Valinor'da yağmurlu bir gecenin ilerleyen saatlerinde, Fëanor sancısı tutan karısını kucağına aldı. Daha önceki iki çocuğunda hiç çekmediği kadar acı çekiyordu Nerdanel. Fëanor'un yüzü gerilmişti. Onu dikkatli adımlarla şifahanenin doğum bölümüne taşıdı. İlk iki çocuğunun doğumunda Finwë, Fëanor'un doğum odasına girmesine müsaade etmemişti. Ama bu kez hiçbir güç Fëanor'u dışarı çıkartamazdı. Hekimler Nerdanel'i doğuma hazırlarken Fëanor Nerdanel'in baş ucundaydı. İki oğlu ve babası Finwë ise doğum odasının kapısının önündeydiler. Doğum başladığında Fëanor adeta Nerdanel ile birlikte acı çekiyordu. Eşinin ne kadar zorlandığını Fëanor, Nerdanel'in elini tutan elinden anlamıştı. Heykellerine incecik ayrıntılar işleyen o narin elleri Fëanor'un elini büyük bir kuvvetle sıkıyor, Fëanor'un canını acıtıyordu. Nerdanel acı içindeydi, Fëanor ise endişe içinde. Ters giden bir şeyler vardı çünkü doğum oldukça uzamıştı ve bebek bir türlü doğmuyordu. Hekimler ter içinde kalmışlardı. Nerdanel acısını zapt edebilen bir kadındı ama bu doğumda bunda başarılı olamamıştı. Çığlık atarak tüm gücünü tüketmişti adeta. En sonunda dayanamadı ve ağlamaya başladı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan çığlık atıyor, bir yandan da çocuğunun ölü doğmaması için Eru'ya dua ediyordu. Bir doğum için oldukça uzun bir zaman geçtikten sonra 3. oğulları hayata gözlerini açmıştı. Fëanor, hekimlerin yüzlerindeki paniği gördüğünde eşine baktı, Nerdanel'in başı geriye düşmüştü ve bilinçsiz yatıyordu. Yatağa dikkat ettiğinde ise bütün çarşafın kan içinde kaldığını gördü. Fëanor korkuya kapıldı, bebek ciğerleri sökülürcesine ağlıyordu. Hekimler bir kısmı bebek ile ilgilenirken bir kısmı Nerdanel ile ilgileniyorlardı. Fëanor, aynen annesi gibi karısını da kaybedeceğini düşündü. Birkaç saat geçtiğinde gümüş saçlı bebek dedesinin kucağındaydı, çok kaybeden Nerdanel'e ise gerekli müdahele yapılmıştı ama kendine gelmemişti. Fëanor hiçbir şekilde eşinin yanından ayrılmıyordu. Oğulları ise annelerini görmüş yeni doğan kardeşlerinin yanından idiler. Doğumun üzerinden neredeyse yarım gün geçtiğinde bebek tekrar çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı, karnı çok acıkmıştı. Fëanor ise onu kucağına almayı reddediyordu, annesinden beslenmesine ise izin vermiyordu. Finwë bile bu konuda Fëanor'u ikna edememişti. Karısının ölebileceği ihtimali Fëanor'un düzgün düşünmesini engelliyordu. Ñoldor kralı Finwë, ivedilikle bir süt anne buldurmuş bebeğe süt içirtmişti. Birkaç gün geçtiğinde ise durum yine aynıydı. Minik bebeğin karnı süt annenin sütü ile doyuruluyordu ama yine de ağlamayı bırakmıyordu. Elf bebeklerinin doğduğu andan itibaren her şeyi tam manasıyla anlamaları ve hafızalarına kaydetmeleri yüzünden bebek ağlamayı bırakmıyordu. Annesi bilinçsiz yattığı için onun sevgisini göremiyordu, babası ise hiçbir şekilde onu kucağına almayacağını söylüyordu. Doğumdan 1 ay sonra Fëanor bir gün gürlemiş, "Susturun artık şunu! Karımın yakınına getirmeyin! Sesini duymaya katlanamıyorum" diye bağırmıştı. Minik bebeği bir türlü susturamayan Finwë, oğlunun bağırışı üzerine öfkelenmişti, bebeği hekimlerden birine bırakıp Nerdanel'in yattığı odaya girmiş ve Fëanor'un kolundan tutarak dışarıya sürüklemişti. Onu epey uzaklaştırdıktan sonra oğluna veryansın etti, "Ne yapıyorsun sen? Oğlunu kucağına almıyorsun, annesinin sütünü ona yasakladın, daha bir isim bile vermedin!" Fëanor babasının gözlerine baktı, "O neredeyse karımı öldürüyordu! Belki de ölecek ve beni acı içinde bırakacak!" Finwë oğlunun korkusunu anlıyordu elbette, oğlunun yüzünü ellerinin arasına alıp, "Curufinwë o minik bir bebek, annesine bile isteye zarar vermiş olabilir mi? Hayattaki en büyük sığınağı annesi ve babası, sen ise ikisinin sevgisinden de onu mahrum bırakıyorsun. Yapma bunu" dedi. Fëanor bir an için düşünse de aklına Nerdanel'in kan içinde kalması geldi ve kaşlarını çattı, "Umrumda değil, o karımı benden alıyordu neredeyse!" Finwë zalimleşmeden Fëanor'un yüreğine hitap edemeyeceğini anlamıştı, "Ben de sana böyle yapmalıydım öyleyse!" diye söze girdi. "Annen bütün gücünü sana verip seni bu dünyaya getirdiğinde ve yaşayacak enerjisi kalmadığında seni kucağıma almamalıydım. Seni karımın katili olarak görmeliydim. Ve böyle günlerce ağlatmalıydım seni. Anne sevgisinden mahrum kalmışken, benim sevgimi de vermemeliydim sana! Benim bebeğim değilmişsin gibi davranmalıydım! Bunları yapmalıydım değil mi Curufinwë?!" Fëanor duyduğu sözler karşısında bünyesine ağır bir darbe yemiş gibi donakalmıştı. Finwë arkasını dönüp gittiğinde hala olduğu yerde duruyordu. Uzun bir süre olduğu yerde durdu, babasının sözleri zihninde dönüp duruyordu. Taşıdıkları anlamı uzunca düşündü ve sonra ağlama sesini hala duyabildiği bebeği düşündü. Finwë torununu kucağına almış onu sakinleştirmeye çalışıyordu, Maedhros ve Maglor da minik kardeşlerinin ilgisini çekmeye çalışarak onu eğlendirmeye uğraşıyorlardı. Ama bebek hiçbir şekilde susmuyordu. Ağlamaktan sesi çatallaşmış, bir süre sonra ise tamamen kesilmişti. Kesik sesine rağmen gözyaşları yanaklarından akıyordu. Finwë'nin Fëanor'a çıkışmasından iki saat kadar sonra odanın kapısını açıldı ve Fëanor yavaşça içeri girdi. Maedhros ve Maglor hemen dedelerinin yanına oturdular. Fëanor yaklaşarak kollarını babasına uzattı ve Finwë de başını iki yana sallayarak ayağa kalktı ve kucağındaki bebeği yavaşça babasının kollarına bıraktı. Gümüş saçlı minik Fëanor'un kollarına gelir gelmez meraklı gözleri ile babasına bakmaya başladı. Fëanor, oğlunun göz pınarlarından birikmiş yaşı sildi ve onu kucağına alır almaz içini çok büyük bir pişmanlık dalgası kapladı. Odadan çıkarak onu annesinin yanında getirdi, Nerdanel hala kendinde değildi. Fëanor, hekimlere eşini hazırlamasını söylediler. Nerdanel uyanamasa da bebeği besleyebileceği şekilde yatırıldı. Bebek annesinin kucağına gelip sütüne kavuşunca adeta yetişkinler gibi gülümsüyordu. Bir kerede çok fazla süt emip annesinin kokusuyla uyudu. Fëanor yanlarına yanaşıp yatağa uzandı, bebeğin annesinin bir tutam saçını güçlü bir şekilde kavradığını gördü ve kulağına eğilip "Turcafinwë" (Güçlü Finwë) dedi. Nerdanel sonunda kendine gelebildiğinde öfkeden delirmişti, Fëanor bilerek karısından uzak duruyordu. Nerdanel'in kızıl saçları hiddetle kabarmıştı, "Sen... sen benim oğlumun başka bir kadının sütünü içmesine nasıl sebep olursun? Nasıl onu kucağına almazsın!" dedi ve yanındaki küçük masadan büyük bir cam sürahiyi alarak Fëanor'un yaslandığı duvara fırlattı. Fëanor hemen eğildi ve sürahi onu ıskaladı. Kendi kendine "Burada can güvenliğim yok" dedi ve gülerek dışarı çıktı. Saatler sonra Nerdanel dayanamamış ve elbette Fëanor'u affetmişti. Turcafinwë'nin ani ağlamaları ve babasının saçına sarılmaları yüzünden Nerdanel oğluna "Tyelkormo" (Çabuk Öfkelenen) ismini koydu. Tyelkormo 4 yaşında olduğunda babasının onu kucağına almayı reddettiği günleri unutmamıştı. Geceleri çok sık uyanan bir çocuktu, her uyandığında da annesi yanına geliyor onu sakinleştirip uyutuyordu. Bir süre sonra ise gece uyandığında direkt anne ve babasının odasına girip yataklarına sızma alışkanlığı edindi. Fëanor sürekli uyanıyor ve Turcafinwë'yi aralarında buluyordu. Asla Nerdanel'in tarafında yatmıyordu. Anne ve babasının arasına giriyor ve ikisi arasında yatarak ayaklarıyla babasını itip annesinden uzaklaştırıyordu. Bu artık sürekli olmaya başlayınca Fëanor isyan etmişti, "Sana diyorum Nerdanel, bu çocuk bizim değil. Bizim o-la-maz!" Nerdanel gözlerini devirip baktı, "Saçlarını Miriel annemden, yüzünü benden, vücut yapısını ise tamamen senden almış Fëanor" dedi. "Neyi nereden almış olursa olsun bizim çocuğumuz değil Nerdanel, bir çocuk babasına bu kadar eziyet eder mi?!" Nerdanel istemeden gülümsedi, "İki tane sakin çocuktan sonra üçüncüde fırtına beklediğini söylüyordun. Şimdi neden bu kadar şikayet ediyorsun?" Fëanor karısına baktı ve cevap verdi, "Tamam ama böyle bir fırtına da beklemiyordum? Neden böyle oldu ki?!" Nerdanel imalı bir şekilde gülümsedi, "Belki de bebeği yaptığımız yerden dolayı öyledir Fëanor." Fëanor, "Nerede yapmıştık ki?" diye sordu. Nerdanel, "Atölyende, demir ocağının üstünde" deyince Fëanor istemsizce gülümsedi, "Hmm...Evet, riskli bir yer" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ñoldor'un Dönüşü
FantasyÑoldor'un Arda'nın İkinci Çağ'ında, Mandos'un salonlarından ayrılması ile başlayan hikayesi. Bu hayran kurgusunda/ fanfiction bir kaç tane eklenilen karakter ve yer ismi hariç tüm karakterler ve yer isimleri Tolkien'e aittir. Hiçbir şekilde çoğaltm...