Keyifli okumalar...
Pencere önünde duran saksıların içinde ki çiçekleri elimle kolunu sıkıca kavradığım cam sürahiyle su verirken aklım baskın olarak Yalın'daydı. Son çiçeğinde yapraklarını ıslatıp pencereyi kapatmadan içeri girdim. Mutfağa doğru yürüdüm, sessizliğin konuk olduğu evin içinde sabah erkenden neyin beni uyandırdığını bilmiyordum. Herkes derin bir uykudaydı, sabaha karşı yatmış olmama rağmen, uyandığımda uyku gözlerimi kemirmesine rağmen göz kapaklarım bir daha kapatamamıştım.
Telefonumu aldım elime. Yalın'ı aramak geçmişti içimden ama uyuyor ihtimali parmaklarımı ekranda dondurdu. Muhtemelen o da geç uyumuştur. Sandalyeye bıraktım kendimi.
Selim esneyerek mutfağa girdiğinde ona göz ucuyla baktım. Giydiği tişörtü çok fazla buruşuktu, eşofmanı neredeyse belinden düşmek üzereydi ve bu haliyle kesinlikle kötü kirlilik bulaştırıyordu gözlerime.
"Ne zaman geldin?" dedi uykudan henüz sıyrılamamış sesi yorgundu.
"Neden sordun?" diye sordum yüzüne bakıp. Yüzünde ki deri şişmişti yer yer.
"Batu geldi dün sen çıktıktan sonra, salak karşı daireye taşındığını haber vermemiş!" Yeni haberi olduğunu duyduğumda şaşırdım. "Seninle işi olduğunu söyledi," dedi kuru bir sesle. Aramız bozuk değildi ama uzak hissediyordum ona.
Aklıma yardım etmemi istediği ama hakkında en ufak bir fikrim olmayan ricası geldi. "Bir tabak yemek, Celil bey göstermeseydi mideye geri iade edip borçlu durumunda kalmaktan kurtaracaktım kendimi!" diye hayıflandım. "Dayanayım mı kapısına?!"
Kaşlarını hayır dercesine birkaç saniye boyunca kaldırıp bekletti. "Misafiri vardı!"
Gözlerim kocaman açıldığında ağzımdan, "Çüşş!" kelimesi kaçmıştı. "Daha ne kadar oldu geleli, ayıp ayıp! Aile apartmanı!"
"Bi' cıvıma hemen, annesi gelmiş gerizekalı!" dedi sıkıntılı bir nefes verirken verdiğim tepkiyi hiçlemişti ifadesi. "Ön yargılı olacaksan daha hakkında gram bilgi öğrenemediğin nişanlına karşı ol! Doğru düzgün tanımıyorsun bile herifi. Bu ne acele merakınız?"
"Beni sevdiğini biliyorum," dedim gülümseyerek. Göğsüm huzurla inip kalkarken kafamın içinde görüntüsü dolaşmaya başladı. Yüzünün kıvrımları dalgalanırken gözlerimde kalbimde ucu sivri ama acıtmayan iğne uçlarının varlığını hissettim.
"Seni her sevenin evlenme teklifini kabul ediyor musun?" diye sordu alayla. Ona bakarken yüzümde onu pataklamak istediğimin yansıttığı o ifadeyi çarptım gözlerine. Beni umursamadı, değişip gelmişti farklı bir hal sezmiştim ifadelerinde. Sanki eskisi kadar hem yakın değildi hem de çok yakındık. Farklı bir his, tarif edemiyordum.
"Kalbimin bir tek sevdiği kişinin evlenme teklifini kabul ettim!" dedim saçlarımı geriye püskürtürken bir zavallı görmüş gibi bakakaldı suratıma. Çocukluğumdan doğum günüme kadar nasıl davranmışsam şimdi de farklı bir yakınlık sergilemiyordum ona karşı, uzak ta durmuyordum. Bir şekilde toparlamaya çalışıyordum, Leyla'yı da özlemiştim. Kapıma dayanmaları kesilmişti.
"Gözüne git baktır, herif çok sakin falan ama bunun arkasında seni üzecek bir şeyler olduğuna eminim! Şu kadar güvenim yok, sende zaten akıl yoksunluğundan kalbine biraz gülene atlayıveriyorsun!" Aniden öne doğru eğilip elimi kafasıyla buluşturdum.
"Sabah sabah çok enerjiksin!" diye çıkıştım yerime geri çekilirken.
"Kafam patlamak üzere!" dedi şakaklarını ovmaya başladığında yüzü acıyla şekillendi.
"Harika, çay içmek istersin öyleyse!" dedim keyifle, umarım canı o kadar çekiyordur ki bana yaptırmasına lüzum kalmazdı.
"İyi olurdu aslında." Gözlerine beklentiyle baktım. bakışlarımda ki muziplik dolu parıltıya göz devirirken, "Yok artık, bana yapacağın iyilik benim ellerimden mi olacak? Nasıl kadınsın sen?" diye yakındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
RomansaYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!