Keyifli okumalar iki gözümün çilekleri. ❤
Arabanın hareket etmesiyle bakışlarını iki yıllık özlemine çevirdi Yiğit. Yıllardır kalbi de aklıda kızılındaydı. Ama göz görmeyince gönül katlanır derler ya, Yiğit'te bir şekilde katlanıyordu.
"Hadi eve geçelim" dedi Yiğit elinde sürahi hâlâ arabanın arkasından bakan Sibel'e.
"Seni eve alacağımı kim söyledi" diyerek arkasını döndü Sibel. Elbette alacaktı ama kıvırcığı ile uğraşmayı severdi.
"Sen" dedi Yiğit elleri cebinde, önden yürüyüp apartmana girerek. Güldü Sibel arkasından kendi ne kadar değişmemişse Yiğit'te değişmemişti. Hâlâ eskisi gibi uyuz ve çok bilmişti. Yine de şükretti Sibel, Yiğit kadar o da hasretti. Tekrar yaşayamam dediği hisleri yaşıyordu. Yine aynı adama, yine aynı heyecanla. Ama dahası yoktu, sonrası yoktu, sonu yoktu. Genç kadın bunları düşünüp üzülürken kader ayrılığın mükafatını vermek için hazırlanıyordu.
Yiğit'in arkasından apartmana girip merdivenlerden çıktı. Yiğit kapının kenarına yaslanmış tebessümle bekliyordu. Daha doğru düzgün konuşamamışlardı ama yan yana olmak bile yetiyordu. Kapıyı açan Sibel'in peşinden ayakkabılarını çıkararak içeriye girdi. Salona ilerleyen Sibel ile Yiğit'in adımları
da şaşmadan onu takip ediyordu. Sibel üçlü koltuğa geçip oturduğunda Yiğit'in dün yaptığı gibi karşısına oturacağını düşünüyordu ama Yiğit aralarına sadece bir karışlık mesafe bırakarak tam yanına oturmuştu.Dakikalar geçerken ikisininde konuşmak istediği çok şey vardı ama ikisi de anın gerçekliğini sorgulamakla meşguldü. Çok beklemişlerdi bu anı bir daha olmaz diye düşünselerde, hayalini kurmaktanda kendilerini alıkoyamamışlardı. Derin bir iç çekti Yiğit bakışlarını kızılına çevirdi.
"Sibel" dedi sessiz ve huzurlu anın büyüsünü bozarak. Tebessüm etti yıllar sonra kavuştuğu kadınının bakışıyla. Kafasını hafif sola kırdı gözleri dolarken "Sibel'im"dedi özlemle "Sonbahar'ım" diyerek devam etti. "Ne çok özledim kızıl saçlarından yayılan leylak kokusunu, ne çok bekledim gece gözlerinin kalbimi deleceği anı." Diyerek yaklaştı genç kadına, gözlerini kapatıp saçlarının arasından derin bir soluk alıp geri çekildi.
Gözünden bir damla yaş düşerken acı bir gülümseme belirdi Sibel'in dudaklarında. "Yiğit" dedi yalvarır gibi "yapma" derken kalbide isyan ediyordu "kabuk bağlamış yaramı kanatma, yakma canımı" diyerek hıçkırıklarını serbest bıraktı. Başını eğmesinden sebep akan her damla gözyaşı bacaklarını saran pantolonun üzerine damlıyordu.
Bir.
İki.
Üç.
Akan her gözyaşını sayıyordu genç adam. İki yıl önce de saymıştı ve o gün yemin etmişti kızılının gözünden akıtılan her bir damlanın hesabını vereceklerdi, vermişlerdi. Yıllar önce yaptıklarının bedelini oğullarını kaybederek ödemişlerdi. O gün Sibel ağlayarak yalvarmasa Yiğit bu ayrılığı asla kabul etmezdi. Ama mecbur kalmıştı, nasıl kalmasın annesi öksüz bir kızı vurabileceği en kötü yerden vurmuştu. Bir kere daha isyan etti genç adam, ağabeyinede annesinede lanetler etti. Kendilerinden başka kimseyi düşünmeyen bencillikleri yüzünden bu hale gelmişlerdi.
Genç adamın elleri kızılının yanaklarını kavrarken hafif bir baskı ile kendine bakmasını sağladı.
"Canını yaktığım canımı alsınlar Sibel'im, kıyar mıyım ben sana kızılım, sen yanma diye yanarım, sen yanma diye yakarım." dedi alnını alnına dayayarak baş parmağı yanağını okşarken. "Sen yanma diye ben yıllardır sensizim" dedi titreyen sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Gözümün Çileği🍓
ChickLit"Başka bir kadın oldu mu?" Güldü. İlk kez bu kadar içten, bu kadar nefes kesici güldüğüne şahit oluyordum. Bu gülüş öyle çok işlemişti ki gözlerime aklımdan her şey silinse bir tek bu gülüş kalırdı. "Sence" dedi burnunu burnuma sürterek "Sence olm...