Uyarı: Yazım hataları varsa tık bildirin bana, teşekkürler...
Keyifli okumalar...
Hiç bir şey düşünmeden olanlardan kafamı boşaltmış bir şekilde kahvaltı masasına oturmak istemiştim ama mümkün değildi, ben daha gözlerimi Yalın'dan açamıyordum. Ben kendimi de anlamıyordum en basit bir sayıyı bile tutamazken derinden sanki işlenmiş gibi söküp çıkaramıyordum en ufak karesini. Masada ki süte kaydı bakışlarım, süt yani Yalın değil. Gerizekalı Efsun, bi' sal kalbini az!
Nasıl bir dolanmış hissediyorsam hislerin kolları ruhumu sarmış, kalbimi kıvrandırıyordu. Kalbim çok ağır geliyordu göğsüme, Yalın ağır geliyordu. Çıplaklığı değildi, birikmişti sanki dün gece iğne ucu kadar dokunmayla su gibi salınmıştı duygularım. Bu zamana kadar bastırmış olup sessiz kaldığım gerçeği çok fena patlamıştı.
Selim'in bilerek uzattığı çay karıştırma sesi de kulak dibim de çalan cazgır gibiydi. "Neyin var, her an üstüme dert yağacak gibi hissediyorum!" dedi Selim kafamın içinde dönüp beni delirmeye yeminli kareleri püskürtmeye yetmemişti sesi ama gözlerim yine yüzüne kalkmıştı. İç söken bir nefes verip tüm hücrelerimi alt üst eden duygu savaşlarını kenara silkelemeye çalıştım, nafileydi. Her saniye yeni bir duygunun bıçağı altındaydım.
Sıkıntılı bir nefes verirken gözlerimi kıstım. Yüzünde bir şey arıyormuşum gibi bakarken, "Nasıl yapıyorsun?" diye sordum çok müteessir bir sesle. "Kalbim kan ağlasa bile dışarı içimde gül yetiştiriyormuşum gibi nasıl görünebilirim?" Bir kaç saniye boyunca yüzüme boş bir ifadeyle baktı. Sanki ona soru sormamışım gibi çayından bir yudum alıp rahatça sırtını sandalyeye verdi. "Ay tam oskarlık, bunu istiyorum. Takmayayım. Takayım ama kendime takayım başkaları taktığımı fark etmesin. Sabah sabah güneş bile açıyor ben açamıyorum!" Güneş ne alaka? Söndü gitti, insanın içi aydınlık olacak ki geceler bile ışık saçsın! Yalın hayatıma çok iyi saçtı, evet.
"Kural bir çok konuşmayacaksın!" dedi yüzünü ekşitip. Eskiden de böyle miydim ben? Baya ilerleme kaydetmiş olmalıydım, konuşmuyordum. İnsan aşık olunca susmasını öğreniyormuş. Sakarlık falan da öyle çok kalmamıştı. Ne anlatıyorum ben ya!
Yine de itiraz ettim, eski bana çok ihtiyacım vardı. "Olur mu, konuşmazsam içim çürür!" dedim imkansız bir emir gibi onu algılayıp infazını vermiştim bile. "Konuşmazsam ağlarım bak, o daha kötü!" Dün geceden beri gram uyku uğramamıştı, her taraftan bir yenilgi gözlerini acıklı bir ifadenin kapladığı yüzüme dikmiş kıs kıs gülüyorlardı. Adamı böyle kabul ettin! Kendimi öldürmeye an hazırlamışım demek ki.
Dilini şaklatıp, hayret yüklü bir sesle, "Teyzem melek gibi kadın, evlatlıksın. Kesin!" dedi.
Parmaklarımı zaten çarşamba çalısına benzeyen saçlarımın arasına sızdırıp masajlayarak bir takım sinyaller göndermeye çalıştım ama yok rahatlamıyorum. Ateş ayak tabanlarımdaydı, gökyüzünü çökmüştü sanki. Güneş nasıl bu kadar kasvet yayabilir? "Leyla'ya gideyim ben en iyisi. Kızı da kaç gündür ihmal ediyorum, oda sormuyor. Bi' düzgün gitsin bir işim ya!"
"Ne oldu? Endamına düştüğün adamın içi çürük mü çıktı ne?" dedi alaylı bir tonlamayla. Annem teyzemle beraber mutfağa giriş yaptığında susup yerime sindim ve otuz iki diş sırıttım. "Daha fazla belli edemezdin!" dedi Selim mırıldanarak. Yürü git dercesine mimik sergiledim.
Annem iki boş sandalyeden bana yakın olana oturdu. "Hayrolsun kızım, neden işe gitmedin?" diye sordu. Çaydanlık yanımdaydı, uzattığı bardağına çay doldururken teyzemde atlamıştı.
"Sana kahvaltı hazırlamak istedim, iyi yapmış mıyım?" dedim çok fazla tebessüm ederek.
İnanmaz bir hisle süzdü yüzümü. "Kızım çenen mi ağrıyor?" diye sordu endişeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
RomanceYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!