Su satan Suriyeli çocuktan bir şişe buzlu su aldı. Kıvırcık ve doğuştan turuncu saçlarını tepesinde topuz yapmış olmasına rağmen ensesinden ve boynundan aşağıya süzülen ter damlalarına engel olamıyordu. Giydiği şile bezinden beyaz askılı buluz ve geniş pembe pantolonu incecik olsa da sıcak hava bunaltmaya devam ediyordu.
Taksi durağında boş bir taksi bulabilmekteydi umudu. Arada sırada da yoldan geçen taksilere el kaldırıyor durmadıklarını görünce telaşı katlanıyordu.
Bunaltıcı derecede sıcak bir Temmuz sabahında gideceği yere yetişmek için telaşla koşuyordu. Evden erken çıkmasına rağmen bir türlü taksi bulamamıştı. Bu gün bir iş mülakatına girecekti ve bunu kaçırmak hayatının en büyük hatası olurdu.
Caddeyi dolduran insan seliyle beraber sürüklenirken tek dileği ışınlanabilmekti. Önünden geçtiği kafelerden kahve kokuları ve müzik sesleri caddeye yayılıyor bu güzel cumartesi sabahında insanlar aileleriyle beraber kahvaltı yapıyorlardı.
Üniversitede mutfak sanatları okumuş ve Fıransa'da pasta ve ekmek üzerine eğitim almıştı. Polis bir baba ve öğretmen bir annenin üç çocuğundan en büyüğüydü. Turuncu saçları annesinden geliyordu tıpkı diğer iki kardeşi gibi. Diğer bütün özellikleri ise tıpkı babası... Buna mutfaktaki becerileri de dahildi.
Başarılı bir okul hayatını başarısız bir iş hayatı takip etmişti. Bir türlü şanssızlıklar yakasını bırakmamış ve dikiş tutturamamıştı. Bu hayatının dönüm noktası olabilirdi. 2 yıldır nişanlıydı ve nişanlısı Arda iyi bir avukattı. Dolgun maaşı olan bir işi ve iyi bir kariyeri vardı. Kendi başarısız iş hayatıyla kıyas dahi edilemezdi. 4 yıl süren beraberlikleri boyunca o hep parlayan taraf olmuştu. Balım ise ezilen taraf.
Balım' ın hayatı iki gün önce aldığı bir telefonla değişmişti. Otuz iki yaşındaydı ve on aydır işsizdi. Çalıştığı bir kaç ufak pastane dışında doğru dürüst bir işi de olmamıştı zaten. Telefon Turkuaz Restoran zincirlerinden geliyordu. Yaptığı iş başvurusu uygun görülmüştü ve onu mülakata çağırıyorlardı.
Eğer mülakatta başarılı olursa aralarındaki statü farkını eritmek için bir fırsat geçecekti eline. Ve ailesinin düğün ne zaman sorularına verebileceği cevap için net bir planlama yapabilecekti.
Arda'yı aramış ama ulaşamamıştı. Bugün önemli bir dava için çalışıyor olacağını biliyordu. Ondan kendisini bırakmasını istemek yada buna olumlu bir cevap almak çok zordu. Arda çok yoğun çalışıyordu ve ancak haftada bir görüşebiliyorlardı.
Eğer hemen taksi bulmazsa yetişemeyeceğine kanaat getirdiği bir anda çantasından telefonunu aldı ve restoranı aramaya karar verdi. Kim mülakata geç kalacağı için beklemelerini isteyen birini dikkate ve işe alırdı orası da tartışılırdı tabi.
Aramayı yapmadan önce son bir umutla geçen bir taksiye el kaldırdı. Ve taksi tam önünde durdu. Gözlerine inanamayarak elini heyecanla kapıya uzattı. Elinin üzerinde bir el hissetmesiyle irkildi. Telaşla geri çekilirken kafasını kaldırdı.
Karşısında duran devasa adama şaşkınlıkla baktı. Yaklaşık 1.90 boyunda beyaz tenli, gür saçlı ve yapılıydı. Üzerinde lacivert bir takım ve beyaz bir gömlek vardı. Ceketini koluna asmış ve gömleğinin birkaç düğmesini açmıştı. Kumral saçlarını geriye taramış ve kahverengi gözleriyle Balım'a bakıyordu.
***
Taksinin kapısına hamle yaptığında ondan önce davranan birisi vardı. Onur turuncu saçlı kadına tuhaf tuhaf baktı. Kısa bir süre sonra taksinin kapısını tekrar tutup söylendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİLİM AŞK
Teen FictionGeceyi dinliyordu Onur. Cırcır böceklerinin sesi her yerden geliyor, hafif bir esinti yüzünü yalıyordu. Deniz'in kokusu burnuna geldi ve derin bir nefes çekti. İnsan böyle bir yerde ölene kadar yaşayabilir diye düşündü. Şehrin kargaşasından trafik g...