Keyifli okumalar iki gözümün çilekleri. 🍓
"Hümeyra hanım" diye seslenen kişiye döndüğümde bu kadar genç bir müdüre ile karşılaşacağımı düşünmemiştim. Uzun siyah saçlarını kalın bukleler yapmış, bol kesim siyah yüksek bel pantolonun üzerine dar bir bluz giymiş, bu zamana kadar gördüğüm yurt müdürelerine göre oldukça hoş ve çekici duruyordu. Kadın halime ben bu kadar beğendiysem bir erkek görse ne düşünürdü kim bilir.
"Elif hanım" dedim doğru kişi olduğundan emin olmak isteyerek.
"Evet, hoş geldiniz"diyerek elini uzattı. Uzattığı elini hafifçe kavradım. "Buyurun içeriye geçelim" dedi eliyle kapıyı göstererek.
"Takside eşyalar var önce onları alayım" deyip taksiye yönelecektim ki sesiyle durdum.
"Siz zahmet etmeyin, arkadaşlar indirir. Buyurun biz geçelim"
Kapıda duran iki güvenlik taksideki eşyaları indirmeye başlamışlardı. Onları görünce bende Elif hanımın gösterdiği kapıdan içeriye girdim. İçeriye girdiğim anda hissettiğim koku beni çocukluğuma götürdü. Uzun zamandır çekmediğim kokuyu derince soludum. Aynıydı. Ne bir eksik ne bir fazla, bu koku dışarıdan gelen bir insan için yeni silinmiş merdivenlerin temizlik kokusu olabilir ama benim için çocukluğumun kokusuydu.
Yanımdan koşturarak geçen çocuklara gülümseyerek baktım. Yürüdüğüm uzun koridorda etrafıma bakarak ilerliyordum. İçimde evime gelmişim gibi bir his vardı. Ne gariptir ki bir çok insanın evi çıplak ayakla bastığı yumuşacık halılarla doluyken benim evim soğuk betonlarla doluydu.
Bir kapının önünde durduğumuzda tam içeriye girecektim ki yan kapının kenarından hafifçe süzülmüş önüne düşen saçlarının arasından çatılmış kaşlarla bana bakan en fazla 5 6 yaşlarındaki kız çocuğunu görmemle duraksayıp gülümsedim. Benim gülümsememle arkasını dönerek hızlıca uzaklaştı.
"Kimseyle konuşmaz" dedi Elif hanım baktığım yeri gördüğünde. "2 ay önce geldi, ailesini trafik kazasında kaybetmiş. Geldiği günden beri kimseyle konuşmadı."
Nasıl konuşsun, kalbinin kabullenemediği yalnızlığı dili de kabullenememiş.
Elif hanımın işareti ile masanın karşısında bulunan tekli koltuğa oturdum.
"Size ne ikram edeyim Hümeyra hanım." Diyerek yerine oturdu.
"Sadece ismimi kullanın lütfen. Teşekkür ederim ama bir şey istemiyorum."
"Tamam, nasıl istesen." Diyerek koltuğuna biraz daha yaslandı. "Diyarbakır'a alışabildin mi?"
"Alışmaya çalışıyorum."
"Bende ilk geldiğimde zorlandım biraz, açıkçası korkmuştum. Malum herkes buraları sürgün yeri gibi görür. Ama hiç korktuğum gibi olmadı."
"Güzel memleket, lakin insan büyüdüğü yeri arıyor."
"Haklısınız" diyerek başını aşağı yukarı salladı. "Bende her fırsat bulduğumda İzmir'e kaçıyorum."
"Aileniz İzmir'de mi?"
"Hayır, ailem yurt dışında" yüzünde kapatamadığı kocaman bir tebessüm belirdi. "Nişanlım İzmir'de" dedi. Nişanlım derken gözlerinin içinde ışık yandığına yemin edebilirim. Bende onun tebessümüne eşlik ettim.
Kısa bir sohbetin ardından bana yurdu gezdirmiş, kütüphanede çalışan çocuklarla tanıştırmıştı. Şimdi de bahçeye çıkmıştık. Bahçenin tam ortasına kocaman bir masa koymuşlar üzerinde bir sürü meyve, içecekler ve kurabiyeler vardı. Yanımıza koşarak gelen kadınla gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Gözümün Çileği🍓
Chick-Lit"Başka bir kadın oldu mu?" Güldü. İlk kez bu kadar içten, bu kadar nefes kesici güldüğüne şahit oluyordum. Bu gülüş öyle çok işlemişti ki gözlerime aklımdan her şey silinse bir tek bu gülüş kalırdı. "Sence" dedi burnunu burnuma sürterek "Sence olm...