Seviliyorsunuz...
Keyifli okumalar...
İki tarafı selvilerle çevrili yaprakları henüz dökülmeye hazır olmayan ağaçların arasında yürüdüm, bir ferahlık vardı, gözlerimin içi dünyaya bakarken kızarmıyordu. Birinin çokça mutluluk diye bir şey olmadığını fısıldayıp durduğunu duyumsuyordum. Herkes aslında haklıydı mutluluğun uğramadığı insanların yüzlerinde ki tebessüm ya kederdendi yada mecburiyetten. Onlar başkalarına değil en çok kendilerine inandırmak istiyorlardı, acı bir boyuttan sonra öyle bir alışagelmiş oluyordu ki, acı oradaydı, ruhlarında ama bilinç ve beden artık kendinde olana his beslemiyordu.
Ama mutluluk vardı, bir nebzede uğramış olsa bile vardı. Gözlerimi aralar aralamaz huzurlu görünen çehresini gördüm, kısık aldığı nefes alış verişlerini duyuyordum, hala uyuyordu. En son sarılarak uyumuştuk, şimdi iki ayrı tarafa düşmüş bedenlerimiz arasında bir kısım mesafeyi uyuyarak biz koymuştuk. Bacaklarımdaki çıplaklığı umursamadan ona yaklaştım, bir elini ensesine atmış öteki karnının üstünde duruyordu. Yüzü sağa doğru hafif düşmüştü. Sağ dirseğimi yatağa yaslayıp kafamı kaldırıp elime yerleştirdim. Onu izledim. Yanında ilk defa uyanmak düşüncesi yüzümde bir güneşin vurduğu sıcaklığa benzer bir tebessüm açtırdı.
Eve gitmem gerekiyordu ama bu şekilde son vermek istemiyordum. Evlilik teklifi aldın. Evet kabul etmedim henüz, her ne kadar kendisiyle beni dün gece sınamış olsa da kabul etmiş sayılmazdım. Yüzük te nasıl güzeldi ama. Annem duysa muhtemelen düşüp bayılabilirdi, daha Yalın ile tanışmamışlardı bile. Tanışmışlardı ama patronum olarak biliyordu onu. Öğrendiği takdirde vereceği tepki kalbimi ürpertiriyordu.
Kafamı elimden kaldırıp yataktan doğruldum, ayaklarımı toplarken biraz bu teklif hakkında kendimle derin bir tartışmaya girmek istiyordum. Teyzem zaten gitmişti, bende gidersem annem yalnız kalırdı. Yalnızlık iyi gelmiyordu, bizimle mi yaşasaydı acaba? Hayatta kabul etmezdi ki. Biz onunla yaşasak? Yalın iç güveyliğe asla evet demez, daha neler. Yatakta hafif yan dönüp Yalın'a baktım, ben evlilik teklifini kabul ederdim oda bizimle yaşamayı. Yalnız Yalın sadece evlenmiyor, o seninle evleniyor sende onunla. Mantık olmayınca akıl saçmalıyor!
En çok o istiyor!
Peşinden koştuğun günleri hatırlatırım, beni ezip geçtiğin hani...
Fikrim değişmiş olabilir.
Pazardan mı satılıyormuş bu fikirler, çok ucuz...
"Boş boğazlığı bırakman lazım, salak!" diye bağırdım birden. İç sesimle girdiğim muharebeyi dışa vurmuş farkında olmadan Yalın'ı uykusundan sıçratmıştım resmen. Ama yine olan bana olmuştu, o birden doğrulurken korkuya kapılıp sırt üstü yataktan düşüvermiştim. Kafamı korumuştum bu düşüşten ama olan bel kemiğime olmuştu. Bu benim değil, iç sesimin sakarlığıydı.
"Efsun!" dedi telaşla yataktan kalkmadan üsten üsten bana bakarken. Yüzümde ki acıyı silip rahat bir ifade takındım. Gerilen yüzü gevşerken gözlerini kapatıp açtı. Derin bir nefes verirken rahatladığını hissettim. Onu korkutmuştum uykusunda.
"Gayet iyiyim, belim hafif ağrıyor!" dedim acıyla. Yataktan doğrulup ayaklarını sarkıtırken kalkmadan yanıma çöktü. Kalkmam da yardımcı olmadı, benimde yerim çok rahattı zaten. Ben böyle tüm gün devam edebilirdim, tavanın rengi, güzelliği falan akşam olurdu sonra. Yanında yatmamı da çok beklerdi. Dur biraz ben yine yanında yatmayı mı düşünüyordum. Kafamı silkelerken Yalın'ın elini elimin üstünde hissettim.
"Krem süreriz yine," dedi muzip bir ifadeyle, uzandığım yerden kalkmadan ona gözlerim iri iri baktım. Dün gece krem sürerken yaptığı şey yanaklarımı ısındırdı ve hemen karşı koydum tatlı fikrine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
RomanceYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!