Caranthir, Maglor'un başına yavaşça yastığı yerleştirmiş başucundaki sandalyeye oturmuştu. Fëanor hatırladıkları ile gülümserken oğullarına bakıp "Bazı şeyler hiç değişmiyor" dedi. Caranthir babasını duymuş ama ne demek istediğini anlamamıştı.
Birkaç saat geçtiğinde Caranthir hala Maglor'un başındaydı. Yatakta hareketlenme olunca Caranthir hemen yatağın üzerine eğildi. Fëanor ve Nerdanel de kalkıp yatağın yanına geldiler. Maglor yavaşça gözlerini açtığında kardeşini ve anne babasını ona bakarken buldu, nerede olduğunu anlayınca onu bir panik dalgası kapladı. Yatakta acı içinde doğruldu. Fëanor onu tutup durdurmaya çalıştı, "Yavaş oğlum, yavaş hareket et." Maglor ilk başta hala kendi bedeninde hapis olduğunu sanıyordu ama bir süre durunca Gölge'den kurtulduğunu anladı. "Gitmiş" dedi ve Caranthir'den bir ayna istedi. Ayna ona getirilince kendini dikkatle inceledi. Yüzü zayıflamıştı, yer yer morluklar vardı ama gözleri kendi gözleriydi ve yüzü de iyileşme berlirtileri gösteriyordu. Sonra aynayı bırakıp bedenini inceledi, yaraları da iyileşiyordu ama hala çok halsizdi. Tamamen iyileşmesi biraz zaman alacaktı. Kendini incelemeyi bitirince annesine, babasına ve kardeşine sarıldı. Diğer kardeşlerini ve Elaine'i görmek istedi. Onların gelmesini beklerken Fëanor ona Curufin'in kaçırılmasını ve bırakılmasını anlattı. Kardeşleri içeri doluştuğunda Amrod biraz çekingen duruyordu. Üst bedeni ve kolu hala sargılıydı. Maglor onu yanına çağırdığında yavaşça yürüyüp yatağın yanında durdu. Kardeşinin elini eline aldı ve "Affet beni Pityafinwe, olacakları anladım ama durduramadım, yapan ben değildim." Amrod bir süre sessizce bekledi ve, "Biliyorum amya, bunu kafana takma artık, affedilecek bir şey yok" dedi ve elini tutan eli sevgiyle sıktı. Kardeşler birbirleriyle muhabbet ederken Elaine yavaşça odaya girdi. Onu gördüklerinde tüm kardeşler yatağın üzerinden kalktı ve herkes odayı Maglor ve Elaine'e bıraktı. Elanine yavaşça yatağın kenarına oturdu, Maglo tüm yaralarına rağmen pnu kavradı ve çekip kucağına oturttu. Yanaklarını, burnunu ve boynunu öptü ve "Seni çok özledim" dedi. Elaine ise çoktan ağlamaya başlamıştı, yüzünü Maglor'un kucağına gömdü ve bir süre ağlamaya devam etti. Onu uzun süre görmemişti, en sonunda görmesine müsaade edilmişti ama Maglor'un zayıf hali ona dokunmuştu. Onlar odada konuşurlarken, Fëanor konseyinin toplanmasını istemişti. Savaş hazırlıkları bir süredir devam ediyordu ve Fëanor her şeyi öğrenmek ve konsey üyeleri ile birlikte bir yol haritası geliştirmek istiyordu. Konsey kısa sürede toplanıp herkes yerlerini alınca Fëanor konuşmayı başlattı ve hazırlıkların seyrini sordu. Kurmaylarından biri söz aldı, "Kralım, kuşatmaya katılacak askerler ve burada kalacak askerlere görev dağılımı yapıldı, hepsinin zırhları ve silahları gözden geçirildi ve yenilendi. Yolculuk için yanımıza almamız gereken tüm ikmal malzemeleri tamamlandı ve yolculuk süresince dayanacak şekilde sarılıp sandıklara yerleştirildi. Bir önceki konseyde emir verdiğiniz gibi daha önce üretilen kuşatma silahları hazırlandı lakin hiçbiri daha önce kullanılmadı o yüzden bu konuda iyi bir planlama yapmak gerekiyor. " dedi. Fëanor, "Elbette hepsi tekrar incelenecek ve kontrol edilecek, bu yüzden onları Himlad ormanının kuzeyindeki kayalık araziye taşınacaklar, orada test edilmeleri gerek" dedi. Fingolfin söz alıp, "Saldırıda birlikleri ve prensleri nasıl böleceksiniz kralım, nasıl bir saldırı planı düşünüyorsunuz?" diye krala sordu. Fëanor, "Saldırının başında sen olacağına göre bunları düşünüp strateji kurmak da senin işin Nolofinwë " dedi. Fingolfin bir süre duraksayıp "Prens Maglor'un durumu devam ederse saldırıda ana kumandan olacağımı söylemiştiniz." Fëanor başıyla onayladı, "Evet öyle söyledim ve oğlum da iyileşmeye başladı ama kararım sabit, Dorth-Morion'u geri alırken senin emrin altında olacağız" dedi. Finwe sevgiyle büyük oğluna bakarken Finarfin'in yaşadığı şaşkınlık yüzünden okunuyordu ve bir süre bu şaşkınlığı üzerinden atamadı. Konsey kısa bir süre sonra tekrar toparlanıp Fingolfin'in hazırlayacağı stratejiyi görüşmeye karar verdi ve tam dağılmak üzereydiler ki Finarfin söz aldı, "Bir öneride bulunmak istiyorum kral Fëanor" dedi ve Fëanor'a baktı. Kalkmak üzere olan Fëanor yerine oturdu ve elini öne uzatarak konuşmasını işaret etti. Finarfin boğazını temizleyip söze girdi, "Daha önce de Teleri ile Ñoldor savaştı ve iki taraf da oldukça fazla kayıp verdi. Ama bu kez öyle olmak zorunda değil. Evet, işgal edilip ele geçirilen bir Ñoldor şehri ama onlarla müzakere etmeliyiz. Daha fazla kayıp olmaması için Teleri'ye bir şans verilmeli." Finarfin sözlerini bitirip bitirmez Fingolfin söz aldı, "Onlara daha önce şans verilmediğini mi sanıyorsun? Bir Ñoldor prensini alıkoyup babamı ayağına çağırdığında ona kendim şans verdim. Ona panzehri vermeyebilirdim ama verdim ve yaşadı ve Morifinwe'yi alıp geri döndüğümüz anda arkamızdan birliklerini gönderip buna layık olmadığını gösterdi. Abim ise alıkoyulan oğlu olduğu halde sabretti ve şehrini başına yıkmadı. O ise Dorth-Morion'a saldırıp birçok askerimizi katletti ve meydan savaşınuı kaybetmesine rağmen Dorth-Morion'a tekrar saldırdı. Daha ne kadar şans vermemiz gerekiyor Arafinwe? Thingol'un aklı başında değil ve belli ki aklını yerine getiren tek şey savaş." Finarfin bir süre düşündükten sonra "Aklının yerinde olmaması biraz da normal değil mi? Ñoldor ile olan geçmişini düşünürsek özellikle de? Ayrıca şu anda Ñoldor'un üzerinde yaşadığı tüm topraklar ona ait değil mi? Tüm bunlar düşünülünce Ñoldor'a kin gütmesi nor-" Celegorm amcasının sözünü keserek araya girdi, "Hayır amca bu topraklar onun değil. 1. Çağ'da Ñoldor Orta Dünya'ya gelince buralara Ñoldor yerleşti evet ama o Melian kuşağının içinden çıkıp hiçbir şekilde buralara müdahale etmedi. Curufin ve ben Himlad'ı uzun süre koruduk, tıpkı diğer Ñoldor'un kendi topraklarını koruduğu gibi. Morgoth'a yüzyıllarca kalkan olduk ta ki Dagor Bragollach'a kadar. Alevler dağlardan aşağı aktığında daha fazla buraları elimizde tutamadık. Thingol ise Morgoth'un mahvettiği sözde kendi topraklarını umursamadı bile, ne bu toprakları geri almaya çalıştı ne de kırıldığımız savaşlara asker gönderdi. Şimdi hangi hakla bu topraklarının onun olduğunu iddia edebilir? Ve sen nasıl böyle düşünebilirsin?!" Finarfin elini uzatıp "Sakin ol Turcafinwe" dedi. "Ben bu toprakları ona geri verelim demiyorum, sadece öfkeli olmasının altındaki sebepleri söylüyorum. En azından kendi askerlerimiz için müzakere etmeyi düşünmeliyiz" dedi ve Fëanor'a baktı. Fëanor gülümsedi ve kardeşinin gözlerine baktı, "Savaş hazırlıkları tüm hızıyla devam edecek ve ordumuzu ilerletip Dorth-Morion'a götüreceğiz Arafinwe fakat sana bir şans vereceğim. Savaş açmadan önce şehre girip onunla müzakere etmene izin vereceğim. Ama göreceksin ki ne eşin Earwen'in onun yeğeni olması fark edecek ne de senin Teleri ile her zaman dost ilişkiler kurman. Hayal kırıklığına uğrayacaksın Arafinwe ve ben bunu görmek istiyorum. O yüzden sana bu fırsatı vereceğim" dedi. Konsey dağılırken Fingolfin, Finarfin'i bir köşeye çekti, "Bir Noldo kralına kralım der Arafinwe, yabancı bir milletin bir ferdiymiş gibi Kral Fëanor demez! Bir gün iyi bir şey yapıyorsun ertesi gün ise onu bozuyorsun, artık kendine gel!" dedi ve hızla yanından ayrıldı. Havanın kararmasına hala birkaç saat vardı, Fëanor annesinin odasına gitti ve onu alıp at binmeye götürdü, günün geri kalanını sadece Miriel ile geçirmek istiyordu. Celegorm ve Curufin, Maglor'u bahçeye getirmişler yavaşça yürütüyorlardı. Silmaril ve Sandor ise artık amcaları ile olabilmenin verdiği mutlulukla etraflarında koşuşturuyorlardı. Dorth-Morion meselesi hariç Ñoldor'un herhangi bir sıkıntısı kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ñoldor'un Dönüşü
FantasíaÑoldor'un Arda'nın İkinci Çağ'ında, Mandos'un salonlarından ayrılması ile başlayan hikayesi. Bu hayran kurgusunda/ fanfiction bir kaç tane eklenilen karakter ve yer ismi hariç tüm karakterler ve yer isimleri Tolkien'e aittir. Hiçbir şekilde çoğaltm...