Hücrenin parmaklıklarının hemen kenarında yerde yatan Finarfin, yaklaşan ayak seslerini duyunca pozisyonunu iyice parmaklıklara göre ayarladı ve kıpırtısız beklemey başladı. Anahtarları taşıyan elf hücrenin önüne gelince Finarfin'in yerde yattığınu görüp panikledi. "Geberdi mi bu?" diye tepki gösterip kapıyı açmaya çalıştı. Ama daha anahtarları yerine yerleştirmeden durakladı ve anahtarlar elinde parmaklıklara yaklaştı. "Bir numara mı bu yoksa?!" dedi. Finarfin içinden "Lanet!" diye geçirse de hiç kıpırdamadı asker "Kılıcımlar bir dürteyşim bakalım!" dedi ve kılıcını çekmek için uzandı. Planı bir yamaçtan aşağı yuvarlanmak üzere olan Finarfin, fazla düşünmeden gözlerini açtı ve ayağa fırlayarak kollarını parmaklık aralarından uzatıp Teleri askerinin boynunu kavradı. Aralarında demir parmaklıklar olmasına rağmen boğuşmaya başladılar. Finarfin elbette anahtarın peşindeydi. Hücreden abilerinin biri tarafından kurtarılmayı istemiyordu. Elini anahtara uzatır uzatmaz asker anahtarı elinden fırlattı, anahtarlar karşıdaki duvara çarpıp hücrenin önünde düştü ama bu mesafeden Finarfin'in elini uzatıp onlara ulaşması mümkün değildi. Finarfin öfkelenerek iki eliyle askerin kafasını kavradı ve kafasını parmaklıklara yapıştı. Tüm gücüyle çekerekn ellerini sağa çevirince askerin boynundan kötü bir ses geldi. Finarfin askerin kollarının yana düştüğünü fark edince kafasını bıraktı ve asker yere yığıldı. Ñoldor prensi, Teleri askerinin boynunu kırmıştı. Bir iki adım geri çekilip yerde yatan askere baktı. Sonra da gözü anahtara kaydı. Hemen yere eğilip elini parmaklıkların arasında uzattı. Ne kadar uğraşsa da anahtarlara uzanamadı. Bir an önce bu hücreden çıkması gerekiyordu. Şehir saldırı altında olsa da daha fazla asker gelebilirdi. Ayağa kalktı ve düşünmeye başladı. Sonra nefes verip, "Şu yapmak zorunda kaldığım şeylere bak!" dedi kendi kendine ve elini beline götürüp belindeki kemeri çözmeye başladı. Kemeri çözdüğünde ucundaki çengeli kontrol etti. Kemeri parmaklıklardan fıtlatıp çengeli anahtarlara tekmeye çalıştı. Bunu defalarca denese de anahtarlara takılan çengel ağır anahtarları çekemeden takıldığı yerden çıkıyordu. İyice sabırsızlaşan Finarfin nefes verip sakinleşmeye çalışarak denemeye devam etti. En sonunda tekrar takılan çengeli kemeri yavaşça çekerek hareket ettirdi. Anahta elinin uzanacağı mesafeye gelince hemen kemeri beline takıp anahtarı aldı ve kapıyı açıp hücreden çıktı. Yan taraftaki bütün hücreler boştu. Gil-Galad'ın ve diğer Ñoldor askerlerinin nerede tutulduğunu bilmiyordu. Zira bu şehirde hiç bulunmamıştı, yine de onları bulmaya çalışacaktı. Ama ilk iş kendinden alınan kılıcını ve hançerini bulmaktı. Dikkatle ilerlemeye devam etti.
Arka taraftan ileleyen Fëanor ve birliği şehrin merkezine yaklaşırken daha büyük bir direnişle karşılaşmıştı. Fëanor iki kılıcını savururken , Fingolfin de ön tarafından şehrin merkezine ilerliyordu. Caranthir ve ikizler birlikleriye şehrin başka bir bölümüne sürüklenmişti, Turgon ve Finrod da ayrı bir yerdeydiler. Ñoldor şehrin içine dağılmış gibi görünüyordu. Surlara en son çıkıp lehrin içine okçu birliğinin içindeki Celegorm ise en arkadan takip ediyordu. Yaylarını sırtlarına yerleştirmiş, kılıçlarını çekmişlerdi.
Gil-Galad ile Finarfin aslında aynı büyük binada tutuluyorlardı ama oldukça büyük bu binada ayrı ayrı yerlerdeydiler. Her ne kadar Gil-Galad ona cevap vermese de, Gil-Galad ile sık sık konuşmaya inmişti Thingol. Finarfin'i ise en alt kata yerleştirmişti. Finarfin yuları katlara doğru çıkarken ileride birkaç Teleri askeri görmüştü. Elinde kullanabileceği hiçbir silah yoktu. Gerçi iki kişiydiler ama kılıçları vardı. Askerler ona doğru yaklaşırken ne yapacağını düşünmeye başladı. Bu şekilde silahsız hiçbir yere varamazdı. Askerlerden birinden kılıcını alması gerekliydi. Kapının arkasında durup düşündü. Hemen önünde duran balkonumsu yapıdan aşağı baktı. Eşi Earwen ile Alqualonde'de fazla zaman geçiren Finarfin, o zamanlarda Sindarin'i öğrendiğine şükretti. Kapının arkasından çıkmadan Sindarin'de "Tutsak! Kapıyı açmış! Ñoldor prensi kaçmış!" diyererk avazı çıktığı kadar bağırdı. Askerler adımlarını hızlandırıp koşmaya başladılar. Kapıya iyice yaklaştıklarında Finarfin pozisyon aldı. İlk asker kapıdan geçer geçmez kapının arkasından fırlayan Finarfin onun üstüne çullandı ve tüm gücüyle itip balkondan aşağıdaki kata attı. Diğer asker kılıcının çekip Finarfin'e savursa da yana çekilen Finarfin askerin karnına tekmesini indirdi. Bir süre mücadele ettiler. Kılıç Finarfin'in eline geçmişti ama kılıcı tuttuğu kolu kesilmişti. Onu askere saplayıp etkisiz hale getirdikten sonra yoluna devam etti. Thingol, Maedhros ve Fingon'dan da önce davranmış yanındaki birlikle zindanlara iniyordu. Finarfin ve Gil-Galad'ı kullanıp Ñoldor'a şehri boşalttırabilirdi. Zira askeri anlamda şehir düşmek üzereydi. Ama Maedhros ve Fingon ona fazla yaklaşınca birliğinin bir kısmına emir verip onları geride bıraktı. "Onları zindanlardan uzaklaştırın!" diye emir verip devam etti. Maedhros ve Fingon'un üzerindeki baskı artmıştı. Askerler onlaır zindanlardan uzak tutmaya çalışıyorlardı ve Teleri şehrin bu kısmında sayıca fazlaydı. Fingolfin'in birliği de arkadan yetişince Teleri'yi abluka altına aldılar. Fingolfin'in hatları yararak kendi ordusunun ve Teleri askerlerinin arkasına çıktı ve tek başına zindanlara yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ñoldor'un Dönüşü
FantasyÑoldor'un Arda'nın İkinci Çağ'ında, Mandos'un salonlarından ayrılması ile başlayan hikayesi. Bu hayran kurgusunda/ fanfiction bir kaç tane eklenilen karakter ve yer ismi hariç tüm karakterler ve yer isimleri Tolkien'e aittir. Hiçbir şekilde çoğaltm...