Çok meşgul oluruz. O kadar meşgul oluruz ki yakınlarımızı, en değer verdiklerimizi unuturuz, ertelemek zorunda kalırız. Gözden uzak olan gönülden de uzak olurmuş. Yoongi bu fikri hiç bir zaman kabul etmezdi. Ona göre bu doğru değildi. Çünkü kardeşi ondan bu denli uzakken hiç bir zaman onu unutmamıştı. Belki de unutmuştu, sadece vicdanını rahatlatmak için böyle düşünüyordu.
Yoongi araçtan indi. Büyük evin önünde durmuştu. Sessizlikti, Seoul'un karmaşası, Pekin'in heybeti buraya uzaktı. Huzur kokuyordu. Eve varmak için bir süre daha yol gitmesi gerekiyordu. Belli ki kardeşi özel olarak bu yolu yaptırmış, arabaların sesinden uzak olmak istemişti. Yoongi küçük sokağa doğru yürüdü. Sokak yukarı çıkıyordu. Ağaçlar sokağın görünümünü ormana benzetirken taşlar ve kayalar dikkatli olmayan kişiler için tehlikeydi.
Yoongi ellerini cebine soktu. Takım elbisedeydi, gözlüğünü arabaya bırakmıştı. Yavaş yavaş yere bakarak adımlarını atıyordu. Ta ki önden gelen ve neredeyse kulaklarını patlatacak derecede bağıran kızı farkedinceye kadar. Sessizlik olduğundan bir kişinin bağırması yeterince huzursuzluğa neden oluyordu. Henüz kız ve yanındaki arkadaşı Yoongi'nin yanına varmamıştı, şimdiden seslerinden nefes alınmıyordu. Kız kafasını geri çevirdi ama öne doğru yürüyordu. Belli ki arkadaşına bakıyordu. Tam Yoongi'nin önünden geçerken ayağı kaymıştı. Dengesini kaybedip yerle buluşacakken kendini kolların arasında hissetti. Gözlerini kapatmıştı çünkü korkuyordu. Yavaşça gözlerini açtığında ona kollarını sarmış olan adamı farketti, adam gözlerinin içine bakıyordu. Adamın minik gözlerini iyice inceledikten sonra şu an düştüğü durumu anlayıp adamı itmişti. "Ne yapıyorsun, sen?!"Yoongi ceketinin kollarına elini sürterek temizliyordu. Ardından ellerini yeniden pantolonunun cebine soktu. Soğuk bakışları kızla buluştuğunda Jennie üşüdüğünü hissetmişti, Ağustos'ta o adam sayesinde üşümüştü.
"Eğer seni tutmasaydım kafan betona çarpacaktı." Yoongi mimiğini değişmeden konuşmaya devam etti. "Teşekkür edeceğine üzerime çemkiriyorsun!"
Jennie biraz utanmıştı. Jisoo ile beraber Taehyung'un Busan'daki evine gidiyorlardı. Aslında Jisoo konumu vermiş, daha sonra gelmeği kabul etmemişti. Jisoo'ya göre Jennie Rose ile de gidebilirdi. Rose evde kalıp çocuklara bakma görevini üstlenmişti ama sonuçta Jisoo da bunu yapabilirdi. Jennie ise Jisoo gelmezse evi doğru bulamayacaklarını, ikisinin de Busan'ı iyi tanımadığını, kaybolacaklarını söyleyip durmuş, sonunda genç kadını ikna etmişti.
"Sana diyorum?!" Jennie gözlerini kapatıp derin nefes aldı. "İyi tamam. İnsan biraz kibar olur!" Yoongi kaşlarını kaldırmıştı, dudakları alayla kıvrılmıştı. "Çaktık." Jennie'nin gözlerinden alevler çıkarken Yoongi yanınadan öylece geçmiş yoluna devam etmişti.
Jisoo, Jennie'ye yaklaştı. İkilinin konuşmasına karışmamıştı çünkü o an aklında Taehyung vardı. Ya onu burada görseydi, tepkisi ne olacaktı? Taehyung'un Jisoo'yu gördüğünde tepkisin ne olacaktı? "Bak, Jen. Bence benim gelmem hata."
Jennie alev saçan gözlerini Jisoo'ya çevirdiğinde Jisoo susmuştu. Jennie önüne bakıp yürümeğe devam etti, Jisoo da peşinden geliyordu.
Jennie ve Jisoo, fazla ilerlemeden evi bulmuşlardı. Gerçekten evin önünde Taehyung'un arabası vardı. Jennie kapıya yaklaşıp alacaklı gibi kapıyı çalmaya başladı. Jisoo bir şey demeden kenarda duruyor, birazdan karşılaşacak durum için kendini toparlamaya çalışıyordu.
+++
Taehyung, duşa girmişti. Tam çıkacakken kapısının bu denli hızlı çalması şaşırmasına sebeb olmuştu. Kimse burayı bilmiyordu.. Jisoo'dan başka.. Acaba o gelmiş olabilir miydi? Taehyung bu saçma düşünceyi kafasından atmaya çabalayarak kapıya yaklaştı. Üzerinde sadece bornozu vardı. Kapıya bakmadan açmıştı. Açtığı anda iki çift göz onu bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Invitation (Davet)
Fiksi PenggemarJisoo kafasını geriye, koltuğa yasladı. Taehyung'ın onun ismini sırtına dövme yaptırdığı günü hatırlıyordu. Hatta o gün fazlasıyla şaşırmıştı. Bu şarkıyı sevdiğini ve beraber şarkıları olmasını istediğini söylediğinde Taehyung bunu kabul etmiş, erte...