14. BÖLÜM

2.6K 82 3
                                    

Çalan telefonuma karşı selinay ve aybars bana dönse de umursamadan telefonumu açıp kulağıma götürdüm. Arayan abimdi ve kessinlikle aybarsı ona şikayet edecektim. "Ne yapıyorsun prenses"diyen sese gülümserken "ben iyi diyim sen inanma olur mu?"dedim.

Abim biraz duraksamış ve ardından "bir sorunmu var. Sen iyimisin"dedi telaşlı sesiyle. Gözlerim anında dolmaya başlarken "bizi emanet ettiğin kişi tarafından bir sorun var"dedim. Aybars kaşlarını çatıp aynadan bana bakarken onu umursamayarak abimi dinledim. "neler oluyor buse. Abim..  endişelendirme beni anlat."dedi.

Üstüme bu kadar titreyen bir abiye sahip olmam daha çok duygusallaşmama neden olurken titreyen sesime engel olamadan "kendisi bana yapmadığını bırakmadı. Bugünde yirmi iki yıllık hayatımda özgürlüğünü hiçe saydı "dedim. Abim sesli küfür savururken aybars dediğim şeye gözlerini devirmişti.

Aptal diyerek kısık sesle söylesemde hemen abime odaklandım. "Ne diyorsun abim sen"dedi. Dur olayı en baştan anlatayım diyerek olayı anlatmaya başlarken selinay bana destek olduğunu gösterip kolumu tutuyordu. Abim sinirle" ben ona güvenip sizi emanet edeyim. O tek göz ağrıma neler yaşatıp ağlatsın. Sıçarım böyle işe. Tamam abim ben hallederim"diyerek telefonu kapatırken dudağıma yansıyan mutlulukla selinaya döndüm.

Kulağına eğilirken abim aybarsı halledicek. artık özgürüz dedim. Selinay tedirginlikle bana baksa da sıkıntı yok dedim. Oda gülümsemeye başlarken sessiz bir şekilde yanlış anlaşılmasın buse. Ben abimi çok seviyorum sadece kıskançlıkları bazen kırıcı oluyor dedi. Ona seni anlıyorum diyerek sarılmıştım.

Duran arabayla hızla aşağı inerken aybarsın konuşma fırsatını sıfıra indirdim. Bilakis abimle konuşmamdan sonra benimle konuşmak ister gibi bir havası vardı. Berrin bizi kapıda beklerken selinayla yanına ilerledim. Aybars onu beklemememize karşı sinirle arkamızdan gelse de şirkete girip ilerlerken arkadan aybarsın bağırmasıyla durdum.

Berrin tehlikeli gülümsemesini dudağına yerleştirmiş kapının önünde duran iki korumaların aybarsı içeri sokmuyor olmasına gülüyordu. Bu gülümsememe sebep olmuştu.

Bu aybarsın bize yaşattığının yanında hiç bir şey olarak kalsa da o bunu hak etmişti. Aybars korumaları ittirip iri cüssesini göstererek bana bakarken alayla gülüp oh canıma değsin diyerek arkamı dönüp asansöre ilerledim. Peşimden gelen berrin elif ve selinay benimle asansöre binerken olayları unutup kendimi heyecana bıraktım. Kendi odama gidiyordum. Kendi şirketimizde kendi odama.

Nasıl bir zenginlikti. Oldukça mutlu bir şekilde duran asansörden indim. Berrin beni yönlendirirken hemen etrafı gezdirmeye başladı. Önce abimin yönetici odasını göstermiş daha sonra kendi odasına götürüp göstermişti. Odasının önünde büyük harflerle CEO yazıyordu. Demekki bu yüzden bu kadar yoruluyordu. Beni odasından ayırıp kendi odama götürürken büyük geniş bir odaya getirip gösterdi. Kapının önünde kocaman ismim ve büyük harflerle soy ismim yazarken onun üstünde müdür yazısı yer alıyordu. Vay anasını. Büyük bir şirketin müdürüydüm. Yüzüme yayılan koca gülümsemeyle içeri girdim. Oda büyük ve ferahtı. Boydan boya cam olup dışardaki manzarayı görmemi sağlayan alan mükemmel bir hava katıyordu. İçeriye döşenen açık renk mobilyalar daha güzel dururken büyük sedir ağacından yapılma olan masama ilerledim. Sandalyeme oturup masaya ellerimi dayarken kasılarak Berrine baktım. Selinay "burası çok güzel"derken hıh benim odam dedim. Elif bu halime gülerken mutlulukla kahkaha attım. Sabah yaşadığım olaylara ilaç gibi gelen odama ve rütbemle mutluluk yaşıyordum. Odaya giren çalışanlarımızdan olduğunu tahmin ettiğim bir hanımefendi berrine selam verip yanıma gelirken "merhaba buse hanım. Ben sekreteriniz ayça. "Diyerek kendini tanıttı.

kürkçü dükkanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin