Keyifli okumalar...
Sadece ona bakarak yanında olmak, varlığını sezdirmeden onunla olduğunu hissettirmek... Bunu ne kadar başarmıştım bilmiyorum ama Yalın ona baktığım süre zarfında başını gökyüzünden asla indirmemişti. Orada kalbini rahatlatan bir şeye rastlamış olmalıydı, benim göremediğim. Usul usul esen rüzgar direnemeyen önü uzun saçlarına karışıyor aramızda bıraktığım az mesafeden kirpiklerinin titrediğini görebiliyordum.
Çok fazla üzgün görünmesi içimi kıyıyordu. Ben ona dokunmaya kıyamıyordum oysaki.
Başka bir zaman olsa asla bu kadar dikkatsiz davranmazdı, aklı o kadar burada değildi defalarca elimde olmadan gayriihtiyari sesler çıkarıp durmuştum ama o bir kez olsun bu seslere tepki bile göstermemişti. Onun kalbini inciten bu duygu bulunduğum yerde sıkıştırıyordu ruhumu.
Bunu nasıl engelleyebileceğimi bilmiyordum, acısı ne yaparsam dinerdi?
Süt seviyordu. Bu dudaklarıma belli bir gülümseme resmetmişti. Yalın Kayayurt bir küçük gibi süt içmeyi seviyordu, aklımda hep onun gibiler hakkında yürüttüğüm gereksiz bilgilerle doluydu, Yalın bu tabuyu yıkmıştı. O asla göründüğü gibi biri, asla üzerinde ki kıyafeti içine taşıyan bir insan değildi.
Aklıma sinen fikirle birlikte derin bir nefes alıp etrafıma bakındım. Az ilerde ki köşede hala açık bir kafe vardı. Oraya doğru çevirirken adımlarımı garip bir hisle dolmuştu içim. Yine de arkama bakaca kadar güçlü değildim.
Kafenin kapısını içeriye doğru itelerken anında burnumdan içeriye süzülen o koku yumuşacık hissetmeme neden olmuştu. İçeri girmemle beraber durduğu tezgahın arkasından yaşlıca bir adamın bakışları beni buldu hemen. Masaları boş, içerisi sessiz bu kafenin sahibi olmalıydı. Üzerinde ki ince ceketten çıkmak üzere olduğunu anlamıştım. Yakaladığım iyi olmuştu.
Yanına yaklaştığımda gülümseyerek, "Şey affedersiniz ama bir ricada bulunabilir miyim?" diye sordum. Yoğun bakan kahve gözlerini indirip kaldırdı. "Şu ilerde yalnız başına duran adama bir bardak sıcak süt götürür müsünüz?" diye sordum tatlı kelimelerle. Yaşlı gözleri parmağımla işaret ettiğim yeri izledi birkaç saniye boyunca.
Bir cam duvarın arkasından bile acısını hissediyordum.
Bana dönerken yaşlı bakışları yüzünde manidar bir ifade vardı. "Neden siz götürmüyorsunuz?" diye sordu. Sesinin sıcaklığı ruhumu sarmalamıştı.
"Acısı bölünmesin diye," dedim yavaşça. Ak kaşlarını düşürürken gözlerinin içinde o asla kimseye dokununca incitmeyecek bakışlarının rengi kalbime ılık bir nefes gibi aktı.
"Ben götürürüm götürmesine de süt dedin madem bu adam sormaz mı tesadüf değil diye?" dedi düzgün bir sesle telaffuz ettiği sorusu beni yıldırmazken kafamı iki yana doğru salladım.
"Bunu düşünemeyecek kadar zihni dolu," dedim iç geçirip.
Gözleriyle anlayış dolu bir bakış atarken, "Siz geç oturun, ben hazırlayıp götürürüm. Siz bir şey alır mıydınız?" diye sordu sevecen bir ifadeyle. Yaşlı gözlerine minnetle bakıp hayır dercesine kafamı salladım. Yalın'ı net göreceğimi düşündüğüm en köşede kalan masaya geçip oturduğumda ellerimi çenemin altında birleştirdim. Gözlerim aradığı kişiye dokunmazken arkamda kalan kapının açılan sesini duydum.
Bir yere mi gitmişti acaba? Arabası hala oradaydı. Hafifçe doğrulup görebilecekmişim gibi arabasının çevresinde dolaştırdım gözlerimi. Sırtımı ufak koltuğun arkasına yaslarken gözlerimi dışarıdan ayırmadan beklemeye başladım. Sadece birkaç saniye sonra ense kökümde bir sızlanma hissettim. İçeride ki yoğun kahve kokusuna rağmen nerede olursa olsun ciğerlerimin o arzuladığı kokusu ulaşınca burnuma sesli bir şekilde yutkundum. İkinci bir nefes daha çekemedim, nefesimi tutmaya devam ederken omuzumun üstünden arkama doğru tedirginlikle çevirdim gözlerimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
RomanceYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!