Balım ayaklarını yataktan sarkıtıp doğruldu. Uyuyamıyordu. Kaç gündür sabahın kör saatinde kalkıyor ve gözüne tekrar uyku girmiyordu. Başını çevirip yüzü ona dönük uyuyan Onur'a baktı. Parmak uçlarıyla saçlarına dokundu. Beş yıl olmuştu evleneli. Ve her sabah bu yüze bakarak uyanmak harika hissettiriyordu kendini. Onu uyandırmaktan korkarak yavaşça yataktan kalkıp parmak uçlarında alt kata indi.
Evin geniş camlarını kaplayan perdeleri sıyırdı. Hala gün ağarmamıştı. Buna rağmen etrafı kaplayan köpük gibi bembeyaz karlardan bir aydınlık yayılıyordu. Saat henüz sabahın beşini gösterirken olması gereken yerde değildi Balım.
Garip bir mide bulantısı boş midesini yoklarken gözlerini kapatıp geçmesini bekledi. Kaç sabahtır onu uykusundan uyandıran bu bulantı mıydı yoksa uyandığı için mi midesi bulanıyordu çözememişti bir türlü.
Camın önündeki tekli koltuğa oturdu ve ayaklarını kendine çekip çenesini dizlerine dayadı. Akşam erkenden yatıyorum sabah böyle olması çok normal diye düşündü. Bir süre dışarıyı izledi. Onurun kürediği karlar bahçe duvarının kenarlarında büyük öbekler halinde duruyordu. Bu kış hiç beklemedikleri kadar kar yağmıştı ve iki katlı evlerinin bahçesinde gerçekten yardıma ihtiyaçları vardı. Böyle devam ederse evden çıkamaz hale geleceklerdi çünkü.
Hafiften kar yağmaya başladığında Balım yerinden kalkıp çok sevmesine rağmen pek fazla zaman geçiremediği mutfağa girdi. Madem bu kadar erken kalkmıştı işe gitmeden önce en azından kahvaltı edebilirlerdi.
Önce çay demledi. Pankek yapmak için dolaptan yumurta ve süt çıkardı. Sütü bir kaba döküp içine iki tane yumurta kırdı. Ve olan oldu. Balım kendisini lavaboya zor attı. Sabah sabah olacak iş değildi doğrusu. Kusmanın bile bir adabı vardı.
Yüzünü yıkayıp kapıyı açtığında Onurun endişeli gözleriyle karşılaştı.
"Canım iyi misin?"
Balım olumlu anlamda başını sallarken yerine asmayı unuttuğu havlu için banyoya tekrar döndü.
"Yumurtalar bozulmuş. Çok kötü kokuyor. Ne zaman almıştın?"
Onur bir süre düşündü.
"Çok olmadı sanırım. Gel sen biraz uzan, ben hazırlarım kahvaltıyı."
Balım Onur'un ısrarlarıyla salon kanepesine uzanırken Onur'da mutfağa girdi. İlk olarak Balımın hazırladığı pankek harcını eline aldı ve kokladı.
"Hayatım yumurtaların bozulduğuna emin misin? Ben hiç bir koku almadım."
Balım yumurta lafını bile duymak istemiyordu.
"Lütfen döker misin? Gerçekten çok kötü kokuyor."
Onur harcı çöpe dökerken ne yapabileceğini düşünmeye başladı. Yumurta bozuksa kahvaltıya hazırlayabilecekleri de sınırlıydı. Ekmekleri makineye koyup kızarttı ve üzerine tereyağı sürüp tabağa dizdi. Büyük bir peynir tabağı hazırladı. Yeşillik ve domates koydu tabağa.
O bütün bunları yaparken Balım duş almak için üst kata çıkmıştı bile. Kahvaltı hazır olduğuna göre Onur'da hazırlanabilirdi.
***
Balım sıcak bir duştan sonra artık kendini daha iyi hissediyordu. Bornozuna sarılıp yatak odasına geldi. Onur'un giyinme odasından sesi geliyordu. Kocasının komedinin üstünde duran telefonu aldı ve ekrana dokunup saate baktı. Kendisi de bir an önce hazırlanmazsa geç kalacaklardı. Telefonu tekrar yerine koyarken bir mesaj geldi. İstemsizce ekrana tekrar dokundu. Mesaj Deniz isimli birisinden geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİLİM AŞK
Teen FictionGeceyi dinliyordu Onur. Cırcır böceklerinin sesi her yerden geliyor, hafif bir esinti yüzünü yalıyordu. Deniz'in kokusu burnuna geldi ve derin bir nefes çekti. İnsan böyle bir yerde ölene kadar yaşayabilir diye düşündü. Şehrin kargaşasından trafik g...