Bölüm 11/👨‍✈️🍓👩‍💼

42.7K 2.8K 420
                                    

Medyaya bakmanızı tavsiye ederim. Ben çok seviyorum bu şarkıyı, belki sizde seversiniz.❤

Yıldıza dokunduysak okumaya başlayalım.❤

Sensin dedi içimdeki küçük Hümeyra, ıhlamur ağacının en tepesine çıkıp gökyüzüne bakarak o sensin diye haykırdı.

Bendim o başka bir seçeneğe inanmak istemiyordum eğer ikinci bir seçenek varsa da onun ağzından duymak istiyordum. Aptalca hareket etmek yerine gözlerinin içine bakarak sormak istiyordum. Az önce girdiğim kapıdan bir hızla tekrar çıkıp balkona geçtim. Orada duruyordu yerinden milim kımıldamamış gözleriyle gözlerimi feth edercesine bakıyordu. O saçma sapan ilk adımı erkekler atar klişeleri benim umurumda bile değildi. Seviyorum ama önce o gelecek düşüncesi ne kadar egoistçe. Telefonumu cebimden çıkarıp bundan sonrası için en büyük adımı attım.

"Sanırım konuşmamız gereken konular var."

Okundu.

Ona baktığımda bir elini saçının arasından geçirip buradan bile anladığım bir sertlikte çekti.

Yazıyor...

Yazıyor...

"Tamam. Yarın konuşuruz."

Eğer bu konuşma yarına kalırsa benim kendime güvenim yıkılır. Saatlerce aklımda kurup en olmadık şeye inanıp karşısına öyle çıkardım. O yüzden bu işin yarını yoktu.

"Şimdi"

Okundu.

Kafasını telefondan kaldırıp gözlerime baktı. Af Allah'ım zifiri karanlık gecede dalgalanan o okyanusun derinliğine kaç kadın şahit oldu, kaç kadın kayboldu mavinin en keskin tonunda. Onun gözlerine değen her bir gözü kör etmek istemem normal mi?

Yazıyor...

"Geç oldu, yarın konuşacağız dedim"

"Aşağıda bekliyorum"

Okundu.

Tekrar onun derinliklerinde kaybolmadan içeriye girip Sibel'e baktım, derin bir uykuya geçiş yapmıştı, üzerini örterek odadan çıkıp anahtarları aldım kapıyı yavaşça çekerek kapattım. Dışarıya adımımı attığımda o çoktan çıkmış beni bekliyordu. Apartmanın girişinde tek ayağını duvara sabitlemiş, kollarını önünde birleştirmiş çatılan kaşları ve keskin bakışlarıyla bakıyordu.

Ölmek istemiyorum dedikçe gel okyanuslarımda boğul diyorsun be dev, bu savaşta adil değilsin.

Gözlerimi gözlerinden çekmeden karşısına geçtim.

"Sence gözlerimiz yeterince konuşmadı mı?" Dedim nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle.

"Sıra dile dökmekte diyorsun?" Dedi yakalanmışlığın verdiği sersem bir sırıtışla.

"Yürüyelim mi?"

Cevap vermeden yolun soluna dönüp yürümeye başladı. Bende onunla birlikte yürüyordum. Yaklaşık beş dakika boyunca sessizce, yan yana, yavaş yavaş, sarhoş eden kokusunu içime çekerek adımladık o yolu. Sanki yıllarca onun sığınağında saklanmış ve hiç yara almamış bir koza gibiydim. Ondan korkmuyor, ona güveniyordum. Bu deli cesaretime kızmayın zira kalbimin atışlarına şahit olsaydınız sorgulamazdınız.

Sabah oturduğumuz parka geldiğimizde yine aynı bank'a oturduk. Sustuk. Onun yanında olmak yetiyordu bana, öyle hissediyordum. Sanki yanımda dursun konuşmasada olurdu. Huzur kokan sessizliği bozan onun sesi oldu.

İki Gözümün Çileği🍓 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin