Keyifli okumalar...
Geceden kalma yorgunluğu hala üzerimde hissederken gözlerimi aralayıp görüş açımda olan duvar saatine baktım, 08:22 dakika geçiyordu. Telefonuma içime dolan büyük bir umutla bakma isteği geldiğinde kalbime dolan heyecanın neyin nesi olduğunu bilmiyordum. Komodinin üstünde duran telefonuma uzanıp elime aldığımda ekranı tıklattım iki defa, açılan ekranla hiç bildirim olmaması başımdan aşağı kaynar suların dökülmesine neden olmuştu, bu kadar mıydı? Hani ısrarlar, hani havada uçuşan özür mesajları?
Ofoso gol Efson, ocol!
Gitmem, gitmeyeceğim, gitmiyorum kardeşim!
Basit insan muamelesi görülmekten bıktım!
Telefonu fırlatıp yataktan doğruldum, odanın kapısını açıp araladığımda sersem adımlarla banyoya doğru ilerledim, ev neden bu kadar sessizdi? Elimi yüzümü yıkayıp geri çıktığımda kulağıma çok kısık bir sesin çarptığını duydum, adımlarımı mutfağa çevirdiğimde sesler hafif yükselmeye başlamıştı.
"Abla sus, uyanacak şimdi!" dediğinde annem artık kapının önünde öylece dikiliyordum, görünüp görünmeme konusunda kararsızdım. İçimde ki ses olduğum yerde durmam için baskı yapıyordu.
"Selim istifa ettiğini söyledi, vurduysa kafayı uyanmaz öğlene kadar!" dedi teyzemin rahat çıkan sesi, beni tanıyordu ama son zamanlarda ne kadar tuhaflaştığımı sezmemişti. Zamanlarımda değişmişti benim. "Her ay düzenli para yatırdığını söylemiştin babasının, Efsun inada bindirmişti hiç çekmemişti hani. Yeterli gelmez mi?" diye sorduğunda teyzem kulaklarımda yankılanan tek şey adı bile geçmeyen baba kelimesiydi. İş çevirmek benim işimdi, benden ne gizliyorlardı?
"Yok abla Efsun duyarsa kıyameti koparır, birikimim var biraz ama yetmez." Neye yetmez, cidden neler dönüyordu burada? "Bakalım iş çıkmaza sürüklenirse mecbur ona anlatacağım, aklı beş karış havada olmasa iyiydi." Hah ben gayet te aklı başında bir insandım. Ama hala konunun ne olduğunu bilmiyordum.
"Aman abla, takma bu kadar. Olmadı bana gelirsiniz, gül gibi geçinip gideriz!" dedi teyzemin neşeli çıkarmaya gayret gösterdiği sesi. "Bırak ne hali varsa görsün adamın, satıyorsada satsın evi. İnşallah ucuza gider de sürüm sürüm sürünür. Pat diye evi satıyorum çıkın demek te ne oluyor, Allah güler mi yüzüne?" Ev, adam, satmak... Evimiz mi satılıyordu? Her bir yerinde çocukluğumun anısı olan bu evi elimizden mi alıyorlardı? Kanım çekilmiş damarlarımda üzüntü seli akmaya başlamıştı, göğüs kafesimi zorlayan acı kalbime batan kıymıklar gibiydi. Dışarıdan görüldüğü gibi biri olmamıştım ki ben hiç, içimde yarım kalan bir oyunun, büyümemiş bir kız çocuğunun burukluğu vardı. Acıyı geçiremeyince içimden, bende hayata pozitif bakmayı öğrenmiştim.
Hiç normal bir hayatım olmadı, yarım yaşadım günlerimi. Ne ilk adımlarımı attığımda, ne de dizlerimi kanattığımda adını sayıklamaktan yorulduğum babam olmamıştı yanımda, annem vardı. Annem iyi ki vardı. O tüm bu zorluklarla uğraşırken dün ettiğim artık gözümde şımarıklık gibi gördüğüm istifam geldi aklıma, onu bıraktım resmen projemi bedavaya vermiş ve ofisten ayrılırken tek kuruş almamıştım.
Derin nefes alıp gülümsedim ve mutfağa salınarak girmeye başladım. "Günaydın!" derken oldukça neşeli bir şekilde çıkmıştı sesim. İkisininde korku dolu gözleri beni bulduğunda muhtemelen onları duyup duymama ihtimalimi okumak istercesine yüzüme bakıyorlardı. Ama ben yine de her zaman ki sevecenliğimi de fazla fazla yüzüme katıp kocam gülümseyerek sofraya oturdum. "Ohh mis gibi koktu valla omlet," dedim ekmek sepetinden bir parça ekmek kesip omlete batırdım. Kesilmiyordu. "Selim nerede teyzoş? Beni bugün işe o bıraksın istiyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
RomansaYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!