Finarfin ve halkı tüm hazırlıklarını tamamlamış ve gemilere binmek için yola çıkmıştılar. Bu aşamadan sonra artık Valinor'daki Ñoldor varlığı sona erecekti ve tüm Ñoldor Orta Dünya'da toplanmış olacaktı. Tüm halkı gemilere binince Finarfin uzun uzun kutlu diyara baktı. İster istemez içini bir hüzün kapladı, ardında birçok hatırasını bırakıyordu ama yine de yüreğinin keder ile dolmasına izin vermedi. Çünkü anılarını geride bıraksa da birçok yeni yaşanmışlık onu bekliyordu ve bu kez ailesi de yanında olacaktı. Eşi Earwen elini ona uzattı ve o da karısının elini tutup gemiye bindi. Finarfin yavaşça uzaklaşan kutlu diyara bakarken, bu kez işlerin 1. Çağ'daki gibi olmamasını umdu.
Ñoldor ordusunun galibiyetinini üzerinden iki ay geçmişti. Maglor sık sık Elaine ile görüşüyordu, onunla vakit geçirmek hoşuna gidiyordu, Elaine ise Maglor'a tam manasıyla aşık olmuştu. İlişkileri güzel bir şekilde devam ediyordu ta ki Elaine, Maglor'a hamilelik şüphesini anlatana kadar. Elaine'in kendisi de emin değildi çünkü hiçbir hekime görünmemişti. Bir hekime görünme fikri onu utandırmıştı, bu yüzden durumu Maglor'a açmıştı. Maglor'un onu rahatlatmasını bekliyordu. İkisi birlikte bir çözüm düşünebilirlerdi. Ama Maglor'un tepkisi hiç de beklediği gibi olmadı, bir bebek fikri Maglor'a korkunç gelmişti. "Benim bir bebeğim olamaz Elaine. İstemiyorum." Elaine ona baktı," Bunda korkulacak bir şey yok sevgilim. Sen ve ben bunu başarabiliriz. " Maglor, "Korktuğumu nereden çıkardın?" diye sordu. "Sadece baba olmak istemiyorum." Elaine Maglor'un yüzünü kendine çevirdi, "Bana bak Kanafinwë " dedi. Maglor gözlerinin içine baktı. Elaine, Maglor'un sadece endişelendiğini düşünmüş, onur rahatlatmaya çalışıyordu. Ama durum çok farklıydı. Maglor, Elaine'e bakıp "Eğer hemileysen bunu halletmenin bir yolunu buluruz. Mutlaka içilecek bir şey ya da bir ilaç, bir şifa yöntemi vardır. " Elaine yanlış anladığını düşünerek, "Ne için?" diye sordu. Maglor hemen cevap verdi, "Bebekten kurtulmak için." Elaine ellerini Maglor'un yüzünden çekti ve birkaç adım geri gitti, "Bu duyduklarıma inanmıyorum. İnanamıyorum! Kendi bebeğine yaşaması için şans vermeyeceksin öyle mi?" Sesi çok üzgün çıkmıştı, yavaşça yatağının üzerine sızdı. Maglor odadan çıkmamıştı ve yüzünde acı bir ifadeyle düşüncelere dalan Elainie'i izliyordu. Elaine ne kadar düşünse de bir şey bulmadı ve sonunda öfkesi galip geldi. Tüm dünyaya en çok da karşısında duran Ñoldor prensine öfkeliydi. Bu şekilde düşünebileceğine ihtimal bile vermemişti. Yüreğindeki sıkıntıyla yataktan kalktı ve çabucak kıyafetlerini giydi. Hazır olduğunda hala yüzünde tuhaf bir ifadeyle odanın ortasında duran Maglor'a döndü ve kendisini daha fazla tutamayarak bağırdı, "Hiçbir şey istemiyorum senden. Hiçbir talebim yok. Kendim büyütürüm onu. Sen bir korkaksın Kanafinwë Makalaure!!!" Saniyeler içinde Elaine odadan çıkmıştı ve Maglor yalnız kalmıştı. Elaine'in kendi evindeydiler. Maglor nerede olduğunu hatırlayınca hızlıca üzeri giyindi. O oradayken Elaine'in dönmeyeceğini biliyordu. Bir an önce dönebilmesi için odadan çıktı ve gecenin karanlığına karıştı. Saraya dönüş yolunda Maglor, Elaine ile olan konuşmasını düşündü. Kendini ona anlatmakta başarısız olmuştu. Ağzından çıkan sözler Elaine'ni ondan nefret etmesine yol açmıştı muhtemelen. Büyük hayal kırıklığı içerisinde saraya girdi ve odasına geçti. Uykuya dalması çok zor olmuştu. Kısa bir uykudan sonra sabah uyandığında kendini çok yorgun hissediyordu ve aşırı sinirliydi. Yüzünü yıkayıp üzerini giyindi ve yemek odasına geçti. Canı hiçbir şey yemek istemiyordu ama babası yemeklerde herkesin bir arada olmasını istiyordu, bu yüzden ayaklarını sürüyerek sarayın ilk katına indi ve yemek odasına yöneldi. Odaya girerken Aegnor da arkasından gelip yetişti ve yanına geldiğinde Maglor'a "iyi sabahlar" dedi. Maglor hiçbir şey demeden adımlarını hızlandırdı ve önden Aegnor'u geride bırakıp odaya girdi. Bir sandalye çekip masaya oturdu. Nerdanel, "Babanız onsuz başlayabileceğimizi söyledi, bu sabah kahvaltı masasında olmayacak" deyince herkes kahvaltısına başladı. Maglor'un karşısında Curufin ve Celegorm oturuyordu. Curufin, Maglor'a bakıp, "Bu gece hiç uyuyabildin mi amya?" diye sordu. Maglor, "Biraz" diye cevapladı. Curufin birkaç soru daha sorunca Maglor, "Çok soru soruyorsun Curufin" dedi. Curufin ağabeyindeki tavrın sebebini anlayamamıştı. Biraz zaman geçince aklına planları geldi. Maglor bakıp, "Bugün bana yardım edecek misin amya? Beraber yaparız demiştin ya" dedi. Maglor, "Ne iş var bugün?" Curufin, "Silah sınıflandırma, muhtemelen tüm günümüz cephanelikte geçecek" dedi. Maglor yüzünü buruşturdu, "Bilmiyorum Curufin ama günümü cephanelikte geçirmeyeceğim kesin" dedi. Biraz durakladıktan sonra biraz yüksek bir sesle, "Hem bu senin sorumluluğun, neden benden yardım istiyorsun?" dedi. Curufin, "Senden yardım istemiyorum, geçen gün aramızda konuşurken yardım edebileceğini söylemiştin. Her neyse bugün kendine bile yararın yok gibi görünüyor, ben yapar bitiririm" dedi. Maglor, "Başımı ağırıları saplanmasına sebep oluyorsun Curufin, kendine yararın yok da ne demek oluyor?" dedi. Curufin, "Amya masaya oturdun ve kimseye iyi sabahlar bile demedin. Ve beni tersleyip duruyorsun, belli ki bir sıkıntın var." Maglor'un aklına Elaine ile olan son konuşması geldi, "Hiçbir sıkıntım yok!Kendi sorumluluklarını bilmiyorsun ve beni de bulaştırıyorsun, sıkıntısı olan da ben oluyorum!" Curufin bir süre duraksadı sonra dönüp yanında oturan Celegorm'a baktı. Celegorm başını iki yana salladı ama bir yararı olmadı. Curufin, Maglor'a dönüp, "Neden söz ediyorsun tam olarak?! Ben ne zaman herhangi bir sorumluluğumu yerine getirmedim?! Ne zaman bir işi erteledim ya da yapmadım?! Ağzından çıkanları etraflıca düşünmedğin kesin!" Curufin'in sesi oldukça yüksek çıkmıştı. Masadakilerin ilgisi ona döndü. Maglor kendilerini görünce "Sus Curufin, seninle uğraşamam" dedi. Curufin öfkelenmişti, "Benimle uğraşma lütfen! Derdin ne bilmiyorum ama kendi söylediğin sözleri unutup bana sebepsiz yere tepki gösterme! Kendin ile bir sıkıntın varsa bunu kendinden çıkar, bir başkasından değil!" Maglor, "Saygısızlaşıyorsun Atarince!" dedi. Curufin, "Ne saygısı?!" diye tepki gösterdi. "Saygı görme hakkını beni küçük bir çocukmuşum gibi azarlarken kaybettin" dedi. Maglor, "Kes artık!" diye bağırdı. Celegorm söze girip bir şey diyecekti ki, Maglor bakışlarıyla onu susturdu. Nerdanel öfke ile oğullarını izliyordu ama hiçbir şey söylemedi, bu durumu nereye kadar devam ettirecekler görmek istiyordu. Curufin, "Susuyorum, muhtemelen en iyisi şu anda seninle bu masada olmamak" dedi. Maglor da "O zaman neden defolup gitmiyorsun?!" diye bağırdı. Curufin hışımla ayağa kalktı, onun hemen ardından Maglor da kalkıyordu ki iki el omuzlarından onu sertçe bastırıp üstünden kalkmaya çalıştığı sandalyeye çiviledi. Maglor'u yerine oturtan Fëanor'du. "Siz ikiniz! Nedir bu rezalet! Sesiniz sarayın nerelerine kadar ulaşıyor haberiniz var mı? " dedi. Maglor hiçbir şey söylemedi, Curufin ise özür diledi ve "Kalkabilir miyim ada?" diye sorup babasına baktı, Fëanor da "Kalk!" diye onayladı. Curufin masadan kalkıp odadan çıkınca Fëanor, Maglor'un kulağına eğilip "Hareketlerini ve ses tonunu kontrol et! Bir daha böyle bir şey duymak istemiyorum" dedi. Maglor yavaşça, "Ben de kalkabilir miyim?" dedi. Fëanor ise "Kalk ve bugün bana yakın yerlerde dolaşma" dedi. Fëanor, Maglor'un arkasından çekilince Maglor ayağa kalkıp yemek odasından çıktı. Yemek olduğundan erken sona ermişti, Nerdanel odadan çıkıp Maglor'u aramaya koyuldu. Uzun bir süre aradıktan sonra sarayın arka kısmındaki bahçeye çıktı. Ahırları da kontrol etmişti ve Maglor'un atı yerinde duruyordu. Bakmadığı bir tek orası kalmıştı. Bahçede biraz ilerledikten sonra kulağına bir arp melodisi çalındı, sesi bir süre takip edince Maglor'u bahçe ile orman arasındaki gölün kenarında buldu. Yanında oturdu ve melodisini çalıp bitirene kadar hiçbir şey söylemedi. Maglor bitirince arpı yanında koyup annesine döndü, Nerdanel de elini oğlunun yanağına koydu, "Neyin var oğlum? Kahvaltı masasında Atarince'ye haksızlık ettin" dedi. Maglor yanağındaki eli alıp öptü, "Bir şeyim yok kraliçem, sadece kendimi biraz kötü hissediyorum o kadar" dedi. Nerdanel "Bir şeyim yok deme, bakışlarından bile bir sıkıntın olduğunu anlayabiliyorum" dedi Maglor'un ellerini ellerine alarak. Maglor, gülümseyerek: "Nasıl anlıyorsun?" diye sordu. Nerdanel ise dudaklarında ufak bir gülümsemeyle" Ben annenim ve her zaman sıkıntını hissederim. Sen de baba olduğunda bunu biraz anlayabilirsin" diye cevap verdi. Maglor'un kaşları çatılmıştı. "Baba olduğumda..." cümlesini birkaç kez tekrarladı. Nerdanel:" Hadi anlat oğlum" deyince Maglor ancak kendine geldi. Maglor:"Gerçekten yok bir şey ame" dese de annesini inandıramadı. Nerdanel "Arpını almışsın yine ama" diye çıkıştı. Maglor ise hafifçe iç çekerek devam etti "Babam farklı kelimelerle de olsa gözüme görünme dediği için ben de alıp buraya geldim, buradan sesini duymaz." Nerdanel başını iki yana salladı ve "Bir süre sonra kızgınlığı geçmiş olur merak etme" dedi. Sonra da Maglor'u arpıyla başbaşa bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ñoldor'un Dönüşü
FantasiaÑoldor'un Arda'nın İkinci Çağ'ında, Mandos'un salonlarından ayrılması ile başlayan hikayesi. Bu hayran kurgusunda/ fanfiction bir kaç tane eklenilen karakter ve yer ismi hariç tüm karakterler ve yer isimleri Tolkien'e aittir. Hiçbir şekilde çoğaltm...