Omuzlarındaki yüke rağmen bir dağın karşısında dik durur da insan, öyle bir an gelir ki ayağının takıldığı bir taşa devrilir.
Keyifli okumalar...
Zihnimde yerleşenler olanları bir araya getiren parçalar gibiydi, Yalın'ın ağzından dökülecek kelimeler tamamlayacaktı o hayatımın da yaşadığım en zor anların parçalarını, nedenlerini... Açık açık.
Çünkü ben anlamıyordum. O gün yaşamak zorunda kaldıklarım kimin bana biçtiği bedeldi?
Yalın'ın ne yapmaya çalıştığını da anlamıyordum. Ofisin o tavanı üzerime yıkılmadan evvel söyledikleri çok gerçekti, dili çok ciddiydi, ben gerçekten ağzından çıkanların altında kalmıştım ama şimdi bana evlenme teklifi edecek kadar ne değişmişti?
Ayağa kalktığında gözlerini çekmemişti şaşkın bakan gözlerimden. Celil beyin sesini duymuştum, en az benim kadar şaşkındı oda. Bahçeye giren başka birinin varlığını sezmiştim ama yüzüm dönmüyordu Yalın'dan. Daha önce kaç defa böyle bakmıştım saymamıştım ama o ilk defa çok farklı bir duyguyla bakıyordu gözlerime.
"Seni yalnız bırakmak zorunda kaldığım için özür dilerim," dedi naif bir sesle, yumuşak telaffuzu yüreğime dokunmuştu ama aklım hala idrak edemiyordu. "Bağırdığım için." Ofiste kalbimi kırdığı doğruydu ama ona açıklama yapmamıştım, gözünde ki yerim nasıl düzelmişti? "Kırmak zorunda kaldığım için çok özür dilerim."
"Anlamıyorum," diyebildim sonunda. Donuk bir duygu kaplayan yüzüme doğru eğilip dudaklarını alnıma bastırdı. Bu defada babasına mı oynuyordu? Göğsümde ki kalbimi eziyordu ama bir yandan samimiyetini ta içimden hissediyordum. Önce parmak uçları ardından elinin tamamını elime hapsetti. Beni tekrar kalktığım sandalyeye yönlendirirken karşı çıkmadım ama ne yaptığı merak dolu bakışlarla izliyordum. Oturmama yardımcı olup dudaklarını bu defa başımın tepesine bastırdı.
"Gitmesi gereken sen değilsin," dediğinde babasına bakmıştı. Şevket beyde en az benim kadar şaşkındı. "Geç kalan zaman için üzgünüm ama değecek!" Bunu bana söylemişti. Uzun boyunu net gösterecek kadar doğrulduğunda arkamızda duran kişilere dönmüştü. Gözlerini takip ettim, baktığı noktaya kilitlendim. Çiğdem hanım ofiste gördüğüm kızın tam arkasında duruyordu. Bunu normal karşılamamın nedeni yeteri doz şaşkınlık aldığımdandı, artık garipsemiyordum. "Sen gizledin ama gel gör ki gerçeklerin kötü bir huyu var. Bazen arsız huyların yüzünden senin yerine benim utanıyor olmam çok kötü!"
Bahçe kapısında dikilen iki kadından gözlerimi çekip Celil beye dönüp baktım, bana gücenmiş gibi bir ifade karşıladı beni. "Boşuna patakladın, eli ağır kaba kepaze!" Söylenmelere sonra kulak verecektim zira şimdi Yalın'ın ne duyurmak istediğiyle ilgilenmek istiyordum.
"Gelin!" dedi Yalın, Çiğdem hanıma bakıyordu. Benim kıyafetimi gölgelendiren ultra lüks kıyafetiyle ve yüzünde samimi olduğuna zerre inanmadığım bir gülümsemeyle yaklaşmaya başladıklarında masaya sandalye de yan bir konuma gelip film izler gibi ortalığı izlemeye başladım. Gecenin sonunda karnım tok yatmak istiyorum Efsun, bak günlerdir midene indirdiğin çikolatayı sindiremiyorum. Hastalık kapacağım sonunda.
"Ay sonunda!" dedi Celil bey, olayı yakından seyretmek için olsa gerek yanımda ki boş sandalyelerden birine bırakmıştı kendini. "Ne çok bekledim, ay mısırı araba da mı unuttum ben?" Sofraya dönüp bakarken gözüne salatayı kestirmiş beklemeden uzanıp kucağına almıştı. Böyle bir durum karşısında da ilk defa salata yiyeni görecektim. Tuhaf bakışlarımı fark etmiş olacak ki, "Ne var, seni de hiç sevmiyorum ama sen yine de bakma bana öyle, salata sağlıklı!" diye çemkirdi. Yarım bozuk bir gülümseme kapladı yüzümü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
RomanceYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!