52. BÖLÜM

538 30 1
                                    

Buse'den devam

Her şey tam yerini buldu düzene girmeye çalışıyoruz derken neden hep böyle şeyler olurdu anlam veremiyordum. Berrin hala hastanede yarası iyileşmekteyken durduk yere Aybarsın evinden kaçırılmam oldukça saçmaydı. Üstelik yer altında lider olan Aybarsın evinden!! Gözlerim anında arabada kapatılmış ve ellerim bağlanmıştı. Başıma ağrı girmişti. Bu çok saçmaydı. Sinirlenmemek elde değildi. Net çıkan sesimle "beni kaçırmanız umrumda değil. Bana değil ben size olacaklar için üzülüyorum" dedim. Asla gelmeyen sese karşı kaşlarım çatıldı. Arabada en az üç adam vardı. En azından ayaklarını görebiliyordum. Gözlerimi kısarken başımı salladım. Onlarla uğraşmak istemiyordum. O sırada gelen tok sese odaklandım. "Neden bırakmamız için yalvar mıyorsun?" Engel olamadığım ağzımdan kahkaha kaçarken "daha temin dediklerimi duymadın herhalde. Beni kaçırdığın evde yer altının en ünlü mafya lideri yaşıyor ve şu şansa bak. O benim sevgilim. Üstelik kardeşim de Berrin Kılıçarslan gerçi şu aralar soy adı Saruhan" dedim. Yeniden oluşan sessizliğe karşı fısıldamalar duydum.

*Biz doğru kızımı kaçırdık? Eğer dedikleri doğruysa başımıza büyük dert aldık. *Dedi. Gözlerimi sinirle kapatırken beni tanıyamamış olmalarına karşı sinirle "sizin dünyadan haberiniz mi yok? Bütün memleket Aybarsla sevgili olduğumu biliyor" dedim. Aniden duran arabaya karşı ileri doğru savrulurken kollarım dan tutulup başka bir arabaya taşınmama karşı neler olduğunu çözmeye çalıştım. Bindiğim araba da erkek sayısı teke inerken "sen kimsin?" dedim. Araba hareket etmeye başlarken adamın sesini duydum. Telefonla konuştuğu çok belliydi. Aybarsı hallettiniz mi?" Gözlerim irileşirken Aybarsa zarar verme fikriyle öfkelenmeye başladım. Ne demek Aybarsı hallettiniz mi? Korku yüreğime dokunurken nefes almakta güçlük çektim. Aybarstan bahsediyorduk. Ona zarar vermiş olamazlardı. Karşıda ki her ne dediyse adamın hoşuna gitmemiş olacaktı ki telefonu kapatırken "lanet olsun" demişti.

İçime rahatlama gelirken aniden kolumun tutulup sert bir şekilde çekilmesiyle korkuyla irkildim. "Dua et Buse. Aybars ölmüş olsun. Yoksa sana yapmaktan vazgeçtiğim her şeyi yaparım" dedi. Kolumu elinden kurtarmaya çalışırken "ne saçmalıyorsun sen be. Benim kılıma bile zarar veremezsin duydun mu!? Sen onu boşver de kimsin sen? Heh... beni kaçırıp Aybarsa zarar vermeye cesaret edecek kadar kaç tane yürek yedin!!" Dedim. Adamın kahkahası kulağımı doldururken kafama geçirilen bez altında öfkeyle kaşlarımı çattım. Adamın bir anda dibimden gelen sesine karşı öfkem kat ve kat arttı. "Eskiye git Buse. Çok eskiye. Annen ile babanın ölümüne. Hah işte orda beni bulacaksın! Aynı zamanda Aybarstan medet bekleme. O masada bulunan birini vuramaz" başımı geriye çekerken "sen nasıl vurmayı düşünüyorsun o zaman" dedim tıslar bir şekilde.

Hem bu adam da kimdi. Annem ile babamın ölümüyle ne alakası vardı. Burada neler dönüyordu bir türlü anlayamıyordum. Adamın hareket ettiğini duydum. Bir şey arıyor gibiydi. Bulduğu şeyin sesini duydum. Metal çıngırdamasıydı. Ve ardından o şeyin açıldığının sesi. Kesinlikle keskin bir bıçağın açılma sesiydi. Berrinin öğrettiği tüm hünerleri kullanmanın zamanının gelmesi üzerine tüm gücümle odaklandım. Adamın yaptığı seslere göre oturduğu yeri kafamda planlarken hızlı bir şekilde atak yaptım. Ellerimin önden bağlı olmasına karşı adamın olduğu yere çok rahat el hareketi yapabilmiştim. Ellerim adamın kafasına sert bir darbeyle inerken hızla ellerimi geriye çekerken kafamdan bezi attım. Adamı net görmenin üzerine kafasına vurduğum yerden akan kanı gördüm. Adam sersem bir şekilde bana baktı. Oldukça yaşlı biri olmakla beraber hayatımda ilk defa gördüğüm biriydi. Bu adamın benimle ne gibi bir işi olabilirdi. Hala anlamış değildim.

Adam kendine gelmeye çalışırken elindeki bıçağı beceriksiz bir şekilde birkaç manevra yaptı. Küçücük arabada bıçaktan kaçmaya çalışırken adamın boşluğuna gelen zamanda ayağımla adamın erkekliğini ezdim. Adam acıyla iki büklüm olurken elindeki bıçağı iki elimle alarak ipimi kestim. Adam başını kaldırıp bana bakarken gözleri kısıktı. Çözdüğüm elimle adamın kafasına sert bir şekilde yumruk atarak adamın koltuğa boylu boyunca uzanıp bayılmasını sağladım. Araba durmadan kapıyı açarken adama döndüm. Önce cebinden telefonunu almış ve arabanın kapısını açarak arabadan atlamıştım. Araba hareket halinde olmasına karşı atlamamın üzerine baya yerde sürünmüş ardından arabanın orman yoluna girdiğini ağaçlara çarpa çarpa ilerlediğimden öğrenmiştim. En son durduğumda her yerimin dehşet acıyıp ağlaması üzerine gözlerim doldu. Ayağa kalkmaya her çalıştığımda acıyla iki büklüm olmuş ayağa bile kalkamaz hale gelmiştim. Net bir yerlerim kırılmıştı. Adamın son dakika aldığım telefonu elime alırken ezbere bildiğim Aybarsın numarasını tuşladım. Anında açılan telefona karşı "Aybars.." diyebildim. Anında acıyla inlemiş ve sesim yarıda kesilmişti. Aybars sesimi duyduğu gibi endişeyle bağırmaya başlarken "sana konum atmaya çalışacağım ambulansı ara. Sanırım birkaç yerimi kırdım" dedim. Aybarsın küfrettiğini duysam da aramayı keserek ona konumu attım. Konumu atmanın verdiği başarıyla başımı yeniden toprakla bütünleştirirken yorgunluğu fark ettim. Bütün vücudumun verdiği reaksiyon ağrı ve kramp içerisindeydi. Sürekli belim ve koluma çarpan ağaçlar nedeniyle oralarımın ağır darbeler aldığını biliyordum. Gözlerim git gide kapanırken çalan telefonu duydum. Ama her şey için çok geçti. Bedenim kendini uykuya teslim etmiş gözlerim kapanarak bana ihanet etmişti.

Yavaş bir şekilde açılan gözlerimin eşliğinde etrafa baktım. Alel acele bindirildiğim ambulansta sarsılırken acıyla yüzüm buruştu. Dibimden gelen boğuk seslerden Aybarsında burda olduğunu duyabiliyordum. Ama dediği şeyler yoktu. Bana sormadan anında kapanan gözlerimle bilincimi yeniden kaybetmem bir olmuştu. Yine bayılmıştım.

Yazardan

Buse hızla hastaneye hemşireleri eşliğinde girerken anında emara sokulmuştu. Doktor bütün vücuduna dikkat kesilip bakarken vücudunda bulunan kırıklar eşliğinde herkesi şaşkına çeviren başka önemli bir detaya rastlamıştı. Doktor telaş içerisinde hemşirelere dönerken "siz kırık yerlerine alçı yapın benim Buse Hanımın ailesiyle görüşmem lazım" demişti. Hemşireler başıyla onaylarken doktor hızla ordan çıkarak kapıda onu bekleyen kalabalığa baktı.

Berrin hasta haliyle bile olsa ayaklanmış Arslanın kollarının arasında ayakta durmaya çalışıyordu. Doktor herkeste gözlerini gezdirdikten sonra zorla yutkundu. "Buse Hanımın durumu şu anda gayet iyi. Bir sorun dışında hayati problemi yok. Birkaç küçük kırığını alçıya alıp odaya geçer. Benim size söylemek istediğim başka bir şey var" dedi. Aybars bütün sözleri tekrar ederken "ne demek bir sorun dışında hayati tehlikesi yok?" dedi. Doktor başını eğerken Berrin "söylesene doktor. Neler oluyor! Busenin nesi var?" dedi. Doktor boğazını temizlerken "biz Buse Hanımın detaylı emara soktuğumuzda kırıklarının haricinde başka bir şey de gördük" dedi. Aybars çatık kaşları ve endişeli yüz ifadesiyle "söyle artık doktor" dedi.

Doktor başıyla onaylayarak "beyninde... Tümör var ve oldukça büyük. İyi huylu mu kötü huylumu ona bakmamız gerekiyor lakin tümör kötü huyluya benziyor. Her duruma hazırlıklı olun" dedi. Aybars hayal kırıklığı eşliğinde başını sallarken "kötü huyluysa ne olur?" dedi. Doktor başını Aybarsa çevirirken "kötü düşünmeyelim Aybars Bey." Dedi. Berrin dolu gözleriyle bağırırken" söylesene doktor. Kötü huyluysa ne olur?" dedi. Doktor üzgün bir ifadeyle Berrine bakarak "beyninin önemli bölgesinde olduğunu dikkate alırsak en küçük bir hata da ölebilir." dedi. Berrin yere çökerken Aybars öfkeyle sıktığı yumrukları eşliğinde ağlayarak yere çöktü. Selinay hıçkırıklarının arasından "ağaçlara çarparak yuvarlanmasından bahsediyoruz doktor bey" dedi. Doktor Selinaya bakıp "tamda bu yüzden şansımız yaver gitmeli Selinay Hanım. Aksi takdirde Buse Hanımı kaybedebiliriz" dedi. Aybars duydukları karşısında beynine giren sözler ok misali kalbini paramparça ederken ellerini başına götürüp deli gibi ağlamaya başladı. Buseyi bir kere kaybetmişti. Bir daha kaybedemezdi. Bunu bünyesi kaldırmazdı. Bunu istemiyordu.

Selinay duvarlara tutunarak ilerlerken Berrin ise çöktüğü yerde bağıra bağıra hıçkırarak ağlıyordu. Kendisi bıçaklanması bile bu kadar hayati değildi. Ama Buse ölebilirdi. Buse ölebilirdi... Berrin bu düşünce karşısında hıçkırıklarına engel olmadan serbest bıraktı. 

kürkçü dükkanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin