🍃 Kırık Kalpten Dökülen Ahıt 🍃

3.3K 260 67
                                    

Keyifli okumalar...

Göğüs kafesim çatlayana kadar koştum, koştukça yoruldum, koştukça tutulduğum etrafı duygu çitleriyle örülü karanlık dünyanın daraldığını hissettim, gittikçe dönüyordum sanki. Dursam ne olduğunu kavrayacaktı beynim, dursam mahcubiyet ikinci bir deri gibi etimi örecek ben söylediğim yalanın altında kalıp ezilecektim. Patavatsız teyzemin kumpasına fena düşmüştüm, bileği bileğimi bükmüştü. Aman izin verseydim de evleniverseydi ay çok lazımdı kendisi, başımı neden yakıyorsun be vicdansız.

"Abla zehirlenmeyesin?" dedi yanımda bana aval aval bir suratla bakan çocuk, ona ters bakışlar fırlattım ve bilmem kaçıncı defa doldurttuğum ve elimde tuttuğum çay bardağını dudaklarıma götürüp içtim.

"Zaten beynim yandı üstüne geleceğimi mahvettim, çay da vurmasın mı?" dedim iç geçirip.

Parkın etrafında yeterince koştururken düşüncelerimden kurtulmanın bir yolunu bulamamanın verdiği sıkıntıyla kendimi çay satan bir satıcının önünde buluvermiştim. Ateşin dövdüğü yine ateşti ve ben bir bardak çayın bana iyi geleceğinden emin şekilde bir iskemle altıma çekip çay satıcının arabasının önünde kurulmuştum. Şimdi ise devirdiğim kaçıncı bardaktı bilmiyordum ama içimde ki yangına bir türlü iyi gelmiyordu. Ne yapacaktım ben? Oflaya oflaya, sarsıla sarsıla ağlamaya başladım, gözlerimden yaş akmıyordu belki ama yüreğim kan ağlıyordu.

"Abla iyi misin?" dedi genç çocuk, değildim başıma ördüğüm çorabın ayağıma dolanmasını beklemiyordum, bedelini ödüyordum. Yatsıya kadar sürseymiş bari, ne diye çabucak ortaya çıktı ki?

"Çay gözünü sevdiğim, içim yanıyor." Elimle göğsüme vurup sanki dineceğini yerde daha katlıyordum acımı. İyi halt ettim aşık olup, başım yükseklere erdi ya dahasını düşünmeden çakılı kaldım. Nasıl toparlayacaktım bu durumu ben? Daha keyfini bile sürememişken bu ne karanlık pencereydi böyle, düşüvermişti önüme.

Eve geçtiğimde zili çalmak yerine anahtarımla açmak daha isabetli göründü, sessizce anahtarı soktuğum yerde çevirince ben kapıyı itelemeden başka bir güç el koymuştu, kapı açıldığında karşımda annem vardı, hemen ardından teyzem ve en arkada Selim… Bana neden boka batmışım gibi bakıyorlardı hiç bir fikrim yoktu.

"Ay çekin şu melun bakışlarınızı üzerimden!" diye çemkirdiğimde trip atarcasına kafamı çevirip içeri geçtim. Teyzeme içi hin dolu bir gülümseme sunarken seninle sonra görüşürüz bakışları fırlattım. Paytak adımlarla odama ilerlediğimde yarın yapacağım makul açıklamaları düşündüm, acaba hiç gitmese miydim ofise, zaman içinde unutulurdum. Üzerimi değiştirirken balkonda hiç başlamadığım ev maketim geldi aklıma, onu da tamamlamam lazımdı ama bugün ona dokunacak tek bir istek barınmıyordu içimde.

Teyzemi kesinlikle görmek istemiyordum, görsem canı elimde kalacaktı biliyordum.

"Maymun musun?" diye sordu Selim'in sesi,  oturduğum yatağın üstünden kıpırdanıp kapıya doğru baktım, kapının önünde kolları bitişik bir şekilde beni çözmeye çalışırcasına gözlerini yüzümde gezdiriyordu.

"Gider misin şuradan!" dedim gözlerimi devirip. Kollarını çözerken aklıma Melih beyin sözleri geldi. "Allah seni kahretmesin, ne diye yazıyorsun adamın sevgilisine!" diye bağırdığımda bu tepki bir anda çıkıvermişti içimden. Gözlerini kısıp kaşlarını çatarken kafamı sen ne düzenbazsın dercesine salladım.

"Sen bunu nereden biliyorsun?" diye sorduğunda sesinde pişkinlik akıyordu.

"Hah adamın sevgilisine neden yazdığını sorduğuma değil de, bunu nereden öğrendiğime mi takıldın? Ne soruyorsun, bencil herif!" dedim kızgınlıkla.

Fala Düşen KısmetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin