Keyifli okumalar...
Bir başkasının gözlerinde insan nefes alabilir miydi? Yakınlığı kalbimi boğazıma taşırken cam duvarın ardında ki kadının şaşkınlık dolu gözleri üzerimizdeydi.
"Adı ne?" diye sordum genişçe gülümserken.
"Neden merak ediyorsun?" dedi gülümsememe karşılık çapkın bir gülümseme sergileyip.
"O kadın, bu kadın, şu kadın diye bahsetmek istemediğim için," dedim gözlerimin kıvırdığı dudaklarına kaymaması için büyük uğraşlar verirken nefes aldığım gözleri yine nefesimi kesen bir nedene dönüşüyorlardı. Bu beni yok edebilecek kuvvetli bir histi.
"Neden ondan bahsediyoruz, şu an farklı şeyler düşündürtüyorsun bana," dediğinde sesindeki ima yutkunmama neden olmuştu. Gözleri dudaklarıma kayıp duruyordu.
"Ama koltuklarından birinde oturuyor, gözleri üzerimizde ya," dedim kollarımı geri çekip minnacık uzaklaşırken ondan. Belimde duran elini yok saymam gerekiyordu yoksa zihnime ektiği arzu tohumlarından kesinlikle masum duygular filizlenmeyecekti. "Çalışanlarınla bu kadar yakın bir pozisyon kurmadığını bilecek kadar iyi tanıdığını düşünüyorum, baksana gözlerine ne kadar dikkatli bakıyor." Belimde duran parmaklarının baskısı arttığında tenimde dolaşan sıcaklık aklımı bulandırıyordu. "Gözleri çok güzel." Çok kısık bir hırıltı çıkmıştı boğazından, umarım odasında ki kıza ayıp olmasın diye gülmesini bastırmıyordu.
"Birincisi sen benim çalışanım değilsin," dediğinde dudaklarını çok hafif sağ yanağıma dokundu. "İkincisi hanginizin gözleri daha güzel bilemem tabii..." Dehşet içinde ona baktım, gözlerimde kınayıcı bir ifade vardı. Hadsiz, kendini bilmez bir adam olmasına ramak kalmıştı.
"Hiç utanmıyorsun değil mi, koskoca ofis patronunun dediklerine bakın." Kafamı iki yana doğru sallayıp ince bir onaylamaz ses çıkardım ağzımdan. "Çıkışta gözlük bakalım biz sana, e yaşın da geçiyor. Baksana hangimizin gözlerinin daha güzel olduğunu söyleyemeyecek kadar bunaklaşmış aklın. Ben senin sevgilinim değil mi, lütfedip bunun hatırına bile gözlerime iltifat edebilirdin." Hala gülüyordu, gözleri çok güzel gülümsüyordu ama kanmayacaktım. "Sen hiç gözlerine bakıyor musun? Benim gözlerimin çirkin olduğunu söylüyorsun! Saçlarımı maviye boyamak istesem Allah bilir ne kadar tahammül gösterecek bana."
"Ama ben kimsenin değil sadece senin gözlerine bakınca kayboluyorum!" dedi iç çekip. Dan diye kurduğu cümlesiyle ağzım bir parça açık kalırken yüzümde ki tüm ifadeler silinip süpürülmüş yerini iplerini suya salan duygular basmıştı. Ateş göğsümü kavurmaya başlamıştı. "Gözlerinde bir efsun var."
"Hı!" dedim yavaşça. Yoğun bir duygunun dolduğu bal gözlerini kırptı.
"Hıhım," dedi kafasını aşağı yukarı hareket ederken gözlerini de yumup açmıştı. Uzanıp dudaklarıma çok hafif bir buse bıraktığında, "Akşam için seni evden alırım," dedi yumuşak bir tonlamayla. Odadan çıkarken ve muhtemelen kendi odasına doğru yol alırken aklımda sadece ne kadar şanslı olduğum vardı.
Yalın'ı hiç istemesem bile ofiste güzelliği gözüme batan kadınla baş başa bırakmış evin yolunu tutmuştum, yarın Selim'in doğum günüydü. En azından bir günümü ofise geldiğim günden bu yana ihmal ettiğim kuzenime ayırabilirdim. Bu zamana dek İstanbul'da yaşadığından dolayı telefonda kutlamıştım doğum günlerini, bu gün ise kendisine önce pahalı bir hediye seçip evde erken sürpriz bir kutlama yapabilirdim. Leyla büyük bir hevesle yardım edecektir bana, emindim bundan. Akşamda Yalın ile yemeğe çıkmak için bir bahane bulmam şarttı, bu sürprizim onu bana karşı borçlu olduğunu hissettirecek ve bu yüzden bana yardımı dokunabileceğine inanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
Storie d'amoreYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!