim. "Benden ne istiyorsun!" Adam eğdiğim başımı kaldırırken "her şeyini. Benim kaybettiğim her şeyi senin de kaybetmeni istiyorum." dedi. Bıçağı daha çok tenime bastırırken acıyla inledim. Adamın yüzü keyifli bir hal alırken sinirle yerimde debelendim. Ah öğrendiğim bilgileri o an onda kullanmak çok istiyordum. Adam bıçağın kolumdan çekip gözlerini gözlerime kenetledi. Abimin zorda kalırsam diye tembihleyerek saklamamı istediği bıçak aklıma gelirken ona ulaşmam için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Adam ellerimi önden sandalyeye bağladığından gözleri önünde sakladığım bıçağı çıkartamazdım. Aklıma gelen bütün fikirlere karşı, kafamda tartmadan ani bir hareketle kafamı adamın burnuna gömmüştüm.

kürkçü dükkanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin