3. BÖLÜM

5.6K 145 3
                                    

Tamam artık kendimi bu kahverengilerden kurtarıp cafeye geçmeliydim. Öylece durmuş birbirimize bakarken bu kolay olmuyordu. Gözüm etrafta berrini aramaya başlamıştı. Ah bu kız niye ona ihtiyacım olduğunda kaybolurdu. Yanımıza gelen bu erkeğin grubundan çocukla direk kendimi onlardan ayırıp cafeye girdim. Cafede kıyafetleri değiştirebilecek alana girerken derin bir nefes aldım. Bu kadar heyecana kalbim dayanmazdı. Hiç şimdiye kadar bir erkekle bu kadar bakışıp etkilenmiş insan olmasam da anlaşılan her şeyin bir ilki vardı.

Kendimi sakinleştirip önlüğü başıma geçirirken tezgah alanına geçip kendime filtre kahve yaptım. Tekiladan sonra iyi gelirdi. Gerçi ne üzerimde bir sarhoşluk nede çakır keyfi vardı. Alkolden çabuk etkilenen biri hiç olmamıştım. Kahveyi içerken gözlerim etrafta dolandı. Sude tezgahın arkasına geçerken "cafe alanını artık kapatabiliriz bence buse hanım." Haklıydı saat on ikiye geliyordu ve cafe alanında bir tane bile insan kalmamıştı.

Ona teşekkür edip artık evine gidebileceğini söyledim. Sude teşekkür ederek montunu alıp cafeden çıktı. Cafe alanının lambasını söndürürken sadece bara giden kısımların ışıklarını bıraktım.

Bitirdiğim kahveyi bırakırken bar kapısı açılıp dışarıya kavga gürültü birilerin çıktığını duymamla tezgahın arkasına sakladım. Neler oluyordu. Hafif loş ışıkta görebildiğim üç kişinin bir kişiyi kapana kıstırdığıydı. Gözlerim fal taşı gibi açılırken bu olanların yeni açtığımız cafede olması insanı daha da gerilime sokuyordu. Yere fırlatılan erkeğin yalvaran sesini duyabiliyordum. Tüylerim diken diken olurken buna dayanamayacağımı kanaat getirip saklandığım yerden çıktım. Kafenin sahibi bendim bana zarar verecek halleri yoktu her halde. Yeter bırakın artık adamı diye bağırırken aynı zamanda tezgah alanın dan çıkıyordum. Yerde yatan adamın önüne geçerken karşımda duran adamla duraksadım. Hadi ama sen benim gözümde şirket CEO'suydun. Adam beni görünce gözlerini kısarken gerilmeye başlamıştım. Derin bir nefes alırken karşısında dik durdum. Kaşlarını yavaş yavaş çatarken gözlerinde ki siniri görmeye başlamamla kaçma fikri aklıma girmeye başladı. Şuanda abim veya berrinin gelmesine ihtiyacım vardı. Yada her hangi biri. Adam bana doğru bir adım atarken geriledim. Hayırdır neden üstüme yürüyorsun demek çok istesemde cesaretimin olmaması ve korkum buna engel oluyordu.

Gözlerini benden ayırmazken diğerlerine adamı alın dedi. Sert ve otoriter çıkan sesine karşı ürkmüştüm. Bir anda bileğimden yakalanıp duvara yaslanmamla kurtarıcı meleğim olan berrine seslendim. Pis malukatın beni duymayacağından emin olsam da bir nebze beni duyup kurtarsın istiyordum. Adam dibime kadar girerken ellerimi göğsüne dayayıp benden uzak durmasını sağlıyordum.

Kendime Cesaret yüklerken"sen ne yapıyorsun lan. Bırak beni. Ayağımın altına aldım mı can çekişirsin" adam benden uzaklaşıp kaşlarını alayla kaldırırken fırsattan istifade kolunun altından geçip koşarak bar kısmına girdim. Hayatımı nasıl tehlikeye sokarım adlı çalışmayı gözler önüne sürerken bar kısmında deli gibi Koşarak berrini arıyordum. Boşuna canımı tehlike soktuğuma karşı kendime kızıyordum. Sanki adamı kurtarabilmiştim. Ne mal bir insandım. Sonunda berrini barmenle konuştuğunu görmemle rahatladım.

Berrine seslenip bana bakmasını sağlamıştım. Yanına gidecekken kolumun tutulup çekilmesiyle debelenmeye başladım. Al işte hayatım bir anda ölmek için on üç sebep dizisine benzemeye başlamıştı

Sinirle yerimde debelenip elinden kurtulmaya çalışırken beni sürükleyen kişinin o adam değilde yanında bulunan diğer adamlardan birinin olduğunu gördüm. Ne güç vardı bunlarda be. Diğer kolumun tutulup aniden çekilmesiyle adamın elinden kurtulurken sonunda beni kurtarmaya akıl eden berrine baktım. Adam sinirle berrine dönerken berrinin yanında dikildim. Dik dururken berrin kaşlarını çatıp "hayırdır?"dedi. Adam berrine doğru ilerlerken gerilmeye başlamıştım. Kalbim hızlı atmaya başlarken erkek gayet resmi bir şekilde " işimize burnunu sokanları sevmeyiz"dedi. Kaşlarım çatılırken abimin aramıza katılmasıyla konu kapanmıştı. Berrin beni çekiştirip barın arka kısmına sokarken abim de adamla konuşuyordu. Berrin agresif bir şekilde "o adamla senin ne işin var"dedi. Omuzlarımı silkerken "benin suçum yok. Adam bizim cafenin içerisinde birini dövüyordu bende engel olunca bana saldırdı" berrin kaşlarını çatarken "bir insan nasıl olurda ilk günden başını belaya sokabilir" diyerem sitem etmeye başladı.

başımı eğdim. Haklıydı. Bir insan ilk günden kendini belaya sokarmıydı sokmuştum. Yüzünden okunan endişeye karşı neler oluyor dedim. Berrin gözlerini bana dikerken "seni her zaman koruyamam buse. Abime söyleyeyim de seni dövüş kursuna yazdırsın"dedi. Alayla ona bakarken"o erkek senin üstüne gelseydi sen beni ve kendini koruyabilecekmiydin. Ne kursu"dedim. Berrin oldukça ciddi bir şekilde bana bakarken "evet buse ben tekvando ve boks kursları gördüm. Tekvando da birinciydim"dedi. Şaşkınlıkla gözlerim irileşirken berrin kolumdan tutup "biz bu akşam burda çok bile kaldık. artık eve gidelim"beni sürükleyerek bardan ardından da cafeden çıkartırken arabaya bindirdi. Hala onun dövüş bildiğine mi şaşırsam yoksa beni de kursa yazdıracak olmalarına mı bilememiştim. Arabanın şoför koltuğuna otururken arabayı çalıştırdı. Yolu izlemeye başladım. Benim onun kursa gittiğinden bile haberim yoktu. Ne biçim bir ikizdim. Kardeşim hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Üzülmüştüm bu duruma. Berrinin geldik demesiyle düşüncelerimden ayrıldım.

Ne çabuk gelmiştik. Arabadan inerken eve girdim. Berrin korumalarla konuşuyordu dışarıda. Odama geçerken yatağıma oturdum. Berrin Hakkında bildiklerimi sıralamaya başladım. Kendisi yazılım mühendisiydi. Berrin Çocukluğundan beri hacker olucam diye etrafta gezdiğini  hatırlarsam seçtiği meslek gayet normaldi. En sevdiği rengin mor olduğunu en sevdiği tatlının waffle olduğunu biliyordum. Ama gerisi boştu. Ondan uzun bir süre ayrı yaşamış olmamdan ötürü onu tanıyamamıştım. Annem ve babam küçük yaşta öldürülmüştü. Bizim ailemiz soylu bir aileydi. Yani ezelden zengindik. Annem ve babamın ölümünden sonra bize abim bakmıştı. Birde berrin. Ben sürekli şımarık bir kız çocuğuyken berrin ise çok sakin içine kapanık bir çocuktu. Abim sürekli beni prenses diye severdi berrini de kendi çırağı gibi yetiştirmişti. Küçükken abimle ikisimin arasındaki ilişkiyi kıskanırdım ama yaşım ilerledikçe onların arasında ki ilişkinin resmi olduğunu anlamış kıskanmayı bırakmıştım.

Abim berrini severdi ama aralarında ki ilişki sevgi üzerine değil saygı ve sadakat üzerindeydi. Oysa benim ile abimin ilişkisi daima sevgi üzerineydi. Ben sevgiye hiç muhtaç kalmamıştım. Berrin de abim de yeteri kadar sevgi vermişti. Kapımın çalınmasıyla düşüncelerimden ayrıldım. Gir derken içeriye giren berrine odaklandım. "Araba da pek bir sessizdin. İyimisin"dedi. Gülümseyerek evet dedim. İyi o zaman diyip odadan çıkacakken durdurmuş ve "ama seninle konuşmak istiyorum berrin"demiştim. Berrin bana dönüp gözlerini kısarken konu ne dedi. Gözlerimi devirip sen ve ben dedim. Berrin ah hayır bu konular benlik değil diyip kapıdan çıkacakken ona bağırdım. El mahkum kabul edip yatağın başına oturdu. Bu konu bu akşam burda konuşulacaktı.

kürkçü dükkanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin