Keyifli okumalar...
"Ayy ben uyumlu diyorsam uyumlu, bunu alalım!" Şirketten çıkıp kendisine ait bir mağazaya geldiğimizde, neredeyse mağazanın içinde ki tüm kıyafetleri denemiş, kendi adına kombin yapıp onları beğenmem için beni tehdit edip durmuştu Celil bey. Bir kurtarıcıya ihtiyacım vardı.
"Ama siz ben uyumlu diyorsam uyumlu dediğinizde uyumlu olduğu anlamına gelmiyor!" derim artık isyan ederek.
"Ay kız çenen düştü yine, ben kafa yoramam kelime oyunlarına. Ay dur ne dedin sen az evvel, bana hakaret ettin!" Kötü bakışlarını fırlatıp hazırlanmış ve yüzümü ekşitebileceğim derecede uyumsuz iki parça kıyafete baktım. "Bak bu nasıl?" diye sordu buram buram ego kasan bir sesle.
"İki parça da uyumsuz, berbat bu yani!" dedim çekinmeden. Bize eşlik eden kız Celil beye çaktırmadan bana kaş göz işareti yaptığında pot kırdığımı yeni fark etmiştim. "Bu kombini siz mi yaptınız?" diye sordum çekine çekine.
"Ben istifa edip iki gün tribe gireceğim, soran olursa köylü bir kızın burun havalanmışlığına uğradı dersiniz, iklimleri değişti kalbi buza dönüşüyor çözüp gelecekmiş dersiniz, en önemliside beni aramayı unutmayın ve beni geri döndürmek için bol bol ikna etme çabaları düşünün. Kolay ikna olurum."
Bir kaç gün ortalarda görünmese de millet rahat bir nefes alıp verse, zebani gibi gidip gelip birilerini haşlamadan duramıyordu.
"Kabalık ettim desene!" diye çemkirdiğinde suratına bön bön bakıp dişlerimi sıktım. Ağlayacak duruma getirmişti beni, delirmek üzereydim.
"Ay yeter, gına getirdiniz. Çıldırdım mutlu musunuz? Bakın bu çöp gibi bir kombin olmuş!" dedim adeta kendimden geçmişçesine. Yaptığı ve tek tek bana gösterdiği kombinleri ona tek tek gösterdim. "Bakın bu da olmamış." İki elini yüzüyle örttüğünde parmak aralarında gözlerini görünüyordu. "O bahsettiğiniz varoş topluluğun giydiği kıyafetler daha tutar bu kombinlerden! Sırf zenginsiniz diye millet modayı üstünde taşıdığını sanıyor."
Saçımı düzelttim ve üstüme çeki düzen verdim. Mağrur bir ifade takındığı yüzünden çektiğimde gözlerimi ardıma bakmadan mağazadan çıktım. Ekranı paramparça olan ama bir şekilde benim gibi hayattan kopmamaya ant içmiş hala çalışır vaziyette duran telefondan zar zor Yalın beyin adını bulup çevirdim. İki çalışının ardından yorgun bir sesi kulaklarıma doldu.
"Efendim?"
"Yalın bey," dedim endişe yüklü bir sesle. "Bugün şirkete gelmediniz de, merak ettim." Celil beyin çektiği işkenceden aklıma sık düşmemişti, bunu ona söylemek istemedim.
"İyi hissetmiyorum, proje tamamsa odama bırak. Ben yarın bakarım," dedi. Öksürdüğünü duydum. Yazın ortasında üşütmüş müydü?
"Siz iyi değilsiniz!" dedim. "Şey ben şirketten çıkalı çok oldu, yarın o zaman size teslim ederim."
"Tamam Efsun," dedi.
Telefonu kapatacağını anladığımda kaldığım ikilemeyi kırıp, "Eğer isterseniz eve getirebilirim?" dedim. Proje için değildi, merak ediyordum halini.
"Beğenmezsem çöpe atarım," dediğinde gülümseme ihtiyacı hissettim. "Adresi mesaj atarım ben!" Telefonu kapatıp geçen birkaç saniyenin ardından beklediğim mesaj geldi. Yola çıkıp geçip giden taksilerden birini durdurdum. Adresi verdiğimde midem çoktan depar atmaya başlamıştı. Belki de en iyisi Seren hanıma haber vermekti.
İki katlı bahçeli yazlık bir villanın önünde durduğunda araba gözlerimi büyütüp kendi elinden çıktığına şüphe etmediğim eve baktım. Ev demek ayıptı, bu resmen saray yavrusu gibi bir şeydi. Ücreti ödeyip parmak aralıklı kapının önüne kadar yürüdüm aval dolu bir yüzle. Duvara değerli bir süs eşyası gibi monte edilen zile basıp bekledim. Ben olacağımı tahmin etmiş olacak ki sorgusuz şekilde cevap bulmuştu zile basışım. Demir kapıyı itip ilerledim. Bahçenin güzelliği gözlerimi kamaştırırken gözden kaçırmak istemeyeceğim onca güzelliği en ince detayına kadar inceledim. Üçlü geniş merdivenlerden çıkarken kapı ben çalmadan açılıverdi. Gözlerimi yukarılara doğru tırmandırıp yüzünde sabit tuttuğum Yalın beyin bahçenin aksine buzu ve kışı anımsatan ifadesiyle neredeyse gözlerimi devirmeme neden olacaktı. Hastasın sen be adam, ona göre davransana. Sıcak basmış olması lazım, suratının beyazlığı karı anımsatıyor. Yumuşacık görünmen ve burnundan salyalar dökmen lazım senin kendine gel, ee yanakları al al da değil bunun. Nasıl hasta bu ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fala Düşen Kısmet
RomanceYetişkin içerik! _ "Canı çıkana kadar karabiber koy!" "Yemek tarifi mi bu?" "Hayır aşkın tarifi, alerji yapsın, arada acıdan hapşuralım." _ Aşk, kalp ağrısı ve mizah... Tek kitapta! Dikkat edin, öldürmekten güldürür!