Valinor'da da hayat alışılmış düzeninde ilerliyordu. Orada kalmayı tercih eden Ñoldor'un kralı olan Finarfin günlük işlerini hallettiği sırada Mandos odasına girdi ve karşısına oturdu. Finarfin, "Valar'ın yargıcı Mandos benden ne istiyor?" diye sordu. Mandos ise bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Ñoldor kralının en azından kendi hanesini hizaya getirmesi gerek" dedi. Finarfin, Mandos'a bakıp nefes verdi, "Bilmecelerden hoşlanmıyorum, maruzatını açıkça ifade edersen çok iyi olacak" dedi. Mandos ise gülümsedi ve "Neden bahsettiğimi biliyorsun Arafinwë, maruzatım oğulların, ilk akraba katliamına karışmamış olabilirler ama Curufinwë'nin yanında kaldıkları sürece er ya da geç ellerine kan bulaşacağından emin olabilirsin" dedi. Finarfin yaptığı işi bıraktı ve önünde dosyaları kapattı. "Oğullarım, akraba katliamında yer almamalarına rağmen senin lanetinden paylarını aldılar. Acı içinde öldükten sonra yeniden Arda'ya geldiler ve kendi tercihleri ile amcalarının yanında yaşıyorlar. Onların kararlarına müdahale etmeyeceğim, benden bu konuda tek kelime bile duymayacaksın. Eğer bahsettiğin akacak kan Teleri kanı ise, belki de bu kez Teleri, Ñoldor ile savaşa girmekten kaçınmalıdır, ne dersin? Belki de Ñoldor'a denk olup olmadıklarını düşünmelerinin vakti gelmiştir!" dedi. Finarfin sözlerini yüksek sesle söylemişti. Mandos ona doğru eğildi ve "Fëanor'un ve Fingolfin'in kibri sana da bulaşmış ve aynı kibir oğullarının da belası olacak!" dedi. Finarfin, "Sözlerim gururumdan değil gerçekleri görmemden kaynaklanıyor, Teleri bir kez daha Ñoldor ile savaşa girerse bu kez sonları yer yüzünde silinmek olacak" dedi ve ayağa kalktı. Yavaşça başıyla Mandos'a selam verdi ve onu odasında bırakıp dışarı çıktı.
Hızlı adımlarla yürüyüp uzaklaştı, Valinor'da yaşamak artık Finarfin için de katlanılmaz bir hal almıştı. Mandos'tan özellikle kaçındığı halde yine de onun iğneleyici ve uğursuz sözlerinden uzaklaşamıyordu. Babası Finwë de Beleriand'a gitmeyi tercih ettikten sonra Valinor iyice mutsuzlaştırmıştı Finarfin'i. Eşi Eärwen de Belerian'a geçip evlatlarıyla birlikte olmak istiyordu. Ama Finarfin yine de orada kalmayı tercih eden Ñoldor halkının başında olmalıydı, bu yüzden tüm mutsuzluğunu içine gömüp devam ediyordu.
Finwë'nin Himlad'a gelişinin üzerinde iki gün geçmişti. Caranthir ve Penriel beraber yolculuk yapıyorlardı. Penriel için Caranthir ve Gil-Galad'ın düşündüğü sebep, Penriel'in bitkibilim konusundaki yeteneği ve eğitimiydi. Orta Dünya'da doğmuştu ama eğitim alanı olarak bitkibilimi seçmişti ve bu alan ilaç yapımı ve daha birçok konu için çok önemliydi. Penriel'in anne ve babası da aynı konuda eğitime sahiplerdi. Caranthir, onlar Dorth-Morion'dayken kızlarının da Himlad'a hizmet vermesi gerektiği konusunda onlarla görüşmüştü ve kabul etmişlerdi. Böyle bir konu için Himlad'a gelmesi, Fëanor tarafından da kabul görecek bir sebepti. Asıl sebep ise elbette Caranthir'in aşık olmasıydı ve aralarında bu kadar bir mesafe olmasına katlanamamasıydı. Şimdilik her şey düşüncelerine göre ilerliyordu. İkisi atlarını hızla koştururken, Himlad'a bir günlük yolları kalmıştı. Caranthir yol boyu huzursuz olmuştu. Etrafa bakınmaktan kendini alamıyordu ve sürekli diken üstündeydi. Dorth-Morion'dan ayrıldıktan birkaç saat sonra takip edildikleri hissine kapılmıştı ve bu ruh hali onu rahat bırakmıyordu ama Penriel'i huzursuz etmemek için ona bu konuda tek kelime bile etmedi. Dorth-Morion ile Himlad arasında bir yere geldiklerinde ise tüm hisleri ona haykırıyordu adeta. Bu yüzden Penriel'e durmasını söyleyip atını durdurdu. Penriel de durunca atından indi, kendi atını okşayıp kalçasına vurdu ve atı Himlad mesafesine doğru dört nala koşmaya başladı. Caranthir ise atlayıp Penriel'in atına bindi ve Penriel ona yaslandı. Atı tekrar sürmeye başlamalarının üzerinde sadece birkaç dakika geçmişti ki bir ok ikisinin kafasını yalayarak geçti. Penriel eyerinden çekip atını durdurdu. Çok geçmeden etrafını bir sürü Teleri elfi sardı. Caranthir gerildiğini hissettiği Penriel'in beline kollarını sardı. İçlerinden bir tanesi, Dior'un kurmayı olan Endolath adlı bir elf öne çıktı ve gülümsedi, "Atını yakalayamadık Fëanor oğlu, sanırım ki onu Himlad'a yolladın" dedi. Caranthir atının yüksekliğinden ona baktı ve konuştu, "Evet, Himlad'a gidecek ve üstünde ben olmadığım görüldüğü anda sizin planladığınızdan çok daha önce durum anlaşılacak" dedi. Endolath, "Çabuk düşünüp, iyi karar verdin" deyip sözüne devam ediyordu ki Caranthir sözünü kesti, "Sizin tek bildiğiniz pusu kurmak mı? Bir kere de düşmanınızın karşısına çıkıp meydan okuyamıyor musunuz?" dedi. Endolath, "Bizi küçümseme çabaların boşuna" dedi, Caranthir ise "Siz hareketlerinizle bunu yapıyorsunuz, kimse sizi sizden daha fazla küçük düşüremez" dedi. Endolath, "Etrafına bak Fëanor oğlu, en az 40 tane elf var, o yüzden bu sözlerden vazgeç ve bizimle gelmeyi kabul et, her ne yapmayı planlıyorsan bu kadar elf ile ölümcül yara almadan dövüşemezsin" dedi ve "yanındaki ellethi de tehlikeye atma" diye ekledi. Caranthir'in eli kılıcındaydı ama gerçekten de Penriel'i tehlikeye atmadan onlarla dövüşemezdi. İçi öfkeyle dolmuştu ve onlarla gitmek onu küçük düşürecekti ama Penriel'in varlığı bunu mecbur kılıyordu. Caranthir, "Benden ne istiyorsunuz?"dedi. Endolath ise "Kralım sizi misafir etmek istiyor, en azından büyük babanız Finwë kralımla görüşene kadar" dedi. Caranthir, "Misafir ha?" deyip gülümsedi. "Şuna beni bir zindana tıkmak istiyor desene" diye devam etti. "Sizinle gelirim ama onu bırakmanız gerek" diyerek Penriel'i ekledi. Penriel hayır anlamında başını salladı ve Caranthir'e yaslanıp "Sensiz hiçbir yere gitmem" diye fısıldadı. Endolath, "Bu mümkün değil" dedi ve Caranthir'in kılıcının alınmasını ve göğsündeki Fëanor yıldızının sökülmesini emretti. Caranthir çılgına dönmüştü, "Kılıcıma ve babamın yıldızına dokunmaya kalkarsanız beni kralınıza götüremezsiniz asla, en azından canlı olarak!" diye bağırdı. Bu tehdidi test etmek isteyip öne çıkan bir Teleri elfinin ise saniyeler içinde kafası omuzlarından ayrılmıştı. Caranthir elinde tuttuğu Qailon-Ilith'den kan damlarken etrafındaki Teleri elflerine bakıyordu. Endolath, bu şekilde olmayacağını ve Caranthir'in asla kılıcını ve yıldızı teslim etmeyeceğini anlamıştı, sayıca ondan üstünlerdi, onu öldürebilirlerdi ama böyle bir eylemin sonuçlarını tahmin bile edemiyordu. Bu yüzden emir verip askerlerini geri çekti ve Caranthir'e dönüp, "Atınız bize eşlik etsin eğer yanınızdaki ellethin hayatını düşünüyorsanız" dedi. Caranthir onlarla gitmek zorunda kalmaktan nefret ediyordu ama atları ile etrafını sarmışlardı bile. Penriel'e atını sürmesini söyledi ve düşmanları ile bilikte Teleri'nin yeni topraklarına doğru yol aldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ñoldor'un Dönüşü
FantasiÑoldor'un Arda'nın İkinci Çağ'ında, Mandos'un salonlarından ayrılması ile başlayan hikayesi. Bu hayran kurgusunda/ fanfiction bir kaç tane eklenilen karakter ve yer ismi hariç tüm karakterler ve yer isimleri Tolkien'e aittir. Hiçbir şekilde çoğaltm...