🍃 Göğsü Kavuran Ateş 🍃

2.3K 234 88
                                    

Keyifli okumalar...

Sonu mutsuz biten hiçbir masalla tanışmamıştım bu zamana dek, bir hikayenin sonu mutlu biterken hiç olmayan o sayfaların ardını düşünüyordum. Gerçekten sonsuz bir mutluluğa mı sahipti masallar? Orada yaşamak neden bu kadar imkansızdı? Çocukken prenses olma hayallerimden çok savaşçı bir kız olarak gözlerimi kapattığım düşlerim olmuştu, o düşlerde hiç prens olmamıştı, bu yüzden devamlı takılıp kalacaktım mutluluk yollarında.

Saçma düşüncelerimi savuştururken kafamı kaldırıp mahcup bir ifadeyle kapının ağzında bana şaşkınlıkla bakakalan Celil beye baktım.

"Tövbe bismillah, uyumadım da ayakta mı rüya görüyorum?" dedi, iki eli iki yanağını kavrarken beklemeden yüzünü tokatlamaya başladı. "Ay kaybolsana!"

"Bu halde gidebilecek başka bir yer daha gelmedi aklıma, içeri geçebilir miyim?" Bir müddet yüzüme dalarken rüya olmadığım dank edince istemeden kenara hafif çekilip geçmemi bekledi. Bacaklarımı hareket ettirince gözlerimi ondan çekip içeri girmeyi reddettim. Gözleri beni takip ederken üçlü merdivenlere yönelip basamaklara bıraktım bedenimi. İçeri geçip göğsümü daha fazla daraltmaya niyetli değildim. Bir diğerine uymayan tavırlarımı yadırgamamış olacak ki yanıma çömeldi kısa bir süre sonra.

Derin bir nefes alırken gözlerim bahçenin bir bölümünü kaplayan su fıskiyesine takıldı, akmıyordu ama havuzu su doluydu. Benim de içim doluydu. Çok fazla boşlukta sallanıyormuşum gibi de hissediyordum.

"Prensese ne oldu?" diye sorarken buldum kendimi, temiz hava ciğerlerime iyi gelmiyordu.

"Olmuyor mutlu falan, ne Sindirella'sı ne de Külkedi'si, ne Rapunzel'i ne de kulede ki kaçkın." Gözlerimi, diktiğim yerden ayırmadan kulaklarımı ona vermiştim. Ne anlattığını bile bilmiyordum ama dinliyordum. "Heba ettiler prens beklerken ömürlerini, bir de tüm insanlık kandı buna. Ne Külkedisi dönüştü Sindirella'ya ne de Rapunzel kurtuldu önü aşılmaz o karanlık kuleden, saçını sarkıtmış bir de, saçı acır dayanır mı? Makas vurunca içi gidiyor kadınların o tellere, bir erkekten daha kıymetlidir saçlar onlar için. Sence böyle bir salaklık yapmış mıdır?" Omzumun üstünden ona baktım, gözleri saçlarıma dolanıyordu. Bir an söylediği cümlenin yüzüne doğurduğu pişmanlığı izledim.

"Bazen yapıyorlar işte, neden bir kadının kalbi kırıldığında vazgeçmek için düşündükleri ilk şey saçları oluyor?" diye sordum merakla. Babam en son saçlarımı severken onun saçlarımı sevdiği o son an olduğunu bilememiştim. Yoğun bir his dolarken içime sabırla beni teselli edeceğini umduğum kelimelerin dökülmesini bekledim ağzından, ama benim dudaklarım kendiliğinden aralanmış yine istemsizce kendim kurmuştum beni yıkan o yarım cümleyi. "Bir çocuğun bile..."

Celil beyin verdiği yanıt kalbime oturmuştu.

"Kolay gelir, insan kalbinden vazgeçemeyince saçından geçiyor işte, en çok kendinden," dedi derin manalar altında gizli bir sesle. Ne kadar çok geçmek zorunda kalmışız meğer diye düşündüm. "Oysaki gerçek bir prenses yalnızca kendisini düşünmek zorundadır. Bencil olmak buna dahil."

"Prenses hiç olmadı," dedim başımı eğip hafif sesli gülerken.

"Prens gelmedi," diye devam etti. "Aman zaten kim alır ki şapşal prensesleri, yüzlerini yıkamadan pencereye koşmuyorlar mı, prens görse alır mı seni pasaklı!"

"Yalın peki?" diye sordum. Soru işaretleri beliren gözlerini yüzümün çevresinde dolanıyordu. Ellerimi kaldırıp kutu işareti yaptım. "Kapalı kutu işte."

"Ay ekildin mi?" diye sordu dehşet içinde. Kıyafetime bakıyordu. "Allah kahretmesin valla ekilmişsin!"

"Çok işi vardı," dedim içli bir nefes verip. "Rüşvet bile vermiştim Selim'e!"

Fala Düşen KısmetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin