1 gündür zincirlere bağlı olan Maglor'un görünümü oldukça korkunç bir hal almaya başlamıştı. Cildi oldukça incelmiş ve saydamlaşmış gibi görünüyordu ve altından tüm damarları seçilebiliyordu. Ona bir şey yedirmek mümkün değildi çünkü Gölge hiçbir şey yemesine müsaade etmiyordu. Ölmemesi gerektiğinde sadece su içmesine müsaade ediyordu. Onu bir an bile boş bırakmayan Gölge, bedenine işkence ediyor ve acı içinde kıvranmasına sebep oluyordu. Kardeşleri, annesi ve babası sürekli yanındaydı. Nerdanel onu böyle görmeye dayanamasa da oğlunun yanından ayrılmıyordu. Tüm bunlar sürerken saray erkanı oldukça gerilmişti. Fingolfin, oğulları, yeğenleri... hatta Finwë ve Miriel bile kütüphaneye doluşmuş işe yarayabilecek bir şey bulma umuduyla kitaplara yönelmişlerdi. Seraphinia'nın büyüleri Maglor'u hayatta tutmaya yetiyordu ama Gölge'yi bedenini terk etmesi için zorlayamıyordu bile. Bu şekilde bir gün daha geçmiş ve Maglor'un yüzü iyice zayıflamış görünüyordu. Fëanor, oğlunun ellerini ellerine aldı, üzerine eğildi ve oğlunu öptü. Avucundaki elleri kor gibi yanıyordu. Sonra Maglor, kimsenin duymak istemediği o sesle konuşmaya başladı. "Oğlunu bırakırım kral, yeniden sapa sağlam olur ama karşılığında bana bir şey vermek zorundasın." Fëanor nefretle oğluna ait olduğunu bildiği ama ardından ona bakan varlığın oğlu olmadığı gözlere baktı. Adeta tükürür "Senin gibi bir şer Ñoldor kralından ne isteyebilir?" diye sordu. Maglor gözlerini odanın köşesinde babasının yanında oturan Celebrimbor'a çevirdi. "Onu istiyorum, ilk doğan torununu, Celebrimbor Telperinquar'ı!" dedi. Curufin içgüdüsel olarak elini onu korur gibi oğlunun önünde uzattı. Herkes bunca zaman Gölge'nin neden sarayı yok etmeye çalışmadığına bir anlam vermişti. Fëanor, "Torunumu sana teslim etmek ha?! Böyle bir şey asla olmayacak!" diye karşılık verdi. "Senin gibi bir kral bile bu seçim karşısında çaresiz!" dedi Maglor. Seçim lafını duyan Fëanor oğluna döndü. "Celebrimbor'u bana teslim et, oğlunu geri al. Elbetteki bir torun oğlun kadar değerli olamaz" diye devam etti Gölge ve Fëanor'un zihnine Maglor'un bebekliğine dair görüntüler ve anılar göndermeye başladı. Fëanor'un zihni bir anda Maglor minik halleriyle dolmuştu. Fëanor, kafasını iki yana sallayıp zihnini boşalttı ve Gölge'ye bakıp "Sana ne oğlumu ne de torunumu veririm!" diye haykırdı. Gölge tükürür gibi sırıttı, "O zaman buna katlan" dedi ve hemen ardından "Arcesh!(acı)" diye bağırdı. Sözünü bitirir bitirmez Maglor büyük bir şiddetle sarsılmaya başladı. Bütün vücudu kasılıyordu ve güçlükle nefes almaya başladı. Fëanor ve kardeşleri vücudunu durdurmak için mücadele ederken Nerdanel daha fazla dayanamadı ve koşar adımlarla odadan çıktı. Amcasına bir süre bakan Celebrimbor da odayı terk etti. Maglor'un sarsılması durunca burnundan kan gelmeye başladı ve kendinden geçti. Seraphinia hemen prensin başına çöktü ve Fëanor hızlı adımlarla odana çıktı. Kütüphanede kitapları araştırmakta olanlar duydukları bağırışlarla kafalarını kitaptan kaldırdılar. Fingolfin kulak kesilip dinleyince "ağabeyim!" dedi ve elindeki kitabı bıraktı. Finwë de elindekini bırakıp oğluyla kütüphaneden çıktı, hemen ardından da Finarfin onları takip etti. Fëanor aynı anda o kadar çok şey hissediyordu ki gözleri hiçbir şeyi görmeden sarayın içinde ilerliyordu. İçindeki öfke ve üzüntü aynı anda kendini dışarı vermişti. Bir yandan da bağırıyordu, "Bu nedir böyle?! Eru!" Fingolfin, Finwë ve Finarfin onu sarayın kapısından dışarı çıkarken buldular. Fingolfin ve Finarfin iki yanına geçti, bir öfke nöbeti geçiriyor gibiydi. Yüzü iyice gerilmiş, gözleri ateş saçıyordu. Fingolfin ve Finarfin kollarına girip onu durdurmaya çalıştılar. Finwë de oğlunun önünde durdu. Finwë, "Nimen anon (oğlum)" diyerek ellerini Fëanor'un yüzüne koydu. Fëanor, "Atar!" diye haykırdı. "Gücüm hiçbir işe yaramıyor! Kendi oğlumu çektiği acının pençesinden alamıyorum! Ona yardım edemiyorum! Neden?! Neden bunlar bizim başımıza geliyor! Artık onu acı çekerken izleyemiyorum! Peki söyle bana o bu kadar acı çekersen yanında durup nasıl yüzüne bakacağım?! Nasıl?" Bunları söylerken bir yandan da kollarındaki iki kardeşini sarsıyordu. En sonunda dizlerinin üzerine çöktü. Fingolfin, Fëanor'un bu durumunu görünce öfke ile doldu. Morgoth ile çarpışmaya gittiğindeki ruh haline bürünmüştü, öfke ile yanıyordu adeta. Çünkü Fëanor'un sadece babasının ölümüne gözyaşı dökerken görmüştü. Finwë, oğullarına baktı ve iki oğlu Fëanor'u ayağa kaldırıp bir taşın üstüne oturttular. Finwë de Fëanor'un önünde durdu. "Ne hissettiğini anlıyorum oğlum ama dayan, başka çaren yok. Böyle bir şey de Kanafinwë'nin ve ailenin dayanağı sen olmalısın" dedi. Fëanor derin derin nefes alarak babasının sözlerine kulak vermeye çalıştı. Finarfin, dikkatle ona bakmıştı. Valinor'da kaldığı sürece Beleriand'a gelen Ñoldor'un neler çektiğine dair kafasında bir fikir oluşmuştu. Ayağa kalkıp babasının önüne geçti ve abisinin önünde diz çöktü, "Bize bir şey söyle biz de yapalım amya, ben, oğullarım, kılıçlarımız senin hizmetinde" dedi. Fëanor dikkatle Finarfin'e baktı ve kalkması için eliyle işaret etti. Finarfin ayağa kalkıp tekrar yanına geçerken onu izledi sonra da Fingolfin'e ve babasına baktı. "Benden oğlum karşısında torunumu istiyor. İkisini de korumalıyız. Biz bir yol bulmalıyız. Kanafinwë bu şekilde acı çekmeye devam ederse ve zarar görürse tüm ailem mahvolur, Celebrimbor'a bir zarar gelirse Curufin aklını kaybeder. Bir şey yapmalıyız. Bir yolu olmalı" dedi. Fëanor'un sesindeki kırılganlık hepsini derinden etkilemişti. Derken bahçenin karşısında koşarak gelen bir nöbetçi göründü, kartal kulesinden geliyordu. Nefes nefese yaklaşarak eğilip selam verdi ve elindeki notları krala uzattı. İki ayrı not arka arkaya ulaşmıştı. Biri kuşatma altındayken Gil-Galad'ın uçurabildiği nottu ve ancak varabilmişti, diğeri de Esthernea'dan Argon ve Orodreth'in yolladığı nottu. Fëanor, bir şehrinin kuşatma altında olduğunu, diğerinin de yakınlarından bilinmeyen varlıkların ölümüne dövüştüğünü öğrenince aklını kaybedecek gibi oldu. Kılıcı Nor-Gilithon'u çıkarıp en yakınındaki kayaya ardı ardına indirmeye başladı. Kayadan anında koca koca kıvılcımlar çıkmaya başladı. Finwë hemen koşarak tekrar Fëanor'un önüne geçti ve kolunu kayanın üzerine koydu. Fëanor bir sonraki darbeyi indirecekken babasının kolunu görür görmez kendisini zorla durdurdu. Finarfin başıyla nöbetçiye git anlamında bir işaret yaptı. Finwë, "Fëanor'u sakinleştirmeyi başarmıştı. Fëanor öfkeden titrer bir şekilde kılıcını kınına soktu ve kayanın üzerine çöktü. Finwë yüksek Ñoldor kralı halini tekrar hatırlatmıştı. Fingolfin'e hemen konseyi toplamasını, Finarfin'e de Esthernea'ya bir birlik göndermesini emretti. İkisi hemen emirleri uygulamak üzere ayrıldılar ve Fëanor ile başbaşa kaldılar. "Seninle biz de torunumun odasına gidiyoruz!" dedi ve Fëanor kalkınca hep birlikte şifahaneye yöneldiler.
Tüm bunlar olurken Orenion, Mandos'u Himlad yakınlarına kadar takip etmişti ama yarılmış omzundan ve sökülmüş kanadından akan kan ve çektiği acı tüm kudretini tüketti ve daha fazla takip edemeyerek ormanda yere yığıldı. Mandos ise hiçbir şey yapamamanın verdiği öfke ile Himlad yakınlarından bir yağmur bulutu şeklinde süzülüp gitti.
İmladris'ten Elrond önderliğinde yola çıkan grup Dorth-Morion'a oldukça yakın bir mesafeye gelmişlerdi. Bu kadar yakına gelip de daha önce nöbetçi bulunan bu noktada hiçbir Ñoldor askeri olmaması Elrond'u şaşırtmıştı. Glorfindel ve Ecthelion'a bakarak "Bir gariplik var" dedi. Elbette Teleri şehri ele geçirdikten sonra nöbetçi birliklerini aktif hale getirmeliydi ama henüz bunu düşünecek vakti bulamamıştı. Himlad yönündeki tarafa nöbetçi dikse de doğu yönünü boş bırakmıştı. Esir aldıkları Ñoldor askerlerini, direndikleri için, zindanlara yerleştirmek oldukça zordu. Thingol bir ara hepsini infaz etmeyi düşünse de bundan vazgeçti. Esir aldıkları askerlere böyle bir şey yapmak elf onuruna aykırı bir durumdu. Dorth-Morion'da büyük bir çalışma vardı bu yüzden. Imladris'ten gelenler Elrond'un isteğiyle atlarından indiler ve şehre dikkatli bir şekilde batu tarafından yaklaştılar. Şehri görebilecek bir mesafeye gelip de surlara dikkat edince surlarda Ñoldor sancağı yerine Teleri sancağını ve Teleri'nin yeşil zırhlı askerlerini gördüler. Bunun ne demek olduğu belliydi ama bu iki elf soyunun arasında ne geçtiğini öğrenebilirlerdi. Elrond, "Yine de şehre gidip ne olduğunu öğrenebiliriz" dedi. "Bize hemen düşmanlık göstereceklerini sanmıyorum" dedi. Glorfindel ve Ecthelion birbirlerine bakıp gülümsediler. Ecthelion "Lordum bu iki soyun birbirleri ile olan ilişkilerine dair bir fikriniz olması gerek, anlatılanları biliyorsunuz." dedi. Glorfinden söz alıp "Direkt Ñoldor askeri gibi görünmesek de kıyafetemiz ve bu hafif zırhlar tamamıyla Ñoldor tarzı" dedi. "Bu yüzden şehre girmesek iyi olur, diretk Himlad'a yönelmeliyiz." Bir süre daha aralarında konuştuktan sonra Himlad'a yönelme konusunda hemfikir oldular ve geldikleri yönden gizlice dönüp atları bıraktıkları yere varıp yola çıktılar ve konseyin Himlad'da toplandığı günde ana şehrin oldukça yakınlarına geldiler.
Himlad'da ise Finarfin birbirliği mobilize hale getirip Esthernea'ya göndermişti bile. Sonra da sarayagidip Fingolfin'in topladığı konseye katıldı. Konseyi bu kez Finwë yönetiyordu.Konsey üyeleri kartalların taşıdığı mesajların içeriğini çoktan öğrenmişti.Finwë, "Esthernea hiçbir şekilde zarar görmemiş ama şehir yakınlarındaçarpışanlar herkimse, olayın bitmiş olmasına güvenemeyiz. Oradaki garnizonusağlamlaştırmak için bir birlik yola çıktı bile burada da güvenliği arttırmalıve nöbetçi sayısını iki katına çıkarmalıyız" dedi. Sonra Fingolfin söz aldı,"Dorth-Morion'un sadece saldırıya uğradığını biliyoruz. Ama yine de şehirdüşmüş gibi hareket edip bu şekilde bir plan yapmalıyız" dedi. "Kralın kararı nedir?!" diye Fëanor'a döndü.Herkes Fëanor'a bakıyordu, Fëanor ise pencereden dışarıya bakıyordu. Fëanor birsüre hiçbir şey söylemeyince burnundan soluyan Fingon, ayağa kalktı veyürüyüp Fëanor'un önünde durdu. Önce "kralım" diye söze girdi, sonra da "Amca..."diye devam etti. "Amca, şehirlerimizden birisi büyük ihtimalle işgal altında,Gil-Galad-..." Fëanor'un önünde çöküp devam etti, "Oğlumun mesajına göre,Dorth-Morion'a iki ordu ardarda saldırmış ve de doğal olmayan bir yıldırımfırtınası. İkinci bir mesaj gelmedi. O yüzden izin ver ordularımızla birlikteüzerlerine gidip şehrimizi güvene alalım." Fëanor gözlerini pencereden aldı veFingon'a baktı, sonra da konseye döndü, "Nolofinwë'nin de dediği gibi şehirişgal altında ya da düşmüş olabilir. Bu yüzden stratejimizi ayarlayıp ona görehareket etmeliyiz. Durumun ne olduğunun farkında olsam da hazırlıklartamamlanana kadar durum bu şekilde ilerlerse ordunun başında ben olamam. Oğlumdüzelmeden bu saraydan ayrılmam mümkün değil. Bu yüzden böyle bir durumoluşmasına karşın ordunun başında olması için yetkiyi Nolofinwë'yedevrediyorum" dedi. Fingon başıyla Fëanor'u selamlayıp yerine oturdu, konseyise strateji oluşturulduktan sonra sona erdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ñoldor'un Dönüşü
FantasiÑoldor'un Arda'nın İkinci Çağ'ında, Mandos'un salonlarından ayrılması ile başlayan hikayesi. Bu hayran kurgusunda/ fanfiction bir kaç tane eklenilen karakter ve yer ismi hariç tüm karakterler ve yer isimleri Tolkien'e aittir. Hiçbir şekilde çoğaltm...