🍃Yanılgı🍃

6.2K 391 59
                                    

Oy ve yorum istiyorum pliss!

Keyifli okumalar...

"Efsun!" Kulağıma doğru fısıldayan Yalın beye doğru çevirince kafamı kaşlarını çatmış bir şekilde beni izlediği fark ettim. "Rahat dursana!" diye uyardığında dudaklarımı büzmemek için zor durdurdum kendimi. Leyla'nın hayatımda ki varlığı kesinlikle düşmana bile gerek duyurmuyordu bana, bu elbisenin içinde neredeyse ölmek üzereydim. Bir parça rahatlık yakalamak için kıvrılıp duruyordum üzerinde geldiğimden beri.

Yalın bey benden aldığı gözlerini ikili çifte döndürmüştü. "İstediğiniz ortama uygun elimde tuttuğum bir kaç temiz arazi mevcut, eğer dilerseniz müsait bir vaktinizde gidip beraber görebiliriz, hem daha içinize sinmiş olur," diye bir öneri attığında ortaya Yalın bey, Mehmet beyin yüzünde düşünceli bir ifade belirdi.

"Ortamın havasını dağıtmasanıza canım!" diye Mehmet beyin ağzını açmasına fırsat vermeyen Bella hanım, gözleri içinde barındırdığı pırıltılarla beni buldu. Yarım yamalak Türkçesini her duyduğumda kulaklarımın yandığını hala hissedebiliyordum ve mümkün mertebe olası bir dil kazası daha yaşamamak için kendisiyle elimden geldiğince az konuşuyordum. "E anlatın bakalım nasıl tanıştınız?" dedi merak dolu bir ses tonuyla. Şimdi hapı değil çekiç yemişim gibi ağırlık oturmuştu göğsüme, gaflığımı ayaklar altına alıp üstünde tepinmek istiyordum.

"Aslında bakarsınız biz-"

"Neden siz anlatmıyorsunuz? Eminim bizimkimizden daha romantik ve kayda değer bir başlangıç hikayeniz vardır," dedim, ellerimi çenemin altında birleştirmiş, yüzüme de içten bir tavır yaymıştım. Bella hanıma bakan Mehmet beyin gözlerinde görmek mümkündü ilk tanıştıklarında ve şimdiye dek süren aşkın izlerine. Yalın beye itinayla dokundurmadığım bakışlarımı önümde ki çiften ayırmıyordum, yandan bir bakış dahi fırlatsam az evvel sözünü kestiğim için gözleriyle beni öldürebileceğini biliyordum.

"Bak şöyle oldu..." Bella hanım masada sadece ikimiz varmışız gibi konuşmaya başlamıştı. O her Türkçe bir kelime telaffuz edişinde ben ana dilimi unutuyordum bir zaman sonra kafamın içinde Fransızca bir topal gibi dolanıyordu. Kadının Türkçe'si bile benim Fransızcamdan daha iyiydi. Allah verede bu gece başka bir sakatlık daha yaşamadan- demeye hazırlanıyordum ki içimde boynu bükük bir şekilde ettiğim dua uzaktan gördüğüm Seren yani Yalın beyin şakasız nişanlısı görüş açıma girmiş, içten dileğim göklere yükselemeden yere çakılmıştı. Yanında iki kızla arkadaşıyla beraber sanırım rezervasyon yaptıkları masaya doğru ilerliyorlardı. Bunu beni pür dikkat izleyen Bella hanıma çaktırmadan Yalın beye fark ettirmem lazımdı ama nasıl yapacağım konusunda fikirlerimin üstüne halat gibi çökmüştü telaşım.

Elimde tuttuğum çatalı elimden düşürmüş gibi yaptığımda çatal ufak bir gürültü uyandırmıştı sakin masada.

"Affedersiniz!" dedim sahte bir mahcubiyetle. Elbisemin izin verdiği kadarıyla sandalyeden kalkıp yere çömeldiğimde bakışlarımı Yalın beyin yüzüne kaldırdım ama bana bakmıyordu, kaba herif. Yerde durmaya devam eden çatalının ucunu büyük bir keyifle Yalın beyin dizine geçirdiğimde yüz ifadesini bozmadan ve büyük bir sakinlikle kafasını aşağı yani olduğum tarafa indirdi. Elimle gelmesini işaret edince kafasını hafifçe eğmişti.

"Seren hanım burada!" dedim fısıltılı bir şekilde. Yüzünde her hangi bir duygu belirmedi, tepkide vermedi. Bana cevap verme tenezzülünde bulunmayan Yalın beyin yüzüne gözüne çatalı batırma isteği normal miydi?

"Ne yapıyorsunuz orada bakim?" diye sorduğunda Bella Park hanımefendi, meraklı sesine karşılık çocuk yapıyoruz dememek için kendimi zor tuttum. Aşağıda can çekişiyordum ben şu an. Yerime geçtiğimde kadının muziplik taşıyan gözleri yüzümde dolaşıyordu, cidden çocuk yapmışız gibi bakıyordu.

Fala Düşen KısmetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin