Ecthelion günlerdir yoldaydı. Yalnız yolculuk etmesine rağmen yolda başına hiçbir şey gelmemişti. Himlad'ın batısında, Gondolin'in de doğusunda kalan bu topraklar oldukça güvenliydi. Yine de tedbiri elden bırakmamış, çok dikkatli yolculuk etmişti. Himlad'dan ayrıldıktan sonra hemen üzerine giydiği başlıklı uzun siyah pelerini hala üzerindeydi. Başlığı da iyice kafasına çekmişti. Kendi hesaplamalarına göre bir süredir Glorfindel ile kendisine gönderilen mektuptaki rotanın içinde at sürüyordu. Atını yavaşlatmış etrafı ihtiyatlı bir şekilde izliyordu. Bir süre daha at sürdükten sonra sık bir koruluğa gelmişti. Başlığı iyice yüzüne inmişti. Atından indi ve onu da peşinden getirerek yavaşça yürümeye başladı. Oldukça susamıştı, matarasını doldurması gerekiyordu. En sonunda sesini duyarak takip ettiği ufak dereyi buldu. Derenin kenarına geldi. Atını ağladıktan sonra dere kenarındaki taşlardan birine oturdu. Korulukta kuşların ve böceklerin sesi sağır edici gibiydi. Eğilerek matarasını doldurdu. Bir yandan su doldururken bir yandan da etraftaki ağaçlara baktı. Ağaçlar çok sıktı ve neredeyse güneşi kapatıyorlardı. Tam o anda çok yorgun olduğunu fark etti. Ona tarif edilen topraklarda olduğuna emindi ama henüz hiçbir işaret görememişti. Yakında bu macerayı sona bağlamayı umdu çünkü yolculuk onu çok yormuştu ve bu halde herhangi bir saldırı olsa kendini ne kadar koruyabileceğini bilmiyordu. Matarası tamamen dolduktan sonra ağzını kapatıp onu beline astı. Sonra da başlığını açtı. Eğilip su içtikten sonra yüzünü derede yıkadı. Doğrulup yüzünü mendiliyle sildi ve başlığını tekrar taktı. Tam ayağa kalkmaya hazırlanıyordu ki arkasında bir hareketlenme hissetti hemen ardından da ağır olduğu belli olan bir metalin sesi duyuldu. Elini Orcrist'e uzatmıştı hemen ama başkası ondan önce davranmıştı. Elini kılıcına uzatır uzatmaz buz gibi bir metal boynuna dayandı. Bir ses arkasından "yavaş kaldın quendi" dedi. Boynundaki metalin verdiği histen bir balta olduğu anlaşılıyordu. Dahası sesi de tanımıştı. Ecthelion elini yavaşça kılıcından çekti. Başını iyice dikleştirip "Beni buraya çağırıyorsun sonra da boynuma baltanı dayıyorsun öyle mi?" dedi. Boynundaki balta hemen gevşedi, sonra da tamamen boynundan çekildi. Balta çekilir çekilmez Ecthelion ayağa kalktı, arkasını döndü ve başlığını çıkardı. Gondolinli Rog önünde duruyordu. Koca baltasını ayağının yanına yere yasladı. Ecthelion ağaçlara bakınca az önce hiçbir şey göremediği dallarda tünemiş okçuları gördü. Bakışlarını tekrar Rog'a çevirdiğinde ikisi de öne atıldı ve kucaklaştılar. Biraz uzun bir kucaklaşma oldu. Birbirlerini son gördüklerinde şehirleri saldırı altındaydı ve her yer alev içindeydi. Kucaklaşmayı bitirdiklerinde Rog'un arkasındaki ağaçlardan birinde bir hareketlenme oldu ve diğer bir Gondolin lordu Duilin dallardan aşağı atladı. Ecthelion'un yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Aynı kucaklaşmayı Duilin ile de gerçekleştirdiler. Ecthelion, "Siz nasıl...? Hepiniz buralarda mısınız?" diye sordu. Rog gülümseyerek "Evet, hepimiz" dedi. Duilin ise kaşını kaldırarak "İki hain hariç tabii ki" dedi. Hemen ardından da "Eh sen, Glorfindel ve kralımız da hariç" diye ekledi. Rog, "Tuor'u da unutmayalım" dedi. Sonra da "Hadi yaşadığımız yere gidelim. Rutin bir kontroldeydik sadece. Sana rastlamamız iyi oldu" dedi. Onlar yerleşkeye yöneldiklerinde ağaçlardaki okçular geride kalmıştı. Çünkü onların nöbeti henüz bitmemişti. Bir süre yürüdükten sonra sık koruluktan çıktılar ve daha açık bir araziye geldiler. Ecthelion ufak kulübe gibi yapıları fark etti. Biraz daha yaklaştıktan sonra Ecthelion, "Burası bir köy" dedi. Yanında at süren Rog ise "Yani?" diye karşılık verdi. Ecthelion "Bir köyde mi yaşıyorsunuz?" diye sorunda Duilin hafifçe gülümsedi ve "Evet, Gondolin'de ve de sanırım Himlad'dan sonra bir köy sana garip gelmiş olmalı." Nöbetçileri geçip köye girdiklerinde herkes sevinçle Ecthelion'a selam vermeye başladı. Ecthelion bir yandan selamlarına karşılık veriyor bir yandan da köy fikrine alışmaya çalışıyordu. Gondolin'in soylu elflerinin bir köyde yaşıyor olması fikri ona oldukça garip gelmişti. Saklı Kaya'nın beyaz ve altın renginden oluşan yüksek ve sivri kubbeleri, geniş sokakları, parıl parıl parlayan taştan evleri yerine küçük kulübeler ve topraktan patikalar vardı. Köyün içindeki elfler de çiftçiler gibi giyinmişlerdi. Aralarında oldukça fazla insan da bulunmaktaydı. Tüm bu sıradan kıyafetlere rağmen Ecthelion biraz ileride Sütun ve Kar Kulesi hanelerinin liderini gördü. Zaten o boyda birini görmemek imkansızdı. Penlod kulübelerden birine yaslanmış, kollarını göğsünde bağlamış gelenlere bakıyordu. İyice yaklaştıklarında Ecthelion atından indi ve Penlod'a doğru yürüdü. Onlar kucaklaşırken Egalmoth ve Galdor da gelmişti. Herkes kucaklaşınca Egalmoth gülerek "Pınarlar lorduna ne gösterdiniz, neden yüzünde bu ifade var?" diye sordu. Rog, "Sanırım kendini köyde yaşıyor olmamıza alıştırmaya çalışıyor" diye karşılık verdi. Egalmoth köyde yaşıyor olmak fena değil deyince Ecthelion, "Hadi ama Egalmoth, bir zamanlar kim olduğunu dair tek ipucuyu taşıdığın eğik kılıç veriyor." Egalmoth üzerindekileri bakıp ister istemez Ecthelion'u başıyla onayladı. Penlod, "Uyandığımızdan beri işler pek kolay değil. Burayı kendimiz kurduk ve Edain insanları ile birlikte yaşıyoruz. Eski yaşantımızla alakası olmayabilir ama yine de bizim için yuva" dedi. Meydan gibi bir yere geçip oturmuşlardı. Ecthelion biraz düşündükten sonra, "Yanıbaşınızda devasa bir elf krallığı var. 3 büyük şehire ve onlarca garnizona sahip. Neden Himlad'a gelmediniz?" diye sordu. Rog, " Daha önce hiçbirimiz Fëanor Curufinwe!nin hükmü altında yaşamadık. Bu konuda nasıl hissettiğimize karar veremediğimizden kendi kendimize olmaya karar verdik. Üstelik Himlad'daki krallık kurulduğundan beri savaş halinde. Biz biraz güvenlikçi davranmayı seçtik. Ve de aramızda birçok Teleri elfi var. Onları Himlad'a getiremezdik. Hepsi de Gondolin'de bizimle yaşayan elfler. Dolayısıyla onları geride de bırakamazdık. Kısacası Himlad'daki yönetim ve süregelen savaştan uzak durduk denilebilir. Biz gerçekten Noldor ve Teleri arasında savaşta yer almak istemiyoruz. Elf kanı dökmek istemiyoruz" dedi. Rog bunları söylerken muazzam bir yay taşıyan grimsi sarı saçlı bir elf ile balta taşıyan kahverengi saçlı bir elf oturanlara yaklaştı. Tam selam vereceklerdeki Ecthelion'un sözlerine kulak kesildiler. Ecthelion, "Epey bir süredir Glorfindel ile birlikte Fëanor Curufinwe'nin hükmü altında yaşıyoruz ve farklı hiçbir şey yaşamadık. Himlad devasa bir şehir ve de iyi korunuyor. Yönetim de oldukça iyi. Lordumuz Turukano da aynı kralın hükmü altında yaşıyor ve herhangi bir şikayeti varmış gibi görünmüyor" dedi. Penlod, "Lordum Turukano da Teleri ile olan savaşlarda yer alıyor mu?" diye sordu." Ecthelion, "Hem de ön saflarda" dedi. Sonra da "Hatta şu anda da diğer Noldor ile savaş hazırlığında. Noldor, Noroliath'ı istila edecek. Şunu söyleyebilirim ki Teleri şehri yerle bir olacak" diye ekledi. Sarı saçlı elf ile kahverengi saçlı elf birbirine baktı. Kahverengi saçlı elf, "Desene Fëanor'un katliamı devam ediyor. Devasa bir şehirde rahat rahat oturup gönlünce elf öldürüyor" dedi. Bu sözler umduğundan biraz daha yüksek bir seste çıkmıştı. Ecthelion'un Teleri elfleri ile hiçbir sorunu olmamıştı ve diğer Gondolinliler gibi Teleri ile yüzyıllarca iç içe yaşamıştı. Ve sözlerin sahibinin de bir Teler olduğunu anlamak zor değildi. Lakin duyduğu sözlerin haksızlık olduğunu düşündü. "Devasa bir şehirde rahat rahat yaşamak mı?" diye tepki gösterdi. "Himlad, Noldor'a sunulmuş bir lütuf değil. Orada devasa bir şehir varsa Noldor inşa ettiği için var. Her bir taşta Noldor'un emeği var. Rahat yaşamaya gelince... Biz Himlad'a vardığımızda kralın oğlu Kanafinwe'nin bedeninde başka bir varlık vardı. Onu günlerce zincirli tutmak zorunda kaldılar ve neredeyse ölüyordu. Sonunda o kurtulduğunda ise kralın diğer oğlunu esir aldı. Ve daha sonra da Noldor, Teleri'nin ele geçirdiği ve birçok Noldo'yu öldürdüğü şehrini geri almak zorunda kaldı. Bir sürü kayıp vererek. Bu arada kralın kardeşi Arafinwe ve lordum Turukano'nun yeğeni Gil-Galad Teleri'nin elinde esirdi. Bunlar sadece bizim birebir gördüklerimiz. Bizden önce kraliçeleri kaçırıldı işkence gördü. Mandos hem prens Findekano'ya hem de prens Fingolfin ile kral Fëanor'a saldırdı. Kral neredeyse ölüyordu. Tüm bunlar olurken de sürekli Tuor'a yardım edip Edain insanlarını bir araya topluyorlar ki onlar da ben buraya gelmek için yola çıkarken salgın bir hastalığın pençesindeydiler. Tüm bunlar sana "rahat rahat" yaşamak gibi mi geliyor? Noldor, Beleriand'a geldiğinden beri rahat yaşamadı. Her zaman kalkan oldu ve olmaya da devam ediyor. Bu sebeple efendi elf, sözlerini özenle seçmeni tavsiye ederim yoksa bu rahat yaşam biçiminin bir kısmı sana da bulaşabilir" dedi. Rog tam bir şey diyecekken Ecthelion ekledi, "Ayrıca Noldor'a ilk saldıran ve ısrarla saldırmaya devam eden de Teleri. O yüzden yaklaşan savaş olması gereken haklı bir hamle, katliam değil." Rog ortamın gerileceğini düşündüğünden kahverengi saçlı elfi göstererek "Mablung'un hassasiyetini anlayabiliriz. Kendi halkına söz konusu" dedi. Ecthelion "Mablung?" diye sordu. Rog, "1. Çağ'da kral Thingol'un başmuhafızı imiş. Yanındaki de Güçlüyay Beleg. O da Thingol'un muhafızlarından." Beleg başıyla selam verdi. Mablung da "Haksızlık etmiş olabilirim. Lakin sadece süregelen savaşı biliyoruz. Savaşın detaylarına da ya da sebeplerine hakim değiliz. Biz 1. Çağ'da o zaman kral olan prens Findekano'nun birliğinde Nirnaeth Arnoediad'da savaştık. Niyetim kimseyi gücendirmek değildi" dedi. Ecthelion, "Gücenmedim. Sözlerin beni öfkelendirdi. Biraz fazla çıkışmış olabilirim. Sizi isim olarak tanıyordum, şimdi de bizzat tanışmış oldum. Bir sıkıntımız yok dostlarım" dedi. İki Teler, ellerini göğüslerine koydu ve selam verdiler. Ecthelion da "Peki siz nasıl buradasınız?" diye sordu. Beleg, "Soydaşlarınıza Gondolin'in güneyinde denk geldik. Bir arada kalmaya karar verdik ve aynen onlar gibi biz de kan dökmek istemiyoruz. 1. Çağ'da elimize elf kanı değmedi. 2. Çağ'da da aynı kalmasını istiyoruz" dedi. Ecthelion, "Anlıyorum. Saygı duyulası bir düşünce" dedi. O gün ileriki saatlerde ona yiyecek bir şeyler getirildiğinde Himlad'ı ve öğrendiği her şeyi anlatmaya koyulmuştu. Beleg ve Mablung da cankulağıyla dinliyorlardı. Yer yer hüzünle dolsalar da elf kanı dökmemek üzere kendilerine verdiği sözleri tutacaklarını kendilerine tekrar yinelediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ñoldor'un Dönüşü
FantasyÑoldor'un Arda'nın İkinci Çağ'ında, Mandos'un salonlarından ayrılması ile başlayan hikayesi. Bu hayran kurgusunda/ fanfiction bir kaç tane eklenilen karakter ve yer ismi hariç tüm karakterler ve yer isimleri Tolkien'e aittir. Hiçbir şekilde çoğaltm...