Keyifli okumalar...Yaşamak Yalın'ın gözlerinde vardı; gözlerime bıraktığı gözlerinde vardı, kulaklarıma bıraktığı sesinde vardı, tenime dokunan parmaklarında vardı.
"Neden bana öyle bakıp duruyorsun? Tuhaf hissediyorum." Mırıldanarak kullandığım sözlere karşılık içimi eriten bir tebessüm yerleşti dudaklarına. Yalın'ın gözleri kimse gibi bakmıyordu, bakarken ruhumu avuçlayan tek insandı. Bundan gayet memnundum.
"Kalbimi onca yıldan sonra hissetmek güzel geliyor," dedi kulaklarıma çekici gelen bir tonlamayla. Ateş yine basarken tenimi elimi kaldırıp yüzümü havalandırdım.
"Sıcak mı?" diye sordu bir elinin tersini önce alnıma ardından yanaklarıma sürtmeye başladı. Bunu hislerimi şaha kaldırmak için yapıyorsa kesinlikle doğru yoldaydı, her bir dokunuşu kalbimi tekletiyordu.
Çıldırtıcı etkisinin yanında serinletmişti elleri tenimi.
"İyi geldi aslında," dedim diğer elini tutup yüzüme bıraktım. Gözlerimi kapatıp bu anın tadını çıkardım. Elleri yüzümde bir şekilde iyice mayışırken yaklaşan kokusunu duyumsadım, ardından alnını alnıma yaslayıp tenimde bir raks başlattı. Dışımda ki sakinliğe nazaran art arda göğsümden boğazıma kadar tırmanan o garip hislerin zihnime haykıran sesleriyle tarumar olurken, bir iç savaş başlamıştı. Dilimde sözcükler yoktu, dudaklarım kapalıydı, gözlerimi araladım. Gözlerini anlamak istedim. Kalbinden vuran bakışlarına yansıyan renklerin içime bıraktığı kelimeleri okudu kalbim. Çok anlama giydirmedim, bir tek telaffuzu vardı. Gerçekten aşk güzel şeydi. Ruhunun avuçlarında ne varsa dökmüştü kalbime, o bahşetmişti. Onu sevmek öyle başka bir şeydi ki insana keskin ince bir şişin üzerinde çekinmeden yürütebilir, kırık camların üzerine bastırabilirdi. Ama bundan bir başka şey varsa da o da kalbi tüm kötülüklerden arındırmasıydı. Seven bir kalp incitir miydi? Sevmeyi bilen bir yürek asla incitmezdi. Onun maşukundan başka uğraşacak neyi var ki kötülüğü düşünsün.
Bu düşünce gözlerime ulaştırmıştı dudaklarımda ki gülümsemeyi.
"Kendini zor tuttuğunu bilmeme rağmen kendimi tutamadığım için bana kızıyor musun?" diye sordum yüzünü avuçlayıp. Baş parmağımla alt dudağına dokundum. Dudaklarında ki yangını parmak ucumda hissettim.
"Kızmıyorum," dedi belimde ki ellerini sırtımda birleştirip iyice beni kendine çektiğinde. "Sana o zaman da söyledim kendime ben söylersem ikna olurum ama senden şimdi duymak dağıttı, durdurmak güçleşiyor..." Derin bir iç çekerken alnıma dokundu ufak busesi. "Böyle gelirsen ben kendimi durduramam Efsun, pişman olmanı istemiyorum."
Bir şey söyleyemedim. Tam şu an asla pişman olmam gibi geliyordu. Banyodasınız Efsun, saçmalama!
"Doğru zamanda doğru yerde ne kendimi durdururum ne de pişman olmana izin veririm," dedi yumuşacık bir ses tonuyla. Saçlarımın arasına karıştı dudakları, elimi boynuna doladım, şakağıma taşıdığı dudaklarının tenime bıraktığı hazzı kabul ettim, çeneme kadar gezinen dokunuşları boynuma geldiğinde daha derin öpücüklere bıraktı yerini. Kafamı yan yatırıp yer açtım, dilinin değdiği yerlerde bıraktığı ıslaklık bir mühre ev sahipliği yapıyordu, sadece onun ulaşabildiği, dokunduğu, sevdiği, yalnız ona ait bir teni dudaklarına kilitliyordu.
"O zaman geldiğinde kendini elimden alamazsın," dedim uyarı verip. Derin bir nefes aldı boynumdan.
"Durdurmak isteyen kim?" dedi gülerek. Yıldızlardan bir gökyüzü kuruldu içime, karanlığıma gözleriyle aydınlık verdi. "Sen içimde çok güzel doğdun."
"Beni sakın kaybetme!" dedim omuzlarına tutunduğum parmaklarımı tenine gömerken.
"Kendini alma benden, o zaman içim karanlığa değil kuruluğa bırakır kendini. Yok olurum!" Nefesinin fısıldadığı tenimin ürpertisi kalbime dokunan şifanın kendisiydi. "Yok etme beni!" Yüzünü görmek için hafifçe kafamı kaldırırken ellerimi yanaklarına sığdırdım, duvara yasladığı elini elimin üstüne koyarken avuç içime dudaklarını bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
RomantizmYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!