Aylar geçmişti ve Celebrimbor'un durumu aynen dedesinin dediği şekilde ilerliyordu. Tüm amcaları durumu biliyordu ve babalarının kararına itiraz etmemişlerdi ve onunla ancak gerçekten konuşmak istediklerinde konuşacaklardı. Celebrimbor hemen hemen tüm gününü ya kütüphanede ya da babasının atölyesinde bir kenarda, babasını rahatsız etmeden çalışarak geçiriyordu. Diğer taraftan ise Celegorm ve Aredhel çoktan dönmüşlerdi, döner dönmez hekim başına muayene olan Aredhel, tıpkı eşinin dediği gibi ikizleri olacağını öğrenmişti. Doğum yapmanın ne demek olduğunu bilen Aredhel, yine de ikiz bebek olacakları için korkuyordu. O yüzden bu konuda en tecrübeli olan Nerdanel ile sık sık uzun sohbetler ediyordu. Nerdanel onu her seferinde rahatlatıyordu. Himlad'a dönmelerinin üzerinden 2 ay geçmişti ve hamileliğinin son ayındaydı. Hızlı bile yürümemesi tembih edilmişti. Elbette dişi elfler çok güçlüydü ama doğacak olan bebekler de elfti ve enerjileri çok yüksekti, o yüzden hekimler çok dikkatli davranıyorlardı. Omuzlarında büyük bir sorumluluk vardı, doğacak bebekler hem Fëanor'un hem de Fingolfin'in torunlarıydı, o yüzden doğumda en küçük bir sıkıntı bile olmamalıydı. Elf bebekleri kuşkusuz ki diğer ırkların bebeklerinden farklıydı. Doğdukları andan itibaren her söylenileni anlıyor ve her şeyi hafızalarına kaydediyorlardı, 1 yaşına bile gelmeden konuşmayı sökmüş oluyorlardı ve doğarken çok büyük bir enerji gerektiriyorlardı. O yüzden bütün saray bu konuya büyük önem veriyordu. Celegorm ve Aredhel için saraydaki odalardan en büyüğü düzenlenmişti ve kocaman balkonu olan büyük bir odaydı. Anne ve baba adaylarının fikri alınmış onların istekleri doğrultusunda büyük ve rahat beşikler yapılmıştı, beşiklerin üzerindeki oymaları ise Fëanor ve Nerdanel beraber yapmışlardı. Ahşap oymak ikisi için de farklı bir çalışma alanıydı elbette ama beşikler harika görünüyordu. Daha doğmadan onlar için bir sürü oyuncak ve giysi hazırlanmıştı bile. Durum Aredhel'in tahmin ettiği gibiydi. Celegorm ve onun hiçbir şey yapmasına gerek kalmıyordu.
Hamileliğin son günlere doğru Celegorm, yataktaki hareketlere uyandı. Aredhel uyanmamıştı ama yatakta kıvranıyordu ve yüzü acı içindeydi. Celegorm yavaşça eğilip yüzünü okşadı ve onu hafifçe sarstı. Birkaç sarsmadan sonra Aredhel ancak gözlerini açabildi ve karnını tutup "çok acıyor, nefes alamıyorum" dedi. Celegorm, onu yavaşça doğrultmaya çalıştı, o esnada Aredhel'den bir çığlık koptu. "Tyelkormo sanırım..." Celegorm'un yüzünde panik belirmişti bile, "Bebekler!" diye bağırıp yataktan fırladı. Üstüne bir gömlek geçirdi ve yavaşça Aredhel'i kucağına aldı, Aredhel'in kasılmaları daha da artmıştı. Kendini kontrol etmeye çalışıyordu ama mümkün değildi, Celegorm onu odalarından şifahanenin doğum için ayrılan özel bölümüne getirene kadar çığlıklarıyla tüm sarayı uyandırmıştı. Elbette çığlıklara ilk anlam verebilen kadınlardı. Nerdanel ve Anairë üzerlerine bir şeyler geçirip şifa haneye koştular. Nerdanel, Celegorm'un yüzündeki ifadeyi görünce, "Sen dışarıda beklesen iyi olacak Tyelkormo" dedi. Celegorm itiraz etse de, Nerdanel, "Panik halindesin ve Aredhel'i de daha da fazla korkutuyorsun" diyerek dışarı çıkardı. O çıktığı sırada Silberian içeri girdi. Aredhel'in çığlıkları arasında sürekli Quenya dilinde konuşuyordu. Bir tarafında Nerdanel, bir tarafında da Anairë vardı, gözlerine bakıp, "Ya ikizlerden biri ölürse? Ya ikisi de ölürse? Peki ya ben ölürsem, bebeklerimi ve Tyelkormo'yu bir daha göremezsem?" diye sorular soruyordu. Anairë elini sıkıca tutarken, Nerdanel alnında biriken terleri siliyordu. Kapının dışı ise kalabalıklaşmıştı bile. Fëanor, Fingolfin,tüm oğulları ve Finarfin oğulları çoktan uyanıp gelmişlerdi. Fëanor onlara baktı ve "Bebekler sizi görse doğmaktan vazgeçerler, suratlarınızın ifadesini değiştirin, doğum yapan siz değilsiniz" dedi ve hemen ardından Celegorm'un yanına gelerek, oğlunun yüzünü ellerinin arasına aldı. Gözlerine baktı, "Bebekler de, karın da iyi olacak çünkü üçü de çok güçlü" dedi. Celegorm yavaşça başını babasının göğsüne yasladı, Fëanor bir süre o şekilde kaldıktan sonra onu göğsünden kaldırdı ve "Hadi bakalım baba, rahatla biraz" deyip onu bir sandalyeye oturttu ama elbette Celegorm'un sakinleşmesi kolay değildi, ayağa kalktı ve koridorda bir ileri bir geri yürümeye başladı. Aredhel'in çığlıklarını duydukça adımlarını daha da hızlandırıyordu. "Ölmek üzereyim! Bunu altı kez nasıl yaptın atar?! Altı kez o kapının dışında nasıl bekledin?!" Fëanor gülümsedi, "Şu anda senin hissettiklerini hissederek" dedi. "İçeri giremediğim için deliriyordum ama babam önümde duruyordu, içeri girersem hekimlerin gerileceğini düşündüğünden içeri sokmamıştı beni, daha doğrusu çoğunuzun doğumunda durum buydu. Ama senin ve ikizlerin doğumunda içeri girmiştim" dedi. Fingolfin omuzları katılaşmış şekilde şifahanenin kapısına bakıp oturuyordu. Fëanor yanına gidip elini omuzuna koydu, "Hazır mısın yeniden dede olmaya?" diye sordu. Fingolfin gülümsedi, "Hem de nasıl, onları kucağıma almak için sabırsızlanıyorum" dedi. Dışarıda durum buyken şifahanede de işler zordu, Aredhel çok acı çekiyordu ama kendini kaybetmeden elinden geleni yapıyordu. Silberian tıp eğitimi aldığı için ebelere yardım ediyordu. Bu şekilde ilk 1 saat geçtikten sonra dışarıdan ilk ağlama sesleri duyuldu. Ebelerden biri bebeği kaldırıp "bir elleth" dedi. Minicik bebeği annesinin kucağına verememişti çünkü doğacak bir bebek daha vardı. Onu temiz bembeyaz ipek kumaşlara sarıp Nerdanel'in kucağına verdi. Nerdanel minicik bebeği alır almaz gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Kısacık saçları aynı babasınınkiler gibi gümüş renkteydi ve kucağında kıpır kıpır olurken ağlamayı kesmiyordu. Anairë, Aredhel'in elini bırakamadığı için Nerdanel bebeği yavaşça ona verip Aredhel'in elini tuttu. Anairë bebeği kucağında tutarken yaşlı gözleri ile bir dua etti. Aredhel tekrar çığlık atmaya başlamıştı çünkü ikinci bebek yoldaydı, canı daha fazla yanıyor, daha fazla zorlanıyordu ama yine de kendini kaybetmemişti, çok geçmeden ikinci, bebek de Arda'da nefes almaya başladı. Ebe "bu ise bir ellon" dedi. Onu da ipek kumaşlara sarıp babaannesinin kucağına verdi, tamamen annesinin simsiyah saçlarını almış ve aynen kardeşi gibi kıpır kıpırdı. İki büyük anne bebekleri annelerine vermek istedi ama Aredhel oğlu da doğunca dayanamamıştı ve kendinden geçmişti. Hekimler onu muayene edip korkulacak bir şey olmadığını, bedeninin çok yorgun düştüğünü, biraz uyuması gerektiğini söylediler. Nerdanel ve Anairë bebekleri yavaşça annelerinin kucağına yatırdılar. Annelerinin kokusunu duyunca ikisi de sakinleşti ve sessizce durdular. Nerdanel kapıyı açar açmaz siyah, kızıl, gümüş ve sarı saçlardan oluşan kalabalık bir ellon topluluğu ona döndü. Gülümseyerek, "baba artık içeri girebilir" dedi, hepsi hareketlenince "sadece baba" diye yineledi. Celegorm yavaşça yürüyüp şifa haneye girdi, oradan da doğumhanenin kapısını açıp içeri girdi. Nerdanel de arkasından yürüyordu. Celegorm kapıyı açar açmaz büyük bir panikle yatağın yanına koştu. "Nimen Aredhel (Aredhel'im)... amarillë ne oldu, neden hareketsiz, gözleri kapalı, yoksa?!" Nerdanel onu omuzlarından tutup hafifçe sarstı, "sakin ol oğlum, ikiz dünyaya getirdi, kolay değil, çok yoruldu, sadece uyuyor" dedi. Celegorm paniği geçince yatağın kenarına oturdu ve eğilip bebeklere baktı. Elini uzatıp hafifçe yanaklarını okşadı, "Şimdi bunlar benim bebeklerim mi? Ben baba mı oldum?" Nerdanel, "Evet" dedi, "Senin kızın ve senin oğlun..." Celegorm, onları annelerinin kucağından almadan öptü ve kokularını doya doya içine çekti. Anairë ve Nerdanel için bu o kadar güzel bir manzaraydı ki... Anairë, kafasını yana eğip "sanırım dedeleri de bu zevkten mahrum bırakmamalıyız" dedi ve Nerdanel de başıyla onaylayınca kapıyı açıp Fëanor'u ve Fingolfin'i çağırdı. İkisi içeri girince, odaya dolan enerji tüm sarayda hissedildi. Sarayı adeta bir sevgi ve güç tabakası kaplamıştı. Hiçbir şey demeden sadece evlatlarını ve torunlarını izlediler. Birkaç saat içinde amcalar, dayılar ve büyük kuzenler de bebekleri görmüştü. Aredhel uyanınca Nerdanel, Celegorm hariç hepsini dışarı çıkardı. Onlar çıkınca Aredhel de bebekleri besledi ve onlara doyasıya sarıldı. Celegorm'un mavi gözleri adeta deniz mavisine dönüşmüş mutluluk saçıyordu. Aredhel ile birbirlerine bakıp işaretleştiler. Aredhel, Nerdanel ve Anairë'ye dönüp kızını okşadı ve ona "Silmaril" dedi, daha sonra da oğlunu okşayıp ona da Sandor (ormanın ruhu) dedi. Elbette cinsiyetlerini önceden bilmiyorlardı ama bu isimlerde karar kılmışlardı. Nerdanel, "hmm... Silmaril..." dedi. "Fëanor'u mutluluktan öldürmek istiyorsunuz galiba?" Aredhel emzirmesini bitirince bebekleri yavaşça kucağından alıp Celegorm'a verdi. Celegorm biraz gerilmişti, "Çok minikler ame... Ya onları düşürürsem?" Nerdanel gülümsedi, "Düşürmezsin merak etme, hem anneleri ile ilk bağı kurdular, seninle de kurmaları gerek, her şeyi anladıklarını ve ileri de bu anları bile hatırlayacaklarını biliyorsun" dedi. Celegorm sandalyeye oturup onları dikkatlice kucağında tuttu, gerçekten babalarını tanımış gibiydiler, minik elleri ile hareketleri yapıyor, mavi gözlerini açmış babalarının yüzüne bakıyorlardı. Nerdanel, Aredhel hazır olunca onun şifahaneden odasına taşınması için talimat verdi, odasında daha rahat edebilecekti. Bebekler ve anneleri böylece odalarına taşındılar. Odalarına taşındıktan sonra birkaç gün içinde Fëanor oğulları ve Fingolfin oğulları bebekleri sık sık ziyaret ediyorlardı. Bebekler adeta sarayın neşesi olmuştu. Fëanor da sık sık bebekleri görmek istiyordu, babaları ise yanlarından hiç ayrılmıyordu. Losa ve Anda da Celegorm ile birlikte bebekleri adeta koruyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ñoldor'un Dönüşü
FantasyÑoldor'un Arda'nın İkinci Çağ'ında, Mandos'un salonlarından ayrılması ile başlayan hikayesi. Bu hayran kurgusunda/ fanfiction bir kaç tane eklenilen karakter ve yer ismi hariç tüm karakterler ve yer isimleri Tolkien'e aittir. Hiçbir şekilde çoğaltm...