Akaryakıt istasyonunda bir aşağı bir yukarı yürüyen Onur çalan telefonu hemen cevapladı.
"Bravo senden böyle bir cesaret beklemiyordum doğrusu."
"Nerdesiniz? Geldim işte şöyle yerini."
"Orda bekle. Seni almaya gelen siyah arabaya bin."
Adam tam telefonu kapatacakken birden aklına gelmiş gibi ekledi.
"Ha... Unutmadan. Telefonunu orda bırakmayı unutma. İzimizi sürsünler istemeyiz öyle değil mi?"
Ve telefon kapandı. Onurun kalbi kulaklarında atıyordu. Saat gecenin dördünü gösteriyordu ve gergin bekleyiş devam ediyordu.
Yaklaşık beş dakika sonra bu ıssızlığın içinde terk edilmiş akaryakıt istasyonuna doğru yaklaşan bir aracın farları görüldü. Onur hemen kendini arabanın önüne doğru attı ve hiç beklemeden duran arabaya atladı.
Arabanın önünde iki adam oturuyordu. Hızlı bir u dönüşüyle geldikleri istikamete doğru yol aldılar. Bu araba Onur'u sevdiğine götürüyordu. Koltuğun ucunda gergin bekleyişi sürerken ön koltuktaki adamlardan birisi arkaya elini uzattı.
"Telefon..."
Onur hiç istemese de cebinden telefonunu çıkarıp adama uzattı. Adam aldığı telefonu hiç düşünmeden açtığı pencereden dışarıya attı.
***
Murat deliye dönmüştü adeta. Onur'un gittiğine hala inanamıyordu. Ve bunu bu kadar geç fark ettiği için kendisine kızıyordu.Sitenin güvenlik kamerasından Onur'un bindiği taksinin plakasını buldu ve taksi durağına hemen bir ekip gönderdi.
Kendisi de ekip otosuna atlayıp durağın yolunu tuttuğunda içinde büyük bir korku vardı. Yılların verdiği polis içgüdüleri bu işin hiç de iyi sonuçlanmayacağım söylüyordu. Aklındaki kötü düşünceleri kovup yola odaklandı.
Neyse ki gece olduğundan trafik artık çok daha rahat akıyordu. Ve istediği yere varması çok kısa sürecekti.
***
Onur arabadan indiğinde büyük bir düzlüğün ortasındaydı. Ayaz yüzünü dondururken yanında ki adamlara baktı."Neredeler?"
Adam ay ışığında yarım yamalak görünün iğrenç sırıtışıyla bir kaç adım attı ve yere eğildi. Demir bir halkayı çekerek büyükçe bir tahta kapağı yana doğru kaldırdı. Aynı işlemi kapının diğer kanadı içinde yaptı ve yerin altına inen merdivenleri açığa çıkardı.
Onur'un aniden miğdesi düğümlendi. Sevdiği kadın bu zamana kadar toprağın altındaydı. Burası adeta bir mezardı ve Onur'un tüyleri diken diken oldu.
Hemen atılıp merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. Kendisini kocaman bir demir kapı karşıladı. Hızla kapıyı yumruklarken aynı zamanda Balım'a seslendi.
"Balım... Geldim aşkım... Korkma buradayım."
Arkasından gelen adamlara hırsla bağırdı.
"Açın şu kapıyı."
***
Balım Arda'nın cansız bedenini alıp gittiklerinde duvarın dibindeki yerine çökmüştü. Orada ne kadar zaman geçtiğinin farkında bile değildi.Onur'un sesini duyduğunda yerinden korkuyla sıçradı. Bu gerçek olamazdı. Onur burada olmamalıydı. Bu adamlar Arda'yı öldürmüşlerdi. Onura olacakları düşünmeye yüreği yetmezdi Balımın.
Demir kapı gıcırdayarak açıldığında Onur koşarak içeriye daldı ve gözleri hemen Balım'ı buldu. Koşup Balım'ı kollarıyla sardığında bu gece ilk defa gerçek anlamda nefes aldığını hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİLİM AŞK
Teen FictionGeceyi dinliyordu Onur. Cırcır böceklerinin sesi her yerden geliyor, hafif bir esinti yüzünü yalıyordu. Deniz'in kokusu burnuna geldi ve derin bir nefes çekti. İnsan böyle bir yerde ölene kadar yaşayabilir diye düşündü. Şehrin kargaşasından trafik g...